İnsanlaryanıtını vermek-duymak istemediği sorular istemiyor!

Mesela, en sertinden başlayayım:

Karamollaoğlu, bugün Erdoğan’a neden karşı?

Karamollaoğlu, dün karşı olduğu Babacan ve Davutoğlu ile bugün niçin ittifak yapıyor?

Erbakan hareketinin, Erdoğan, Babacan, Davutoğlu’na karşı olmasının dün ekonomi politik gerekçeleri vardı:

“Milli Görüş gömleğini” çıkarmışlar idi.

“Adil Düzen geleneğini” reddetmişler idi.

Ayrılanların İslam’ı, azgın piyasaya eklemleme istekleri vardı! Neoliberalizmi yücelten sosyal demokrat “üçüncü yol” anlayışının Türkiye’deki dayanağını Ilımlı İslam yapacaklardı...

Erbakan’a sadık kalanlar ahlakçıydı; tüm değerlerin alınıp satıldığı küresel neoliberalizm dayatmasına karşıydı. Keza: Milli Görüş, Irak işgaline karşı gibi anti emperyalist dış politikadan taviz verme taraftarı değildi.

-Bu nedenle Erbakan’ın başbakanlıktan indirildiğinin farkındaydılar.

-Bu nedenle partilerinin bölündüğünün farkındaydılar.

Ayrılan pragmatistlerin amacının, “demokratikleşme”, “özgürleşme” gibi aldatıcı sloganlarla, ABD’nin yarattığı küresel düzene bağlanmak olduğunu biliyorlardı...

Ve: Medyanın AKP’yi destekleyip, kapitalizmin emek sömürüsüne karşı çıkan kendilerini “hayalci”, sınıf eşitsizliklerini eleştiren parti programlarını “müphem” göstermesinin sebebini biliyorlardı...

★★★

Erbakan hareketi 2000’li yıllara yorgun girdi: 28 Şubat’ın “tokadını” yemişler, iki partileri kapatılmış, entelektüel kadroları kopup gitmişti. Hayal kırıklığı yaşıyorlardı. Kendi mahallesinde bile aşağılanıyordu:  “Marjinallikten”, “köhnemişlikten” kurtulamadılar...

Sadece Milli Görüş değil, neoliberalizme karşı olan İslamcı mütefekkirler/düşün insanları da pasif hale getirildi.

O dönem aslında, Özal ile başlayan 20 yıllık neoliberalizm batıyordu. Ekonomik kriz nedeniyle Türkiye tarihinin en büyük esnaf hareketi sokaklardaydı. Ayrıca vasıfsız, kayıt dışı, örgütsüz işçiler-kent yoksulları iktidarı protesto ediyordu: “Ecevit istifa.”

Merkez partiler; ANAP, DYP, MHP, DSP çöküyordu.

Erbakan hareketi sokağa önderlik edecek güçte değildi, olan biteni parti binalarından seyrediyordu.

Sol’un, emekçi çevreleriyle ilişkisi kalmamıştı zaten; başörtüsü gibi kültürel konulara takılıp kalmışlardı!

FETÖ dahil, küresel çevreler ve medya, geniş yığınları tek merkeze yönlendirdi: AKP.

Parti popüler hale getirildi. Erdoğan, Gül, Babacan, Davutoğlu Türkiye’nin ufkunu açacak yeni politikacılar, danışmanlar olarak tanıtıldı.

20 yıllık neoliberalizm yıkımını yine -AKP eliyle- piyasa güzellemeleriyle onarılacaktı! Ayrıca... Başbakan Ecevit’in soğuk baktığı ufuktaki Irak işgaline, AKP desteği sağlanacaktı!

★★★

AKP, kendini iktidara taşıyanlara Erbakan gibi sürpriz yapmadı. Tıpkı Özal gibi “devlet hantal” sözüyle özelleştirmeler gibi istenenleri tek tek yaptı.

Kuralsızlığın-kumarhane ekonomisinin ideolojisi neoliberalizmi içselleştirdi. Toplumsal adalet çizgisinin yerini -artık ilahi düzenin parçası gördükleri- piyasa güdümü aldı. Her şeyin bir fiyatı olur hale geldi!

İnsanlara “sosyal yardımlar” dağıtarak sokağı pasifleştirdiler...

Milli Görüş hareketinin, AKP’ye o dönem karşıt olması anlaşılmaz değildi.

Şimdi şunları sormak zorundayım:

-Batı’nın bugün “diktatör” dediği Erdoğan/AKP, neoliberalizm çizgisini hâlâ sürdürüyor mu? Dış politikası ABD çizgisinde aynen devam ediyor mu?

-Babacan ve Davutoğlu neoliberalizm çizgilerini terk edip bugün Milli Görüş çizgisine dönüş mü yaptı?

-Karamollaoğlu, Erdoğan’da bugün neyi eksik buluyor? Babacan ile Davutoğlu’nda bugün ne buluyor?

-Altılı Masa’nın neoliberalizme son mu vereceğini düşünüyor? Yoksa “piyasa güzellemesiyle” aynı ekonomik çizgi yine mi sürdürülecek?

Altılı Masa’da oturduğuna göre sanırım Karamollaoğlu’nun kafası net. Peki, yarım asırlık Milli Görüş hareketinin tecrübeli tabanı ne düşünüyor?

Soru, anlamanın-kavramanın anahtarıdır...