Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yapılacağını bizzat duyurduğu 5. Suriye Operasyonu henüz başlamadı ancak yankısı Ankara’da çok yoğun bir diplomatik trafik başlattı.

Bugün size bu yoğunluğun temel nedenini anlatmaya çalışacağım.

Önce bir hatırlatma: TSK, Suriye’nin kuzeyine daha önce dört operasyon yapmıştı.

Fırat Kalkanı’nın hedefinde IŞİD terör örgütü vardı.

Daha sonra yapılan Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı operasyonlarının hedefinde ise YPG/PYD vardı. O operasyonlarda Cerablus, El Bab, Azez, Afrin, Tel Abyad ve Resulayn gibi önemli Suriye kentleri TSK’nın kontrolüne geçmişti.

Türkiye bu operasyonlardaki nihai hedefine ise ABD ve Rusya’nın itirazı nedeniyle ulaşamamıştı. Nihai hedefe ulaşılabilse, Membiç, Kobani (Ayn El Arab) ve Tel Rifat gibi kentler de TSK’nın kontrolüne geçecekti.

★★★

Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere yetkililerin yaptığı açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, olası TSK operasyonu, işte eksik kalan bu kentlere, yani Membiç, Kobani ve Tel Rifat’a yapılmak isteniyor.

Özellikle “yapılacak” demek yerine “yapılmak isteniyor” ifadesini kullanıyorum çünkü TSK’nın “hedefinde” sadece YPG/PYD olmasına karşın, “karşısında” YPG/PYD dışında Rusya (Esad yönetimi ve İran milisleri de yanlarında) ve ABD var.

YPG/PYD’nin Tel Rifat’taki hamisi Rusya, Suriye ve İran.

Münbiç ve Kobani’deki hami ise ABD.

İşte bu yüzden Erdoğan operasyon konusunda ses verdiğinde yankısı ABD ve Rusya’dan geliyor.

Türkiye hedef alandaki bu iki ülke ile askeri açıdan karşı karşıya gelmek istemiyor ama maalesef hem Rusya hem ABD Türkiye’nin olası operasyonuna karşı çıkıyor.

★★★

Türkiye ile Washington arasında çok yoğun bir diplomasi trafiği zaten vardı. Amerika bir taraftan İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda Türkiye’ye tam saha baskı yapıyordu, diğer taraftan Suriye operasyonuna karşı olduğunu Ankara’ya iletiyordu. Bu bilgiler ışığında Washington’daki önemli bir diplomata “ABD’yle kriz var mı” diye sorduğumda (özetle) şu yanıtı aldım:

“İsveç ve Finlandiya konusunda da Suriye’ye operasyon konusunda da kriz olduğunu söyleyemem. ABD, şimdilik iki konuda da düşük profilli gidiyor. Suriye’ye operasyonu istemiyor ama çok şiddetli bir şekilde de karşı çıkmıyor. Suriye’deki Amerikan askerlerine zarar gelmemesi konusu öncelikli şartları. Ancak bu şimdilik böyle. Operasyon başladıktan sonra tavırları değişebilir, iş krize dönebilir.”

Gelelim Rusya cephesine:

Rusya, hem Ukrayna’yla savaşında uluslararası camianın ambargolarına hem NATO’nun İsveç ve Finlandiya hamlesine karşı Türkiye’nin desteğine muhtaç olmasına karşın, Suriye konusunda Türkiye’ye karşı daha sert bir tutum sergiliyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Türkiye’nin operasyonunun gerilimi artıracağını savunarak açıktan operasyona karşı olduklarını açık ve net söyledi.

Moskova bununla da yetinmeyip, İran milisleri ve Suriye rejim ordusu unsurlarıyla birlikte Tel Rifat’ın güneyine askeri yığınak yapmaya başladı.

Bir Türk diplomat, Putin’in Ukrayna’daki başarısızlığının üzerine bir de “Suriye’de de Türkiye’ye taviz verdi” algısını eklemek istemediğini, bu yüzden Türkiye’nin operasyonuna karşı direnebileceğini anlattı.

★★★

Erdoğan’ın açıklamasının üzerinden iki hafta, MGK’nın duyurusunun üzerinden 10 gün geçti. Öyle anlaşılıyor ki Erdoğan’ın operasyona başlamadan önce ABD ve Rusya’yı, hatta en azından Rusya’yı ikna etmek istiyor. Peki sizce Joe Biden ya da Vladimir Putin geri atmazsa Erdoğan ne yapar?

Türkiye iki ülkeyi ve her türlü riski karşısına alıp operasyonu başlatır mı?

Yoksa iktidar başka gündemler yaratarak “5. Operasyonu sessiz sedasız erteler mi?

“Ek göstergede dağ fare doğurdu”


Bir televizyon programında, kamu çalışanlarına 3600 ek gösterge verilmesi konusunda büyük bir beklenti olduğuna dikkat çekip, “hükümet açısından bir ‘seçim yatırımı’ olsa da bu konuda atılmış adımları olumlu karşılıyorum” demiştim.

Sabah elektronik posta hesabımı açınca, olumlu karşılama konusunda erken davrandığımı anladım.

Zira yüzlerce kamu çalışanından mesaj gelmiş.

Hepsini tek tek buraya aktaramam. Ancak şöyle özetleyebilirim:

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı ek gösterge planı hem adaletsizliği ortadan kaldırmamış hem beklentiyi karşılamamış. Birçok kamu çalışanı 150 lira civarında brüt bir artış olacağına dikkat çekerek “dağ fare doğurdu” demiş.

Bazı kamu çalışanları da “yine imamlara kıyak yapıldı” demiş.

Bu konuda en çok hak talep eden polisler de çok az sayıda polisin bu düzenlemeden hakkıyla yalanlayacağını ifade etmiş.

Ne diyeyim. Keşke bu işi de hakkıyla yapsalardı.

Dağ fare doğurmasaydı!