Geçenlerde, yabancı bir dergide, nefis bir somon fileto fotoğrafı gördüm. Izgarada kıvamında kızartılmış somon dilimi, kırmızıya çalan pembe renkliydi. Yani tam kuzey ırmaklarında büyüyen “vahşi somon” görünümündeydi.

Fotoğraf ağzımı sulandırdı.

Ona eşlik eden yazıyı okuyunca, şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. İştahımı kabartan bu görüntü, meğerse İsrail’de 3D baskı teknolojisi ile üretilen, bitki bazlı somon filetosu kopyasıymış.

Yazıda, bu filetonun, orijinal balıktaki gibi Omega-3, Omega-6 yağ asitleri ve B vitamini bakımından oldukça zengin olduğu belirtiliyordu.

Üstelik başta civa ve plastik artıkları gibi denizin kirliliğini de içermiyordu. Okuyucuda basılan bu fileto, tıpkı orijinali gibi pişiriliyordu.

Haber, çalışmaların kısa sürede sonuçlandırılacağını ve bu yılın sonuna doğru marketlerde satışa sunulacağını belirtiyordu.

Öncelikle veganların gözü aydın. Teknoloji sayesinde mönüleri daha da çeşitleniyor!

Ben bu sihirli fotokopilerde, sadece inşaat malzemeleri, otomobil hatta ev üretildiğini sanıyordum, meğer atı alan Üsküdarı geçmiş!

Baskıyla üretim, sadece somon fileto ile sınırlı değilmiş. Dünyanın en pahalı eti olan Japonların Wagyu’su da bu metodla üretilmiş. Bu baskıyı gerçekleştirmek için Wagyu sığırlarından alınan iki kök hücre kullanılmış.

Ortaya yağ damarlarıyla örülü, pembemsi lop et çıkıvermiş.

Öğrendikçe şaşkına dönüyorum!

Dünyanın ünlü yiyecek firması “Kentucky Fried Chicken” da tavuk kanadı üretimi için 3D baskı teknolojisiyle çalışmaya başlamışlar.

Acaba bizim kanatçılar, böylesine baskıyla üretilmiş tavuk kanatlarını ne zaman kızartmaya başlayacaklar?

Anlaşılıyor ki bu sihirli baskı tekniği işinde İsrailliler bayağı bir yol almışlar. Örneğin etsiz biftek, hamburger üretimini gerçekleştirmişler bile.

Burada bir adım daha ileri gidip, müşteriden sipariş alırken, ne miktarda protein, yağ istediklerini, bifteğin ve hamburgerin hangi boyutlarda olmasını da soruyorlarmış.

İnanılması güç ama gerçek!

Örneklerin sayısı her geçen gün biraz daha fazlalaşıyor.

Bilim insanları, bu baskı tekniğinin dünya dostu olduğu konusunda birleşiyorlar. Bu üretimin geleneksel tarımda kullanılan katkı maddelerini ortadan kaldıracağını, enerji ve su tüketimini en aza indireceğini, daha sağlıklı ve ucuz ürünler yaratılacağını öne sürüyorlar.

Araştırma şirketlerince hazırlanan pazar analiz raporlarına göre, 3D baskı gıda pazarı 2023 yılına kadar yaklaşık yüzde 46 büyüyerek 525,6 milyon dolara ulaşacak.

Nedir bu 3D baskı diye sorarsanız, benim teknoloji bilgim bunu yanıtlamaya yetmez. Teknik bilgim, siyah beyaz baskı aletini çalıştırmaya ancak yetiyor!

Karmaşık bir işlem! Ama şunu iyi biliyorum ki, 3D yazıcıları yakın bir gelecekte gıda sektörünü alt üst edecekler.

Bu haberi yaparken biraz hayal kurdum! Bu baskı makineleri acaba çiğ köfte, içli köfte, su böreği, mantı, pastırma, tandır, incik, pide, hamsili pilav üretebilecekler mi?

Ayrıca İnstagram aracılığı ile izliyicilerime, fotokopiyle üretilmiş yiyecekleri yeme konusunda ne düşündüklerini sordum. İşte bazı yanıtlar:

“Tadına baktıktan sonra karar veririm.”

“Haaayır, aslaaa.”

“Gelecekte mecburen yiyeceğiz nasıl olsa.”

“Tat, doku, koku tutturulmuşsa neden olmasın!”

“Yemesek de yedirirler nasıl olsa.”

“1,5 liraya tavuk dürüm yiyen insana bu sorulmaz.”

“Biz neler yemiyoruz ki, baskı yemeklerini yemeyelim.”

“3D Mengenli olursa yerim!”

“Biz de fotokopinin sahtesini yaparlar!”