Sevgili okurlarım, şu küçücük bilgiyi hemen hepimiz biliriz...

Diyanet İşleri Başkanlığını Atatürk kurmuştu.

Tarih 3 Mart 1924.

Cumhuriyet’in ilanından birkaç ay sonra...

Amacı dinimizi hurafelerden ve sahtekârlardan kurtarıp gerçek din adamlarına emanet etmek ve saygı gösterilmesini sağlamaktı...

Zira Atatürk bugünkü din tüccarlarından çok daha iyi ve tutarlı bir Müslümandı.

Diyanet kurulduktan sonra Türkçe Kuran tercümeleri yapılmaya başlandı.

O günlere kadar Türkiye’de sadece Arapça Kuran ezberlenir ve çoğu kimse anlamını, yüceliğini kavrayamazdı.

Müslümanlık mahalle aralarında hurafelerle anlatılır, Türk milleti gerçek dinini bir türlü öğrenemezdi.

Bence Diyanet’in kurulması, Atatürk döneminde gerçekleşen önemli devrimlerden biridir.

★★★

Aradan uzun yıllar geldi geçti...

Ve bizim Diyanet de tıpkı günümüzde olduğu gibi siyasete alet edildi.

Başına yine bugün olduğu gibi iktidarın adamları getirildi.

Şu anda Diyanet, devlet bütçesinden en büyük payı alan ikinci ya da üçüncü kurum.

Yöneticileri çok büyük bir lüks ve şatafat içinde yaşıyorlar.

Altlarında son model Mercedes makam araçları...

Hükmettikleri paranın miktarı ellerindeki vakıflarla birlikte sonsuz...

Siyasi güçlerinin ise ucu bucağı yok!

★★★

Şimdi Diyanet’in başında Ali Erbaş isimli bir hoca var.

Tam anlamıyla, hangi açıdan bakarsak bakalım AKP iktidarının vazgeçilmez adamı.

1961 doğumlu...

2017’de bu göreve getirildi.

Gerektiğinde eski Osmanlı halifelerine ve padişahlarına özenip minberlere belinde ve elinde kılıçla çıkıp hutbe okuyor, Ayasofya’nın kubbelerini inim inim inletiyor!

Ama hocamız akıllı adam!

AKP iktidarıyla yakın ilişkiler kurmuş, onların bir dediğini iki etmiyor.

Yurt dışı gezisi mi çıktı...

Buyurun hocam siz gidin!

Cuma günleri bütün camilerimizde hutbe mi okunacak...

Yazılı metni Diyanet’e siz hazırlatın hocam ama mümkünse içinde Atatürk falan olmasın!

★★★

Şu son bir ay içerisinde hocamız ve ekibi tam altı kez yurt dışı gezilerde birlikte tur attılar.

Ancak gelin görün ki Ali Erbaş bugüne kadar (ulusal bayramlar dahil) Anıtkabir’e adımını hiç atmadı.

Birkaç gün önce Cumhuriyet bayramının 99. yılı törenlerinde hoca efendi her nedense yine yoktu.

Sonuçta bu şahıs bir bürokrat...

Kendisine talimat verenlerin aksine bir şey yapması söz konusu olamaz.

Git deyince git, gitme deyince gitme!

★★★

Camilere Türk bayrağı asılmasına da karşı.

Kendilerini şöyle savunuyorlar:

“Camiler bir kavmin (sadece Türklerin) değil ümmetin (bütün Müslümanların) yeridir, camilere bir kavmin bayrağı asılamaz!”

Demek ki hocamız iktidarın bütün isteklerini iyi kavramış ve gereğini ona göre yapıyor!

★★★

Yarın günlerden 10 Kasım perşembe...

Atatürk’ün ölüm yıldönümü.

Hiç sanmam ama hocamız acaba Anıtkabir törenlerine katılır mı?

Ertesi gün Cuma...

Anma törenleri sonrasında, Türkiye’deki 80 binden fazla camide tek tip hutbeler okunacak.

Bu hutbeleri her zaman olduğu gibi yine Diyanet hazırlayacak.

Bakalım ne yapacaklar!

O Cuma hutbelerinde Atatürk’ün adı acaba geçecek mi?

Geçerse bir ya da iki cümlelik, göstermelik bir şey mi olacak!

Göreceğiz bakalım.

★★★

Ali Erbaş hoca...

Şimdi başında bulunduğun ve yönetmekte olduğun Diyanet senden önce nice başkanlar gördü ama senin gibisini gören hiç olmadı.

Dinimiz her devirde iktidarların oyuncağı yapılmak istenmiştir...

Ve siyasetçiler için bu amaca ulaşmanın en kolay yolu Diyanet’i ele geçirmek olmuştur.

Şimdi de öyle...

Diyanet özellikle senin başkanlığın döneminde ne yazık ki AKP iktidarının oyuncağı durumuna düşürülmüştür.

Hocam dedim ya, sen sadece bir bürokratsın.

Yani sen kim oluyorsun, hangi gücün ve yetkinle Atatürk ve ulusal bayramlarımızı reddediyor ve Anıtkabir’i kendince boykot ediyorsun?

Bir anlatsan da öğreniversek!