Gazi Mustafa Kemal Paşa, 27 Ocak 1923 günü İzmir Karşıyaka’daki annesinin kabrini ziyaretinde şu konuşmayı yapar:

“Zavallı annem bütün millet için ülkü olan İzmir’in kutsal topraklarına bedenini vermiş bulunuyor.

Arkadaşlar, ölüm, yaratılışın en doğal bir kanunudur. Fakat böyle olmakla beraber bazen ne üzüntü verici görüntüler olur. Burada yatan annem, eziyetin, zorlamanın bütün milleti felakete götüren keyfi idarenin kurbanı olmuştur. Bunu açıklamak için izin verirseniz acı hayatının belli birkaç noktasını sunayım:

★★★

Abdülhamit devrinde idi. 1905 tarihinde mektepten henüz kurmay yüzbaşı olarak çıkmıştım. Hayata ilk adımı atıyordum.  Fakat bu adım hayata değil, zindana rastladı. Gerçekten bir gün beni aldılar ve baskı idaresinin zindanına koydular. Orada aylarca kaldım.  Annemin bundan ancak hapisten çıktıktan sonra haberi olabildi. Ve derhal beni görmeye koşup İstanbul’a geldi. Fakat orada kendisiyle ancak üç beş gün görüşebildim. Çünkü baskı idaresinin casusları, cellatları tekrar kaldığımız evi sarmış ve beni alıp götürmüşlerdi.

Annem ağlayarak arkamdan beni takip ediyordu. Ben sürgün yerime götürecek olan vapura bindirilirken, benimle görüşmesi engellenen annem, gözyaşlarıyla Sirkeci rıhtımında acılar ve kederler içinde bırakılmış oluyordu.

Sürgün yerinde geçirdiğim tehlikeler, onun hayatının acılar ve gözyaşları içinde geçmesine sebep olmuştur.

★★★

Başka bir nokta daha: Mütarekede Anadolu’ya geçtiğim zaman annemi acılı bir halde İstanbul’da bırakmak zorunda kaldım.  Benim hakkımda halife ve padişah tarafından verilmiş olan idam kararının yerine getirildiğini zannetmiş ve bu zan kendisini felce uğratmış.

Ondan sonra bütün mücadele senelerinde onun hayatı acı ve üzüntü içinde geçmişti. Kaldığı ev bir türlü bahanelerle ve nedenlerle basılır, araştırılır, kendisi rahatsız edilirdi.

Annem üç buçuk senelik bütün gece ve gündüzlerini gözyaşları içinde geçirdi.

Bu gözyaşları ona gözlerini kaybettirdi.

Sonunda çok yakın zamanda onu İstanbul’dan kurtarabildim.  Ona kavuşabildim ki; o artık maddi olarak ölmüştü, yalnız manevi olarak yaşıyordu.

★★★

Annemin kaybından şüphesiz çok üzüntülüyüm.  Fakat bu üzüntümü gideren ve beni avutan bir konu var ki, o da anamız vatanı yok olmaya götüren idarenin artık bir daha geri gelmemek üzere yokluk mezarına götürülmüş olduğunu görmektir. Annem bu toprağın altında, fakat milli hakimiyet sonsuza kadar devam etsin.

★★★

Annemin mezarı önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ediyorum, bu kadar kan dökerek milletin kazandığı ve elde tuttuğu hakimiyetin korunması ve savunması için gerekirse annemin yanına gitmekte asla kararsız davranmayacağım.

Milli hakimiyet uğruna canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun...”

★★★

Okuduğunuz gibi, Büyük Önderimiz Atatürk, silah arkadaşlarıyla birlikte milletin egemenliği için büyük mücadeleyi verirken annesi felç geçirmiş ve ağlamaktan gözlerini kaybetmiş.

Pek çoğumuzun bilmediği bu tarihi gerçeği, Cumhuriyet’in kader seçimine koştuğumuz şu günlerde, onu koruyup devam ettirmenin, hepimiz için bir vicdan ve namus borcu olduğunu hatırlatmak için paylaşıyorum.