Bundan kırk küsur yıl önceydi. Yurtiçinde ve Libya’da inşaat müteahhitliği ile büyüdükten sonra, sanayi yatırımları yaparak varlık portföyünü çeşitlendirmeye karar veren bir holdingden, tepe yöneticilik teklifi almıştım. Görüşme için merkez binalarına gittim. Ben, oda kapısından içeri adımımı atınca, patron da bana değer verdiğini belli etmek için, yazı masasının arkasındaki yaylı yatar koltuktan kaktı.  Öndeki iki sabit koltuktan birine yönelirken, bana da oturmam için eliyle diğer koltuğu gösterdi. Genç patronun çalışma salonu, sekreter bölümü, dinlenme odası ve özel banyosu hariç, herhalde 80 metrekare vardı. Az sayıda ama çok zevkli mobilyalarla döşenmişti. Parke zemin üzerine Hereke halıları serpiştirilmişti. Hoşbeşten sonra sadede geldi. Gözümün içine bakarak “Ben, bana fikir verecek adam aramıyorum. Buraya davet ettiğim kişiler, bana fikir vermeye kalkıyor. Bende fikir çok, ama bu fikirlerimi hayata geçirecek kadar para yok. Sizden öncelikle geniş finansman imkanları yaratmanızı, sonra da benim fikirlerim çerçevesinde işleri takip etmenizi bekliyorum” dedi.

ÖZELLEŞTİRMENİN AMACI FİNANSMAN DEĞİLDİR

Fikr-i müdir” diye Osmanlıca bir deyim vardır. İster şirket ister devlet idare etsin, her yöneticinin kafasının gerisinde, onun kararlarına yön veren bir “müdür fikir/hâkim düşünce” vardır. Ne kadar farklı konularda karar alırsa alsın, alınan karar, konunun cismani tarafından tecrit edilirse geriye kalan mücerret şey “fikr-i müdir”dir. AKP, araç muayenesini, doğalgaz ve elektrik dağıtımını, Tekel’i özelleştirirken, ben büyük bir firmanın yönetim kurulunda sözüne değer verilen danışman bir üyeydim. Aşağı yukarı bu özelleştirme ihalelerinin hepsine dosya hazırladık. Bazısına teklif bile verdik ve hiçbirini alamadık. Yaptığım hesaplar, ihaleyi kazananların “şartlar değişmediği sürece” ihaleyi almak için devlete ödedikleri giriş parasını çıkarmalarının imkansız olduğunu gösteriyordu. Bunda şaşılacak bir şey yoktu. Eski tecrübelerinden biliyordum ki, “devlet ihaleleri her zaman ziyanına alınır, uygularken yapılan değişikliklerle kâra geçilirdi”. Zaten AKP’nin yaptığı  özelleştirme ihalelerinin amacı, özel sektörün cevvaliyetinden yararlanarak ekonomide  “toplam faktör verimliliğini” artırıp, kaliteli bir büyüme moduna geçmek değildi. Amaç para devşirmekti.

HERKES KENDİNE GÖRE HAKLIDIR

Çünkü “AKP’nin fikri çoktu ama ülkenin, onun parlak fikirlerini yani gösteriş yatırımlarını gerçekleştirmeye yetecek parası yoktu”.  AKP’nin özelleştirmede fikr-i müdiri şuydu: Paranın dini, imanı, milliyeti, akı, karası, kirlisi, temizi olmazdı. Para, paraydı. Borç, harç nerede ne kadar para varsa toplanmalıydı. Halk icraata bakardı. İcraat ise inşaat demekti. Nerede icraat diyenlerin gözüne, aha! inşaat diye binalar, yollar, köprüler sokulacaktı. İzlenen bu politikanın enflasyon ve pahalılık gibi istenmeyen bazı sonuçları olabilirdi. Eh o kadar kusur kadı kızında da bulunurdu. O zaman da “ezanlar susmayacak, bayrak yere inmeyecek” denilerek halk desteğinin devamı sağlanacaktı. AKP, 20 yıldır iktidarda. Demek ki haklıymış. Bundan sonrasını götüremeyebilir. Ama bugüne kadar yapılanları kimse söküp atamaz. Ne demişler “eşek ölür kalır semeri, iktidar gider kalır eseri.” Pazar günü doğru özelleştirme ve dürüst ihale nasıl yapılır onu anlatacağım.

Son söz: Madem o kadar akıllısın, niçin iktidarda değilsin.