Bir ülke ekonomisinin gidişatını ve bir bakıma siyasi iktidarın “başarısını” gösteren en önemli gösterge “milli gelir büyümesi”dir. Buna GSYH’ın (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) artışı da deniyor. Teknik olarak “GSYH” ile “Milli Gelir” aynı şey değildir. Ama bu yazının amacı bakımından aynıymış gibi söze devam edeceğim. GSYH büyümesi bazen “eksi” yani küçülme şeklinde görülebilir. Başarısızlık işte budur. Son zamanlarda dünyanın sorunu haline gelen bizim ise ezeli (muhtemelen ebedi) derdimiz olan enflasyon ise bizatihi kötü bir şey değildir. Enflasyonun kötülüğü “büyümeyi düşürmesi” ve “gelir dağılımını bozması” yüzündendir. İşin ilginç yanı, enflasyonla mücadelede sürecinde de “büyüme düşer” ve “gelir dağılımı” bozulur. İktidarlar, belki de bu yüzden enflasyonla mücadelede o kadar kararlı davranmaz. Bunun yerine enflasyonun yol açtığı sorunlarla uğraşmayı tercih eder. Yani “büyümeyi” teşvik eder ve “bozulan gelir dağılımını” düzeltmeye çalışır. Lakin bu yönde alınan kararlar da enflasyonun sürüp gitmesine sebep olur. Enflasyon olması gereken seviyelere bir türlü düşmüyorsa (gelişmiş ülkelerde %2, az gelişmişlerde %5) ortada kemikleşmiş bir “fiyat-ücret” sarmalı var demektir. Aynı kemikleşme enflasyon çok düşük (sıfır civarı) düzeydeyken de oluşabilir. Düşük enflasyon da milli gelirin büyümesine bir engeldir.

TÜKETİMLE BÜYÜME OLMAZ

Harcanabilir milli gelir, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’dan doğar. (İngilizcesi Gross Domestic Product) Hasıla (product) hasıl etmekten (to produce) türemiş bir kelimedir. Aynı kökten gelen diğer kelime “mahsul”dür. Mahsulün Türkçesi “ürün”dür. Belleğimize yazalım: Gelir, mahsulün satışından doğan net (üretim için satın alınanların maliyeti düşülmüş) parasal hasıladır. Mahsul, ürün demek olduğuna göre gelir elde etmek için üretim şarttır. Bu nedenle, bazı iktisatçıların milli gelir istatistikleri yayınlandığı günlerde yazdıkları gibi “büyüdük ama tüketimle büyüdük” ifadesi tam bir zırvadır. Çünkü üretilmemiş bir şey tüketilmiş olamaz. Bu yanılgı “harcamalar yoluyla” milli geliri hesaplama yöntemindeki “tüketim harcamaları” başlığından doğmaktadır. Tüketim harcamalarının ölçülmesi, tüketim mal ve hizmetlerinin “üretimini” bulmak içindir. Bulunan bu büyüklükler “üretim yoluyla” hesaplanan milli gelir toplamıyla irdelenir. Fark çıkarsa (ki çıkar) stok değişmesi ve cari denge rakamlarıyla iki yöntemin sonuçları eşitlenir. Bu hesaplar, maalesef sanıldığı kadar doğru yapılamaz.

BÜYÜME VE REFAH

Pandemi ve Ukrayna savaşı sonrası dış ticaret hadleri değişti. Yani, başta petrol ve doğalgaz üreticileri olmak üzere bazı ülkelerin ihraç ettikleri malların dolar cinsinden fiyatı, ithal ettikleri malların dolar cinsinden fiyatından fazla arttı. Milli gelir (GSYH) muhasebesi, reel (hacimsel) büyümeyi ölçmek üzere tasarlanmıştır. Dış ticaret hadlerinin değişmesi yüzünden, bir ülkenin milli gelirinin hacimsel olarak büyümesi, o ülke halkının ferahının ne kadar arttığını göstermez. Çünkü refah, hacimsel üretim artışından değil, sabit fiyatlarla gelir artışından doğar. 2022 böylesi bir yıldır. Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Norveç gibi petrol üretici ülkelerin GSYH’si hiç veya çok az artarken, halklarının refahı (reel geliri) misliyle büyümüştür. Türkiye’nin GSYH’si  bu yıl “hacimsel” büyüyecektir. Ama bu büyüme, refah artışı yaratmayacaktır.

Son söz: Önce anla, sonra anlat.