Değerbilmezlik, insanlar yönünden büyük bir eksiklik ve nankörlüktür. Özellikle siyasal amaçlar ve nedenlerle gerçekleri yadsıyıp karalamalara girişerek kötülükleri artırıp yaygınlaştıranlar toplum suçlularıdır. Ulusal dayanışmayı, toplumsal barışı yıkan siyasal aymazlar yaşamı gölgeleyip karartan yıkıcılardır. Taşıdıkları geçici unvan-sanlara, oturdukları geçici kat ve makamlara, kullandıkları geçici yetkilere dayanarak kotarıp sürdürdükleri işleri çıkarlarını öne alarak gerçekleştirmeleri büyük birer aykırılıktır. Yolsuzluk söylenti ve savları, savunma bozuklukları, kayırmalar, ayrıcalıklar, siyasal çıkarlar ve beklentiler için kullanılan yöntemlerle araçlar, hatta kişiler sorumluların neden olduğu çarpıklıklar ve kötülüklerdir.

Ulusal yaşamın aydınlığını particilikle karanlığa dönüştürmek sorumluluğunu önce vicdan yönünden belirlemek gerekir. Hiçbir şey insanlıktan, yurttaşlıktan daha öne alınamaz. Özellikle siyasal nedenler ve kişisel çıkarlarla uygarlık gereklerini yadsıyıp gözardı etmek büyük bir sakıncadır. İnsanların karşı partilerde bulunmaları nedeniyle birbirlerine karşı olmalarının hiçbir nedeni savunulamaz.

Utanmadan, sıkılmadan ATATÜRK ve İNÖNÜ’ye saldıran kimi bozukluklarla sakatlıklarını yansıtanlar var. Ülke ve ulus değerlerini particilikle karalayıp kötülemenin haklı hiçbir nedeni yoktur. Onlar olmasaydı acaba onları kötüleyenler bugün olur muydu? Onların kurtardığı ülkede, onların kurduğu devletin yurttaşları olarak yaşamanın bilinci kurudu mu? Varlığımızı kimlere borçlu olduğumuzu unutursak insanlık niteliklerimizi yitirmişiz demektir. Particilik yoğun karşıtlık ve ayrımcılık değildir. Bu tür davranışlar, “Gaflet, dalalet (sapınç), hıyanet” değil de nedir? Yaşamı ve yarınları kazandıranlara saldırılar halk diliyle “alçaklık, onursuzluk” değil mi? Şimdi böbürlenerek alkışla şımaranlar yalandan başka ne veriyor, ne kazandırıyor? Ülke ve ulus için ne yaptılar, kendileri nasıl ve ne oldular?

Haklı nedenlere dayanmadan, araştırmadan, incelemeden, sorup öğrenmeden kendi yetersizlikleriyle kalkıp değerlendirmeye girişen kendinibilmezler insan ilişkilerini, toplumsal bağları bozduklarının ayırdında değiller. Siyasal şımarıklık bir tür böbürlenme eylemi oldu. Atatürk ve İnönü Türkiye’sinin üzerindeki kara bulutlar durumuna gelen siyasal şaşkınlık çıkar fırsatçılığına dönüştü. Soyluluk, geçerlik, saygınlık gözardı edilerek toplumsal değerler yadsındı. Bunlar yetmiyormuş gibi siyasal ayrımcılıkla toplumun dokusuyla oynanıyor. Partizanlık ve iktidar gücü her şeyi geride bırakıyor. Açıkçası, siyasal yozlaşma giderek koyulaşıyor. Geleceğimizin aydınlığından hepimiz sorumluyuz.

AKP genel başkanının “SÖZCÜ Gazetesi’nin okunmaması” önerisi hoşuma gitti. SÖZCÜ, onun önerdiği bir gazete olsaydı ben ne okurdum ne de onda yazı yazardım. Bizim karşıtlığımızın ne kadar haklı, yerinde ve uygun olduğu bu yanlı, ilkel ve katı önerisiyle de doğrulanıyor.