Cumhuriyet’in ilanından bu yana yaşadığımız “100. Eğitim ve Öğretim Yılı”, büyük sorunlarla başladı. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre yeni öğretim yılında; okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde 19 milyon 200 bin öğrenci örgün eğitim alacak. Bu kapsamdaki okullarda 1 milyon 200 bin öğretmen görev yapacak.

★★★

- Sorunların başında, öğretmen ihtiyacının karşılanamaması geliyor. Halen 138 bin öğretmen açığı var. 1 Eylül’de atanan sözleşmeli öğretmen sayısı ise sadece 20 bin. Onların da ancak güvenlik soruşturması tamamlanan 7 bini göreve başlayabilecek!.. 700 bin öğretmen ise atamayı bekliyor.

★★★

- Öğretmenler arasında “Kadrolu Öğretmen, Sözleşmeli Öğretmen ve Ders Ücretli Öğretmen” gibi ayırımlar varken, bunlara yeni kabul edilen Öğretmen Meslek Kanunu uyarınca yapılacak kariyer basamakları sınavıyla; “Aday Öğretmen, Öğretmen, Uzman Öğretmen, Başöğretmen” adı altında yeni bir ayırım eklenecek. Haliyle sınavı kazanamayan öğretmenler arasında huzursuzluk oluşacak. Oysa ki bir ülkenin eğitim kalitesi, öğretmen kadrosunun kalitesiyle ölçülür. Öncelikle yapılması gereken; öğretmenlerin ekonomik ve sosyal sorunlarının çözümlenmesi ve böylece huzur içinde çalışmalarının sağlanması olmalı. Öğretmenler, sınavlara göre değil, meslek yaşamlarında gösterdikleri performansa ve başarılarına göre değerlendirilip ödüllendirilmeli.

★★★

- Eğitimin bir başka sorunu ise; yetersiz okul ve derslik sayısı.

Son dört-beş yılda ihtiyaçlar doğrultusunda yeterli sayıda okul yapılmadı. Bu nedenle büyük şehirlerimizdeki birçok okulda ikili öğretime devam ediliyor. Özellikle ilköğretimde dersler, 60-70 kişilik sınıflarda yapılıyor. Valiliklerin okul inşaatı ihaleleri de şirketlerin teklif vermemeleri ve ihaleye katılmamaları gerekçesiyle birer birer iptal ediliyor. Bazı belediyeler de Maliye’ye olan vergi borçlarını sildirebilmek için imar planlarında okul yapımı için ayrılan arsaları Hazine’ye devrediyorlar.

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in, Mayıs 2022’de “Önümüzdeki öğretim yılında köy okulları açılacak” demesine rağmen köy okullarının çoğu kapalı durumda. Bu öğretim yılında da köy çocuklarının yaşadıkları taşımalı eğitim zulmü devam edecek.  

★★★

- Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasına rağmen hem ortaokulda hem de lisede okullaşma oranı hala yüzde 90’ı aşabilmiş değil. Sürekli özendirilen İmam Hatip Okulları’nın ortaokul ve lise sayılarının artmasına rağmen, öğrencisi sayısı her iki kademede azalmaya devam ediyor. Ayrıca ilkokullardaki okullaşma oranları da gerilemeyi sürdürüyor.

★★★

- 4+4+4 sisteminin eğitimde uygulanmaya başlandığı 2012-2013 öğretim yılından sonra açık öğretimdeki öğrenci sayısı hızlı bir artış gösterdi. Öğrencileri okulda tutması gereken Milli Eğitim Bakanlığı ne yazık ki hiçbir tedbir almayarak, açık öğretime geçişi teşvik etti. Yeterli sayıda okul ve derslik yapılamadı. Bu nedenle maddi durumu iyi olan aileler çocuklarını özel okullara gönderirken, öğrencilerin önemli bir kısmı açık öğretimi tercih etmek durumunda kaldı. Şu anda 1 milyon 800 bin ilkokul, ortaokul ve lise öğrencisi açık öğretimde okuyor.

★★★

- Okulların bir başka önemli sorunu da personel yetersizliği. Bakanlık, okulların memur, hizmetli, güvenlik görevlisi, (pansiyonlu okullarda) aşçı, bulaşıkçı, garson gibi personel ihtiyacını büyük ölçüde karşılamadığından, bunların maaşlarını ve sigortalarını veliler ödüyor. Bu zorunluluk da okul yönetimleri ile velileri karşı karşıya getiriyor, yöneticiler soruşturma geçiriyorlar.

★★★

- Öğrencilerin barınma sorunu, bu öğretim yılında da devam ediyor.

Bu sorun, hem ortaöğretimde hem de yükseköğretimde yaşanıyor. Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’ne bağlı liselerin sadece 3,04’te birinde pansiyon bulunuyor. Okullardaki pansiyonların bir kısmı uzun süredir onarımda. Açık olanların çoğu da ihtiyacı karşılamaktan uzak.

Yükseköğretimde ise; 3 milyon 800 bin öğrenci örgün öğretim yaparken, 4 milyon 500 bini de açık öğretime devam ediyor. Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarının kapasitesi ise 760 bin. Bu tablo geçen yılki sayıya göre bile 4,4 örgün eğitim öğrencisinden sadece birinin yurtlarda barınabileceği anlamına geliyor. Bu açık, büyük kentlerde çok daha fazla. Örneğin İstanbul’da geçen yıl ön lisans ve lisans okuyan öğrenci sayısı 700 bindi. Yurtların kapasitesi ise sadece 30 bin. Yani 22,8 öğrenciden sadece biri KYK yurtlarında barınabilecek. İzmir’de 8,6 öğrenciden biri, Ankara’da ise 8,1 öğrenciden biri yurtta kalabilme şansını yakalayabiliyor. Özel yurtlarda ise aylık ücretler 4 ile 6 bin lira arasında değişiyor.

★★★

- Şimdi de gelelim velilerin karşı karşıya bulunduğu sorunlara.

İlk büyük sorun, öğrencilerin kırtasiye ve kıyafet masrafları. Çocuklarımızın temel ihtiyacı olan kalem, defter, silgi gibi kırtasiye ürünlerine yapılacak harcamalar bin lira ile 2 bin lira arasında değişiyor. Geçen yıl 50-70 lira olan test kitapları, bu yıl 200 liranın üzerinde. Okul kıyafeti, pantolon, gömlek, ayakkabı, eşofman takımı, spor ayakkabı gibi ihtiyaçların fiyatları ise bin 400 lira ile 3 bin lira arasında değişiyor. Benzin ve motorin fiyatlarındaki fahiş artışlar, okul servis ücretlerini de etkilemiş durumda. Örneğin İstanbul’da servis ücretlerine yüzde 19,21 oranında zam yapıldı. En kısa mesafe olan 0-1 kilometre 660 lira, en uzak mesafe olan 23-25 kilometre ise 1585 lira oldu. Diğer illerdeki servis ücretleri bunlara yakın… Görüldüğü gibi eğitim giderleri can yakıyor. Allah birkaç çocuğu olanların yardımcısı olsun.

★★★

Görüldüğü gibi yeni öğretim yılı, eğitim yöneticileri, öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve velilerimiz için devasa sorunlarla başladı.

Acil çözüm bekleyen sorunlar yumağıyla ilgili bu yazıyı hazırlarken engin bilgi ve birikiminden yararlandığım değerli eğitim uzmanı Dr. Sakin Öner’e çok teşekkür ediyorum.