Uzmanlığı uyuşturucu bağımlılarını tedavi etmek olan bir dostum anlatmıştı.

Bir aile, lise öğrencisi olan madde bağımlısı çocuklarını kendisine tedaviye getirmiş. Hastanın çok ürkek ve çekingen davrandığını görünce “Rahat olmasını, tüm konuşulacakların o odada kalacağını” söylemiş.

Bu güvence üzerine gevşeyen genç, cebinden bir paket çıkarmış ve “Hocam müsaade ederseniz şu haplardan bir tane alayım da daha samimi konuşalım” demiş!..

Donup kaldığını söyleyen uzman “Bunca yıldır bu işi yapıyorum, böylesine ilk kez rastladım” diyordu.

★★★

Ölümcül zehre başlama yaşı 10’un altına inmiş durumda.

Henüz 8 yaşında iken bağımlılığın pençesine düşmüş çocuklarımız var!

Uzmanlardan edindiğim bilgilere göre; özellikle madde bağımlısı kız çocuklarının durumları çok vahim.

Zira çoğu küçük yaşlarda tecavüze uğruyor.

Aileler ise kızlarını tedavi ettirmek yerine çevreye karşı durumu gizlemeyi yeğlediklerinden, genellikle sokaklara düşüyor ve ne yazık ki; gencecik yaşlarda hayata veda ediyorlar.

★★★

Türkiye’de kırmızı-yeşil reçete uygulaması, bu satırların yazarının televizyonda, uyuşturucu kurbanlarının hazin sonlarını anlattığı sarsıcı haberlerden sonra başlatıldı.

Merhum Yıldırım Aktuna, uygulamanın hayata geçirilmesi için lobilere karşı büyük uğraşlar verdi. Böylece madde bağımlılığı yaratan ilaç çeşitlerinin eczanelerden rahatça satın alınabilmesi, bir ölçüde engellenmiş oldu.

Ancak bir süre sonra genç nüfusumuz, Batı’da çeşitli adlar altında üretilen “sentetik zehir haplarının” hedefi haline geldi.

Ölümcül sentetik hapların imalatı, koku saçan eroin imalathaneleri gibi ücra yerleri ve laboratuvar donanımını gerektirmediğinden, birkaç yıl içinde ülkemizde de üretimine geçildi.

O kadar ileri boyuta gidildi ki, yaşadığımız mahallelerde, oturduğumuz apartmanlarda, hatta kapı komşumuz dairelerde bile üretilir oldu.

İşte bu nedenle sentetik zehir tacirlerinin narkotik polisince izlenip yakalanmaları da zorlaştı...

★★★

Sevgili okurlarım, değerli anneler, babalar ve eğitimciler...

Çocuklarımızı bu korkunç tehlikeden koruyabilmek için en büyük görev sizlere düşüyor.

Siz siz olun ve asla “Bu bela bizim semtimize uğramaz” demeyin.

Çocuğunuzla daha çok ilgilenin. Davranışlarını dikkatle gözleyin, kimlerle arkadaşlık ettiğini, boş zamanlarında nerelere gittiğini öğrenmeye çalışın. İyi arkadaşlar edinmesi için uğraşın. Toplumda rol model olmuş, güvenilir kişileri örnek almalarını sağlayın.

Tehlikenin bulaşıcı bir hastalık gibi hızla yayıldığını ve uyuşturucu tuzaklarının her an her yerde rahatlıkla kurulabildiğini asla göz ardı etmeyin...