“Enflasyonda negatif ayrışmış olabiliriz ama büyümede dünyadan pozitif ayrıştık” diyordu hükümete yakın yorumcu.

Karşımızda sanki her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söyleyen Hazine ve Maliye Bakanı vardı. Konuşmasına şöyle devam ediyordu:

“Türkiye’nin ihracatı büyüyor.”

“Turizm gelirleri büyüyor.”

“Savunma sanayide ihracatımız artıyor.”

“Bütün dünya enflasyonun pençesinde inliyor zaten. Enerji krizi her yeri vurmuş. Biz pahalı da olsa en azından doğalgaz ve petrol buluyoruz, Avrupalılar yakında doğalgaz da bulamayacak.”

“İktidar vatandaşın enerji giderlerinin büyük bölümünü sübvanse ediyor.”

“Son atılan adımda 6 milyon kişinin 30 milyar liralık borcu siliniyor.”

“3600 ek göstergenin yükü, EYT konusunda çalışma yapılıyor onun yükü, KYK faizlerinin silinmesi... Nereden geliyor bu değirmenin suyu?”

“Yakında Karadeniz doğalgazı kullanılmaya başlandığında enerji faturamız da düşecek.”

★★★

Dinlerken bir ara kendimden geçmiş hayallere dalmışım. Duyduklarımdan olsa gerek, kendimi bir süreliğine de olsa bir Kuzey Avrupa’da bir ülkenin vatandaşı gibi hissetmişim.

Derken uyandım, kendime geldim.

- Evet Türkiye yüzde 7,6 büyümüş ama neyle, nasıl büyümüş?

İlk değerlendirme Fox Haber’in yeni yorumcusu Ozan Gündoğdu’dan geldi:

“Büyüme verilerine göre ücretli kesimin gayri safi milli hasıladan aldığı payın son üç yıllık dağılımı şöyle:

2020: yüzde 39,1

2021: yüzde 35,5

2022: yüzde 31,5”

Bunun tercümesi şu: Memleket finans sektörüyle büyüyor. Toplumun esas omurgasını oluşturan ücretli kesim yoksullaşıyor. Bu kesimin milli gelirden aldığı pay düzenli olarak düşüyor.

- Evet ihracat büyüyor ama ithalat daha fazla büyüyor. Hâlâ ithalata dayalı bir ihracatımız var ve bu da cari açık konusunda ülkeye yardımcı olmuyor.

- Evet turizm gelirleri artıyor ama dünyayla karşılaştırıldığında beklenen seviyede değil. Turist başına ülkede bırakılan döviz miktarı, Avrupalı rakiplerimizin elde ettiği gelirin yakınına dahi yaklaşamıyor. Allah’tan gurbetçilerimiz var ve onlar da tatillerini Türkiye’de geçirme konusunda ısrarcılar.

- Evet Savunma Sanayi ihracatı artıyor ama hâlâ Türkiye ölçeğinde bir ülke için çok düşük seviyede (2021’deki toplam savunma ihracatı 3.2 milyar dolar).

- Evet, iktidar enerji faturalarını sübvanse ediyor ama vatandaşın payına düşen miktar hâlâ çok yüksek. (Pembe tablo çizen yorumcu konuşurken elektriğe konutta yüzde 20 sanayide yüzde 50 zam geldiği açıklanıyordu. Doğalgaz da zamdan nasibini alıyordu.)

- Evet, iktidar yoksulların yükünü hafifletmek için 6 milyon kişinin 30 milyar liralık icralık su, elektrik vs borcunu siliyor ama silinen borçlar toplam borçların yanında tam anlamıyla devede kulak. Ayrıca sadece kur korumalı mevduatlar için ödenen kur farkı 60 milyar lirayı geçti. Yani iktidarın faize para yatırıp üstüne kur farkı alanlara sizin bizim vergilerimizle oluşan bütçeden verdiği para miktarı, elektrik su faturalarını ödeyemeyenlere verdiği desteğin iki katını geçmiş vaziyette.

- Evet, dünyadaki Rusya-Ukrayna kaynaklı enerji sorunu bir süre Avrupalıların canını yakar ama yakında çözülür. Türkiye ise kısa vadede bu krizden etkilenmeyecek gibi görünse de Rusya’nın ikircikli tavrı nedeniyle durum aleyhimize dönebilir. Avrupa’nın ve ABD’nin enflasyon sorunu ise ekonominin kuralları çerçevesinde atılan adımlar doğrultusunda kontrol altına alınmış görünüyor.

★★★

Gerçeğin değil, yaratılan algının daha fazla ilgi gördüğü, taraftar bulduğu bir çağda yaşıyoruz.

İktidarın anlattığı Türkiye ekonomisiyle, vatandaşın sokakta yaşadığı Türkiye ekonomisi arasında da böyle bir fark var. Post-Truth Çağı tam da bu duruma diyorlar.

Kâğıt üzerinde ülke ne kadar büyüse de fiili yoksullaşma daha fazla ve hızlı artıyor.

İktidar yarattığı algının sokakta karşılık bulacağı yanılgısına düşmüş, artan yoksulluğu göremez hale gelmiş.

Bu körlük devam ederse, 2023’te yapılacak seçimlerinin en önemli sonuçlarından biri de iktidarın gerçekleri görmesini sağlaması olacak.