Trol canavarı!..

Dünkü yazımda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik  itibarsızlaştırma gayretleriyle, engellemelerin ters teptiğini gösteren bir anketin sonuçlarını yayımladım.

İktidar ne kadar önemser bilemem ama, İstanbulluların Ankara’ya verdikleri mesaj çok net:

“İBB Başkanı’nın elini kolunu bağlamaya çalıştığınızı görüyor ve bu nedenle onun zor koşullarda yaptığı hizmetleri takdir ediyor, projelerini destekliyoruz. Başarılı icraatına karşın sanki başarısızmış gibi gösterme çabalarınıza prim vermiyoruz. Trol ordusunun linç girişimlerinde de onun, yani mağdurun  yanında yer alıyoruz...”

★★★

Bugün de balonlarının patlamasına rağmen hemen her gün sosyal medyada iktidar karşıtlarını hedef tahtasına oturtmayı sürdüren troller ve trolümsülerden söz etmek istiyorum.

ARENA’da yıllarca birlikte çalıştığımız saygın meslektaşım, değerli bilim insanı Prof. Haluk Şahin’e göre; trollerle trolümsüleri birbirinden ayırmamız gerekiyor.

Haluk Hoca “Her ikisi de anti-iletişim güçlerine yardım ederler” diyerek konuyu açıyor:

“Sayıları görece sınırlı olan gerçek troller kiralık hoparlörlerdir; bu pis işi para ya da çıkar beklentisiyle yaparlar. Amaçları patronları adına olgularla savaşmak, gerçekleri karartmak, kafaları karıştırmak, bir linç ortamı oluşturmaktır.

★★★

Trolümsüler ise sıradan insanlardır. Sırf kendilerini kanıtlamak için, araştırıp soruşturmadan, tamamen cahil oldukları konularda söze karışıp ukalalık ederler, randevusuz ve ceket düğmelerini iliklemeden konuşamayacakları insanlara, fırsat bu fırsat, laf sokuştururlar.

Başkalarından cesaret alıp, linç güruhlarına el sallarlar.

Trolümsüler çıkarlarıyla değil, zaaflarıyla hareket ederler.

Ne yazık ki, insan, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, bir zaaf kutusudur. İçinde eziklikler, bozukluklar, basitlikler, kompleksler kaynaşıp durur.

★★★

Umberto Eco, sosyal medyanın “ahmak alaylarının istilası”na
yol açtığını öne sürüyor:

“Herife meyhanede bir kadeh içti diye ağzını açtırmazlar, şimdi burada söz sırası almış Nobelli bilim adamına ders veriyor!..”

Böyle yaparak kendisini bir şey sanıyor. Ve muhatabı cevap verince o da Nobel almış gibi oluyor!.
Evet, ahmaklar alayına katılmamak için kendimize sormalıyız:

“Ne yapıyorum? Bu mesaj bana yakışıyor mu? Bunu yazarken ya da söylerken kimden yanayım? İletişimden mi, iletişimi bozmak isteyenlerden mi?”

★★★

Trollerin görevi iletişimi bozmak, gerçeği bükmek, yalanı üstün kılmak. Trolümsüler de o batağa düşebiliyorlar.

Sosyal medyada redaktörler,  “nizamiye bekçileri” yok. Trolleşmemek için kendi editörümüz olmak, yazdıklarımızı sorgulamak ve doğrulamak zorundayız.

★★★

Siyasal liderler, çömezleri, sözde gazeteciler, tartışmacılar trol ağzıyla konuşuyorlar. Siyasal tartışma yok, laf geçirme var. Olgu yok, algı var. Nükte yok, küfür ve hakaret var.

Bu zehirli üslup, neyin ne olduğunun anlaşılmasını çok güçleştiriyor, iletişim karşıtı bir etmen haline geliyor.

2022 Türkiye’si, medya olarak gerçeği çarpıtmak isteyenlerin, gerçeği aktarmak isteyenlerden kat kat fazla olduğu bir ülke...

Gazeteci dediklerimizin bir çoğu “doğruyu dosdoğru söylemek” misyonu yerine, trollüğü ve trolümsülüğü benimsemiş durumda. Bu vahim bir çürüme...

★★★

Cephemizi doğru seçmek zorundayız. Doğruları dosdoğru söylemekten yanaysak mesele yok, ağır bir dil de kullanabiliriz.

Ama kendi egomuz ve zaaflarımız olgu ve gerçeklerin önüne geçiyor, olgu bozuculuğa dönüşüyorsa dikkat!

Trol canavarının içimize yerleşmesine ve -Eco’nun deyişiyle- bizi “ahmaklar alaylarına”  sürüklemesine izin vermemeliyiz!..”