Kontrolsüz hiddet, dizginlenmemiş öfke, menteşelerinden kopmuş intikam duygusu kadar “akla düşman” tutku yoktur derler.

Hangisi?

Akla düşman!

Adalete ters!

Vicdana uymaz!

Farkı siz bulun.

Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, 27 Mayıs ihtilali olduğunda Ankara’da Yedek Subay Okulu’nda öğrenci idi. Gazeteci yazar Sedat Ergin, Sami Selçuk’un darbe günü görüp yaşadıklarını, kendi anlatımına sadık kalarak topladı.

Ve şöyle yazdı:

“Sabaha karşı koğuşun kapısında genç bir subay belirdi ve ‘Beşinci Bölük ayağa kalk, ihtilal oldu. Aşağıya inin, tüfeklerinizi verecekler. On tane de kurşun. Buradan doğru Harp Okulu’na gideceksiniz’ diye seslendi... Subaylar ve Harp Okulu öğrencileri, kendilerine verilen listeler üzerinden Demokrat Partili bakanları, milletvekillerini ve DP’ye yakın görülen kamu görevlilerini Ankara’daki evlerinden tek tek toplayarak askeri araçlarla Harp Okulu’na getiriyorlardı... Çoğu inmeye hazırlanırken üzerlerine yürüyenleri görünce arabanın içine kaçıyorlardı... Çünkü sille tokat saldıranlar vardı. Yüzbaşı, binbaşı, albay rütbesindeydiler. Bunlar, her gelene karşı sille tokat, tekme atarak şiddet kullanıyordu... Getirilen siyasilerden biri de Menderes Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu’ydu... Saldıranlara hiç aldırmaksızın arabadan dimdik indi. İri yarı, yakışıklı bir bakandı. Dövüleceğini bilmesine karşın kendisini korumaya gerek duymaksızın içeriye girerken bir subay, vücudunun çok duyarlı bir yerine tekme attı. Acısı yüzüne vurdu. Ama toparlandı, dimdik ayağa kalktı ve “Nereye?” diye sordu. Hiç kimseye bakmaksızın içeri girdi... Topluluk içindeki herkes Adnan Menderes’i bekliyordu... Kanımca onu linç etmeye hazırlananlar vardı. Birden bire kalabalık, başka kapılardan birine yöneldi. Tam da o anda Menderes’in içeriye alındığını öğrendik. Hangi kapıdan gireceği gizlenmişti. İyi ki gizlenmiş. Benim nöbetçi olduğum kapıdan girseydi linç edilebilirdi...”

Bu anlatılanlar:

62 yıl önceydi.

★★★

62 yıl sonra bugün yaşananları da gazeteci yazar Saygı Öztürk, hapishanelerle ilgili bilgi toplayarak kaleme aldı.

Şunları yazdı:

“... 28 Şubat Davası’nda hüküm giyen ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılan emekli generallerin durumu da kötü. Sağlıkları yatağın bulunduğu üst kata çıkmaya el vermeyecek durumda olanlar var... Emekli Orgeneraller Çevik Bir ile Çetin Doğan Buca F Tipi cezaevinde yatıyorlar. Önce aynı odada kalıyorlardı. Şimdi ise ayrı odalarda. Durumları tam bir tecrit hali. Alt kattan yatakların bulunduğu odaya 18 basamakla çıkılıyor. Ama artık onlar çıkamadıkları için yatakları alt kata indirildi. Bir kumpas davası sonucu Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Kandıra Cezaevi’nde merdivenden düştüğü için beyin kanaması geçirmişti. O günden bu yana okuma-yazma yeteneğini kaybetti. Zaman mevhumu kalmadı.

Komutanlığı döneminde örnek köyler kuran, köyleri askerle birlikte yeşillendiren, fidanlıklar oluşturan, emekliliğinden sonra Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanlığı görevinde bulunan Eruygur’un bugünkü durumuna üzülmemek ne mümkün...  Ergenekon’un kumpas olduğu ortaya çıktı çıkmasına ama cezaevinde hayatını kaybedenler, yuvası dağılanlar, Eruygur’un durumuna düşenleri unutmayalım... Dün, Çevik Bir’in kardeşi Gülören Pişmişoğlu aradı. ‘Abim her gittiğimde beni tanıyordu. Nerede olduğunu biliyordu. Ancak son iki haftadır nerede olduğunu da bilmiyor, beni de tanımıyor. Gözleri küçülmüş, kilo kaybetmiş. Gördüğünüzde hasta olduğunu anlamamanız mümkün değil. Nöroloji kontrolüne gitti.

‘Ben bugün çok kötüyüm. 4 saattir Buca’da dolaştığım için yoruldum. Ben gidip uyuyayım’ dedi. Hastaneye gittiğini bile unutmuş. Onun bu durumu oda komşusu Çetin Doğan’ı da üzüyor. Doğan, eşi Nilgül Doğan’a, “Çevik Paşa’nın durumunun çok kötü olduğunu” söylemiş.

28 Şubat Davası’ndan ömür boyu hapis cezasına çarptırılan komutanlar için tek yol ve tek umut Anayasa Mahkemesi’ne yapılan “Hak ihlali” gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi. Ancak, iş yoğunluğu nedeniyle mahkeme 10 aydır bu başvuruyu ele alamadı. Yaşları 75 ile 91 arasındaki emekli askerler terör suçlularının konulduğu cezaevinde çile çekiyor...”

★★★

Kontrolsüz hiddet.

Dizginsiz öfke.

İntikam duygusu.

Bugün de yaşanıyor.

62 yıl önce de...

Farkı var mı?

Adalete ters.

Vicdana uymaz.

Akla düşman.