Bugünlerde uyumak için yastığa başımı koyduğumda gözümün önüne hep onlar geliyor...

Kim mi onlar?

Anlatayım:

★★★

100 yıl önce...

Bizim hür insanlar olarak huzur içinde uyumamızı sağlayan isimsiz kahramanlar, gecenin karanlığı çöktüğünde yürümeye başlıyor ve her gece yirmi beş kilometre yürüyorlar.

Gündüzleri ise kavurucu bozkır sıcağında bulabildikleri ağaç gölgelerinde bekleyerek, Yunan keşif uçaklarına görünmemeye çalışıyorlar...

★★★

Gün batımının hemen sonrasında, uçaklar kalkamayacak kadar geceye yaklaşıldığında da battaniyelerini, ekmek torbalarını, mavzerlerini ve fişekliklerini kuşanıp, çarıklarını çalılardan arındırıp, büyük zafere doğru yine yürüyüşe geçiyorlar.

★★★

Gecenin serinliğinde cigara yakmadan, ses çıkarmadan çarık ve fotinlerinden ince bir toz bulutu kaldırarak, inanç ve azimle vatanı işgalden kurtarmaya ilerliyorlar...

★★★

Siz de okurken bile insanın tüylerini ürperten, gözlerini buğulandıran bu büyük yürüyüşe katılmak isterseniz, girin internete, açın Büyük Taarruz ceridelerini....

Birliklerden birini, tümen olur, alay olur farketmez seçin.

Gün gün nerede durduklarını, nereye yürüdüklerini göreceksiniz.

Zaman tünelinde 100 yıl öncesine gidip, o kahraman vatan evlatlarından biri olacaksınız.

Ve 25 Ağustos 1922’ye geleceksiniz...

★★★

Çoğunun artık yürümediği, belki biraz kestirdiği, belki de heyecandan uykunun tutmadığı, o tarihin ve talihin döndüğü unutulmaz geceye...

‘Bu gece neredelermiş?’ sorusuna cevap ararken, o yeri haritada bulacak ve “Acaba kimlerin son gecesiydi?” diye düşüneceksiniz...

★★★

Düşündükçe, bir gece, tercihen Ağustos’ta, oraya gitmeyi düşleyeceksiniz.

100 yıl sonra oraya vardığınızda kendinizi onların arasındaymış gibi hissedeceksiniz.

Belki onlar gibi kestirecek, belki de yine onlar gibi heyecandan gözünüzü kırpamayacaksınız...

Gün doğmadan toparlanıp, güneşin ilk ışıkları ile topların gümbürdemesini bekleyeceksiniz.

Yanınızda yörenizde olanla helalleşerek “Allah, Allah” nidaları arasında fişeğinizi, mavzerinizi tekmilleyeceksiniz...

★★★

Gün ağardıkça Ahır Dağları, Çiğiltepe, Tınaztepe, Belentepe ve Kalecik Sivrisi önünde​ haklı olduğunuzu, Hak’la olduğunuzu bilerek, aslan çevikliğiyle mevziden fırlayıp hücuma geçeceksiniz.

O dağlarda nice yiğit vatan evlatları, nice babalar düşecek ama oğullar, kurşunları bitse bile sancağı kapıp, ateş kusan düşman siperlerine süngüleriyle dalacaklar...

Gördüklerinize, yaşadıklarınıza inanamayacak ve bu eşsiz kahramanlık destanıyla gururlanacaksınız...

★★★

Büyük Taarruz’dan 100 yıl sonra, hür bir yurttaş olarak yastığa başınızı koyduğunuzda Mustafa Kemal ve askerlerini minnet ve rahmetle anacaksınız...

UĞUR DÜNDAR’IN NOTU:

Yazıma esin kaynağı olan Tevfik Emre İmamoğlu’na teşekkür ederim.