İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), İstanbul halkının ucuz ve sağlıklı yemeğe ulaşımı için hizmete sokacağı kent lokantalarının ilkini 17 Haziran’da Çapa’da açtı. Kent lokantalarının kısa sürede İstanbul’un birçok semtinde hizmet vermeye başlaması bekleniyor.

Artık daha fazla insanın açlık sınırının altında yaşadığı ülkemizde, kent lokantaları gibi çözümler yerine, artık unutulmaya başlanan “Gıda bankacılığı”nı sizlere hatırlatmak istiyorum.

GIDA BANKACILIĞINDA 19 YILI GERİDE BIRAKIYORUZ

Gıda bankacılığı, 1967’de ABD’de bir emeklinin çöpe atılan ve bağışlanan diğer gıda maddelerini toplayıp ihtiyaç sahiplerine dağıtmak üzere bir depo kurmasıyla başlamış, zamanla gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. Gıda bankacılığı, 1980’lerden itibaren Avrupa’da da uygulanmaya başlanan bir sosyal politika aracıdır.

Gıda bankacılığı, bağışlanan veya üretim fazlası, sağlığa uygun her türlü gıdayı tedarik eden, uygun şartlarda depolayan ve bu ürünleri doğrudan veya değişik yardım kuruluşları vasıtasıyla fakirlere ve doğal afetlerden etkilenenlere ulaştıran ve kâr amacı gütmeyen dernek ve vakıfların oluşturduğu organizasyonları ifade ediyor.

Sistem, ihtiyaç fazlası gıda maddelerinin ihtiyacı olanlara iletilmesi, bu arada bu tür bağış yapan özel ve tüzel kişilere çeşitli vergi teşvikleri sağlanması üzerine kurulmuştur.

Gıda bankacılığının Türk hukuk sistemine girişi 25.12.2003 tarih 5035 sayılı Kanun ile gerçekleşmiştir. “Gelir Vergisi Kanunu” ve “Katma Değer Vergisi Kanunu”nda değişiklik yapan bu kanunla; gıda bankacılığı kapsamındaki gıda bağışları Gelir ve Kurumlar Vergisi açısından gelirden indirime tabi tutulmuş ve KDV istisnası kapsamına alınmıştır.

Bu yasal düzenlemelerden üç ay sonra Maliye Bakanlığı’nca 21.03.2004 tarihli “251 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği” ile gıda bankacılığı faaliyetine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

Buna göre gıda bankacılığı nedeniyle vergi avantajlarından yararlanılabilmek için;

- Gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi bağışının dernek, vakıf veya belediyeye yapılmış olması,

- Bağışı kabul edecek dernek veya vakfın tüzüğünde veya senedinde ihtiyacı bulunanlara gıda, temizlik, giyecek ve yakacak yardımı yapabilmesine ilişkin hükümlerin bulunması,

- Gıda bankacılığı kapsamında yapılacak bağışların gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi niteliğinde olması,

- Bağışların şartlı olarak (bedelsiz olarak ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere) yapılması gerekmektedir. Gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi niteliği taşımayan veya şartlı olarak yapılmayan bağışlar gıda bankacılığı kapsamında yapılan bağış olarak değerlendirilemeyecek.

Ayrıca, bağış işleminin bağış yapılan dernek veya vakıf adına düzenlenecek fatura (bağışlanan mala ilişkin bilgileri eksiksiz olarak içerecek ve “İhtiyaç sahiplerine yardım şartıyla bağışlandığından KDV hesaplanmamıştır” ibaresi yer alacak) ile belgelendirilmesi ve dernek veya vakıfların ise kendi mevzuatlarında öngördüğü belgeleri düzenleyerek bağış yapanlara bir örneğini vermeleri zorunludur.

Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri dernek ve vakıflara “Gıda bankacılığı faaliyetinde kullanılmak üzere” para yardımı yaparlarsa; Gelir Vergisi Kanunu’nun 40/10 maddesi kapsamında, dernek ve vakıflara yapılan para bağışlarının gider yazılamaması gerekmektedir. Ancak, Maliye Bakanlığı vermiş olduğu özelgelerde belirli şartlarda buna izin vermektedir.

Uygulama ya düzeltilmeli ya da kaldırılmalıdır


Gıda bankacılığı ile ilgili olarak Gelir Vergisi ve Katma Değer Vergisi Kanunu ve 251 seri nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde bağışı kabul edecek dernek veya vakıflara ilişkin olarak aranan tek şart, tüzüğünde veya senedinde ihtiyacı bulunanlara gıda yardımı yapabilmesine ilişkin hükümlerin bulunmasıdır. Dernek veya vakfın başka alanlarda da faaliyet gösteriyor olmasının, kamuya yararlı dernek veya vergiden muaf vakıf olup olmamasının uygulama açısından hiçbir önemi yoktur.

Gıda bankacılığı faaliyetinde bulunmayan diğer dernek ve vakıflara yapılan bağış ve yardımlardan yalnızca Bakanlar Kurulu’nca “vergi muafiyeti” tanınan dernek ve vakıflar ile kamu yararına çalışan derneklere yapılan yardımların, beyan edilen gelirin %5’ini aşmayan kısmı indirim kapsamına girmektedir. Gıda bankacılığı kapsamında bağış yapan Gelir veya Kurumlar Vergisi mükellefleri yukarıdaki %5’lik sınırlamaya tabi olmaksızın yaptıkları gıda, bağış ve yardımları maliyet bedeli üzerinden giderleştirebiliyor ve bunun için herhangi bir belge düzenlemek zorunda kalmıyor. Ticari işletmeye dahil gıda maddelerinin bağışlanması durumunda, bu malların maliyet bedeli gider kaydediliyor. Ayrıca yapılan bağışlar Katma Değer Vergisi’nden istisna.

Bugün dünya genelinde 30 bine yakın gıda bankası ve 6.5 milyon kişiye 540 bin ton gıda dağıtıyor. Türkiye’de her 7 kişiden 1’i yoksulluk sınırının altında yaşarken; 325 bin ton gıda her yıl imha ediliyor ve israfın tahmin edilen maliyeti 414 milyar TL olarak karşımıza çıkıyor.

TBMM Dilekçe Komisyonu’nun oluşturduğu alt komisyon raporlarından çıkardığım biraz eski verilere göre; yılda ortalama 300 şirket gıda bankalarına bu kapsamda bağış yapıyor. 2012-2017 yılları arasında 50 milyon TL’lik bu kapsamda bağış yapılarak 10 milyon TL vergi tasarrufu sağlanmış. Bu kapsamda 150’nin üzerinde dernek ve vakıf ile 80 belediye gıda bankacılığı yapıyor.

Gelinen noktada gıda bankacılığı; bazı dernek ve vakıflar tarafından “nakit” bağış ve sahte fatura uygulamaları yolu ile istismar ediliyor. Özel sektör uygulamanın farkında değil veya sisteme güven duymuyor.

Türkiye’de gıda bankacılığı uygulamaları; şeffaf, tarafsız, dürüst ve sürdürülebilirlik temelinde tekrar yapılandırılabilir ise, kent lokantaları gibi palyatif çözümlere ihtiyaç duyulmayacaktır.