Demokrat Parti ( DP) Genel Başkan Yardımcısı İlay Aksoy, Genel Başkan Danışmanı Yalçın Taze, Göç Komisyonu Hukuk Danışmanı Hasan Can Akay 8 Kasım’da Lübnan’ın başkenti Beyrut’a gitti. 4,5 milyon nüfuslu ülkede, 1,5 milyon Suriyeli bulunuyordu. Heyetin amacı, Lübnan hükümetinin Suriyelileri ülkelerine gönderiyor mu, gönderiyorsa hangi yöntemi uyguladığını öğrenmekti. Lübnan Göç Bakanı İssam Charafeddine, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Suriye’nin Beyrut Büyükelçisi Ali Abd Alkarim ve bazı yerel yetkililerle görüştü.

Heyetin, Suriye Büyükelçisiyle görüşmesi ilginçti. Çünkü tam 11 yıl aradan sonra ilk kez bir Türk heyeti Suriyeli yetkililerle görüşmüş oldu. 10 Kasım’da Beyrut Büyükelçiliğimize gitti. Büyükelçi Ali Barış Ulusoy ve büyükelçilik personeliyle birlikte Büyük önder Atatürk’ü saat 09’u 5 geçe andılar. Gurbette Atatürk’ü anmak da çok farklı bir duyguydu.

“GÖNDERMEKTE KARARLIYIZ”

Lübnan Göç Bakanı İssam Charafeddine, 2015 yılından itibaren 600 bin Suriyelinin kendi rızalarıyla ülkelerine döndüğünü, şimdi ise ülkelerinde kalan 1,5 milyon Suriyelinin ülkelerine dönüşünü sağlamak için çalıştıklarını belirtti. Ülkede bulunanların yaklaşık 800 bini okul dışı olmak üzere çocuklardan oluşuyor.

Göç Bakanı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Birleşmiş Milletler (BM) Yüksek Komiserliği’ne, Suriyelileri ülkelerine göndermekte kararlı olduğunu söylemiş, bunun için izleyecekleri yöntemi anlatmış. BM yetkilisi de “Suriye ekonomik olarak zor durumda. Ülkelerine gönderilirlerse kendilerine ekonomik olarak bakamazlar” gerekçesiyle karşı çıktı.

Soldan sağa Lübnan Göç Bakan Yardımcısı Muhammed Nurettin, Yalçın Taze, Göç Bakanı İssam Charafeddine, Genel Başkan Yardımcısı İlay Aksoy, Av. Hasan Can Akay


BAKANDAN ÖNERİ

Bunun üzerine Lübnan Göç Bakanı, “Siz, burada onlara yardımcı oluyorsunuz. Suriye’ye dönenlere sosyal yardımlarınızı ülkelerinde sürdürün. En azından ülkelerinde bir yıl sosyal yardım almış olurlar” önerisinde bulundu. Ancak, BM bu öneri kabul etmedi. Gerekçe olarak, “Sponsorlarımız sadece Lübnan’da kaldığı sürece bu parayı verdiklerini” gösterdi. Lübnan ekonomik sıkıntı içinde olan bir ülke. Suriyeli ailenin her doğan bebeğine BM, 100 dolar veriyor. Bu ülkede emekli öğretim üyensin eline ise ayda 130 dolar geçiyor.

Lübnanlı iki bakan, iki kez Suriye’ye gidip protokoller imzaladı. Bu protokol sonucu öncelikle Lübnan’da doğan her Suriyeli bebek, hastanenin verdiği ıslak imzalı doğum belgesiyle Suriye Büyükelçisine bildiriyor. Böylece, bebek Suriye vatandaşlığını kazanıyor. Böylece vatansız kimse kalmıyor.

DÖNÜŞ YOLU AÇILIYOR

Türkiye’de vatandaşlığa alınanların sayısını İçişleri Bakanı 230 bin kişi olarak açıklarken, Suriyelilerle ilgili gelişmeleri yakından izleyen, bakanlık kaynaklarından da bilgi alan Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ bir milyon 900 bin kişinin vatandaş yapıldığını öne sürüyor. Lübnan’da kaç kişinin vatandaşlığa alındığını da merak etmişsinizdir. Hiçbir Suriyeli, Lübnan vatandaşlığına alınmamış. İlay Hanım bunu öğrendiğinde, ülkemizdeki durumu bildiği için hayli şaşırdı.

Çocukların vatandaşlığı korunurken, geri dönmek isteyen Suriyeliler, Göç Bakanlığı’na başvuruyor, Suriye hükümetinin çıkardığı affın hangisinden yararlanmak istiyorsa Lübnan Göç Bakanlığı’na başvuruyor. Ardından Suriye ve Lübnan Adalet Bakanlığı heyetleri bir araya gelip başvuranların durumlarını inceliyor. Lübnan dönüş takvimi hazırladı ve buna göre Suriyelilerin hangi tarihlerde ülkelerine dönebileceklerini belirledi.

SURİYE NE YAPIYOR?

Lübnan ve Suriye arasında imzalanan protokole göre Suriye’nin neler yaptığına bakalım:

Suriye, Lübnan sınırında geçici mahkemeler kurdu. Ülkelerine dönmek isteyenlerin daha önce yaptığı af başvurularını sonuçlandırıyor ve kendilerine “Temyiz kağıdı” veriyor ve böylece ülkesine sicili temizlenmiş olarak giriyor. Suriye’ye dönen 600 bin kişiden sadece 34 kişinin tutuklandığı, hazırlanan plan gereği her ay 15 bin Suriyelinin ülkelerine dönüşünün sağlanacağı İlay Aksoy’a verilen bilgiler arasında yer alıyor. Suriye’ye gelenler önce kurulan yaşam alanlarına götürülüyor. Daha önce terk ettikleri evler barınılacak gibiyle oralara ya da ülkenin farklı yerlerine gidişleri sağlanıyor.

Eğer evleri yaşanacak gibi değilse, bir süre aileler bu yaşam alanında kalıyor. Bunların elektrik, su, gıda ihtiyaçları Rusya tarafından karşılanıyor. Suriye ve Rusya arasında imzalanan protokol uyarınca evlerinin onarımı Rusya tarafından yapılıyor. Rusya o kadar duruma hakim ki, ülkede ikinci dil olan Fransızcanın yerini artık Rusça almış.

HEP GEÇİCİ GÖZÜYLE 

Lübnan bunu nasıl başardı? İlay Aksoy öğrendiklerini, temaslarının sonucunu da Dışişleri Bakanlığı’na bildirdiği notlardan aktarıyor:

“Lübnan, Suriyelilerin topluma uyum sağlamaları için bir çalışma yapmadı. Hep geçici gözüyle baktı ve sistemi de ona göre kurdu. Kastım şu: Suriyelileri sadece tarım, atık temizliği gibi işlerde çalışmalarına izin verdiler. İşyeri açmalarına izin verilmedi. Vatandaşlık verilmedi. Oturma izni verilmedi. Üniversiteye girişlerinde Lübnanlı öğrencilerle aynı koşullar uyguladılar. Okulları paralı yaptılar. Kayıtsız olan Suriyeliler de sağlık hizmetlerinden paralı yararlandı.

Lübnan’da, Suriyelilerin bulunduğu 7 bin yerleşim birimi var. Suriyeliler bu yerleşim birimlerinde tutuldu. Bu insanlar kendilerini Lübnan’a ait görmedi, kalıcı olmadıklarını da her daim hissettiler. Suriye ve Lübnan diplomatik ilişki kurarak Suriyelileri kalıcı hale getirmedi. Görüşmelerle sorunları çözüm imkanı var.”

DP Genel başkan Yardımcısı İlay Aksoy, Saygı Öztürk’e anlattı.


Türkiye ne yapmalı diye sorduğumda, İlay Aksoy, teröristlerin Suriye topraklarında olduğunu hatırlattı, “Bu operasyonları Suriye ile birlikte yapmalıyız ki bölgeyi teröristlerden temizleyelim. Türkiye bir an önce Suriye ile diplomatik ilişkilerini başlatmalı, 1998’de imzalanan Adana Mutabakatı uygulanmalı, Suriye tek muhatabımız olmalı.”

Türkiye, izlediği politikayla Suriyelileri ülkelerine gönderme gibi niyeti yok. Onlar da zaten kendilerini kalıcı olarak görüyor.