Bu iktidar ne demişti taa işin başında? Dindar nesil... O günden bu yana din de onların, kurdu kuşu hepimizi Yaradan da... Öyle davranıyorlar. Namazı da, duayı da, sevabı da, haramı da, helali de çok iyi biliyorlar. Sanırsın onlardan önce bu vatan üzerinde yaşayanlar ateşe tapıyordu! Dindar nesil derken bir de baktılar, imam hatiplerde bile ‘ateistler’ çoğalıyor. Ya da kırk yıllık ateistler bile cümlelerinin sonunda, “Allah ülkemizin yardımcısı olsun” diyor! 

İyice su üstüne çıktı artık. Nesil işi, bekledikleri gibi gitmiyor. Bi terslik var... Üstelik terslik ekonomide, siyasette yani sadece bu dünya işlerinde değil. Bizi Yaradan ne demiş: “Bana her türlü yanlışla gelin, affederim. Ama kul hakkı ile gelmeyin. Onu affetmek bana ait değil...” 

Anlatmak istediğim işte bu, kul hakkı...

İzliyoruz onları. PTT çalışanları sendikalı oldukları için kapı önüne konuldu. Üstelik hükümetimizin bulduğu ‘Kod 29’ yöntemi ile. Yani hepsi hırsız, tacizci damgası vurularak işten atıldı. Yeni bir iş bulmaları neredeyse olanaksız. Günlerdir eylem yapıyorlar. Polislerden dayak bile yediler. Eylemlerinde bir adam haykırırken izleyenler ağladı. Çünkü, “Ben babayım, baba. Aynı zamanda kanser hastasıyım. İlaçlarımı bile alamıyorum artık. Bizi ortada bırakanlara hakkımı helal etmiyorum” diyordu.

Bir insan karşısındakine ‘sana hakkımı helal etmiyorum’ dediğinde orada duracaksın... Çünkü ‘hak’ bu dünyada adaletli karardan, adaletten umudunu kesmiş, kendini kalabalıklar içinde yapayalnız hisseden bir insanın yenilen hakkını Allah’a havale etmesidir. Çok tehlikeli ve ağır bir yüktür yani.

Yıllar içinde geriye ve bugüne bakarak haberleri taramaya çalıştım. Aman Allah'ım öyle çok ki ‘Hakkımı helal etmiyorum’ diyen, lebalep desem ‘hak’ yemiş olmam. 

Muhalefetteki siyasi parti genel başkanları, milletvekilleri çok sık ‘Hakkımı size helal etmiyorum’ demiş. ‘”Sokaklarda geziyoruz, konuşuyoruz. Bilesiniz, vatandaş size hakkını helal etmiyor’ diye iktidarı uyarmış.

Doğruyu söyleyip, her türlü engel çengele rağmen mesleğini yapmaya gayret eden, davadan davaya koşan, hapis cezaları alan, zindanlara tıkılan çok sayıda gazeteci de ‘Hakkımı helal etmiyorum’ diyor. Olup biteni saklamak için gecesini gündüzüne katanlar şakşakçılar da var tabi. Onlar için ‘hakkı’ bilemem de, tarih baba notunu alıyordur mutlaka.

Akla gelmeyecek kumpaslarla hapislerde çürütülen, ölüp giden, çoluk çocuk perişan edilen, terörist denilen, vatan haini ilan edilen, masumiyetleri kanıtlandıktan sonra bir özür bile dilenmeyen, hala haklarında ileri geri konuşulan yüzlerce komutan, asker haklarını helal etmiyor.

Traktörüne, tarlasına, evine, hatta ineğine haciz gelen çiftçiler mesela öyle çok ‘Hakkımı helal etmiyorum’ demiş ki, insanın uykuları kaçar.

İktidara yakın Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan bile dayanamayıp, “Bizim on yılı aşkın süredir verdiğimiz mücadele son dakika eklenen bir düzenleme ile yok sayıldı. Bu düzenlemeyi getirenlere hakkımızı helal etmiyoruz” demek zorunda kaldı. Gerisini sen düşün...

Tarım kredi kooperatiflerine olan borçları nedeniyle traktörlerine, ekipmanlarına ve tarlalarına haciz konulan çiftçiler Tarım Orman Bakanlığı önünde toplandı. Onlar da, ‘Bizi bu hallere düşürenlere hakkımızı helal etmiyoruz’ dedi.

Vatandaşla sokak röportajı yapılıyordu. Genç bir kadın uzatılan mikrofona, “Büyükler ülkenin kaymağını yediler. Ben bir vatandaş olarak hakkımı helal etmiyorum. Öbür tarafa kalsın istemiyorum” diye konuştu! Bir başka vatandaş ise, “Yıllarca filanca partiye oy verdim. Ama artık çocuğum o partiye oy verse hakkımı helal etmem” diyordu.

2010 yılında KPSS’ye çok iyi hazırlandığını söyleyen bir vatandaş mesela, “Sınavda 70 puan almıştım. Bankacı olacaktım. Hileler ortaya çıktı, sarsıldım. Şimdi elimde üniversite diplomam güvenlik görevlisiyim. Hayallerimi ve hayatımı çalanlara hakkımı helal etmiyorum” diyor. Bu sınavlarda hakkı yenen sadece o mu?

Kongre salonları ağzıyla bir dolarken dükkanı bir yıldır kapalı kalan, borç içinde boğulan, işyerini tamamen kapatmak zorunda kalan on binlerce esnaf... Sabah akşam nasıl dua ediyor sanıyorsun?

Yüksek öğrenime geçiş sınavındaki şifre kepazeliğinden sonra Facebook’ta örgütlenen öğrenciler Galatasaray Meydanı’nda toplanıp, “Hakkımızı helal etmiyoruz” diye feryat ettiler.

Dedim ya hakkı yenen ve hakkını helal etmeyenler o kadar çok ki say say bitmiyor. 100 bin üyeli Türkiye Kamu-Sen Genel merkezi binasına dev bir pankart asıldı. Bina boyundaydı. Şu yazıyordu: Hakkımızı helal etmiyoruz!

Koronavirüsten yüzlerce doktor, sağlık çalışanı can verdi. Bu milletin sağlığı için çalışıyorlardı. Onları öldüren illet meslek hastalığı sayılmadı. Kahramanların eşleri, çocukları, anneleri, babaları hala isyanda, ‘hakkımızı helal etmiyoruz’ diyorlar.

Türkiye Emekliler Derneği Zonguldak Şube başkanı Hüseyin Memiş, milyonlara tercüman oldu: “TÜİK’in açıkladığı enflasyon verileri ile 2021 yılı maaşlarına zam yaptınız. Bu zammı reva görenlere hakkımızı helal etmiyoruz.”

İş insanı, memur, doktor, hemşire, öğrenci, öğretmen, PTT çalışanı, minibüs şoförü, taksici, ev hanımı, evlere temizliğe giden kadın, esnaf, garson, aşçı, devletin koruyamadığı bu yüzden ölüp giden yüzlerce kadın, ümidi tükendiği için yurtdışına gitmekten başka çare göremeyen bu ülkenin pırıl pırıl beyinleri, sizi örnek alıp caddeleri kafeleri AVM’leri doldurup koronavirüsü patlatanlar. Beşer onar değil 200’er 200’er aramızdan ayrılanlar...

Çok fazla değil mi? Ben bunca yıldır gazetecilik yapıyorum, böylesine ‘hakkımı helal etmiyorum dönemi’ görmedim! Hani taş devri, tunç devri, cilalı taş devirleri var ya. Bence yaşadığımız bu devrin adı da olsa olsa ‘Hakkımızı Helal Etmiyoruz Devri’ olur.