TÜRKİYE Büyük Millet Meclisi’nden bir heyet, 2008’de Belçika’da, Anvers civarında müze haline getirilmiş bir kömür ocağını ziyaret ettiğinde, Milletvekillerimize şu bilgiler verildi:

 “Müzeye dönüştürülmeden önce, 1960’lı yıllardan itibaren burada Türk işçiler yoğun olarak çalıştı. Bu madeni işletenler, 88 yıl boyunca burada hiçbir kazanın vuku bulmamış olmasıyla iftihar ederler. Belçika’da son maden faciası 1959’da, Borinaj’da yaşandı!..”

★★★

Gerçekten de günümüzde, kömür madeni işçiliği, iş güvenliği alanındaki önlemlerin titizlikle uygulanması ve çağdaş teknolojinin kullanılması nedeniyle, eskisi gibi ağır riskli bir meslek olmaktan çıkarılmış bulunuyor.

Örneğin ABD, son yarım asır zarfında büyük bir teknolojik atılım gerçekleştirmek suretiyle bir milyon ton kömür üretimi başına işçi ölüm sayısını 0.02 gibi rekor
bir seviyeye düşürmeyi başarmış. Türkiye’de ise bu rakam 7.2...

Yani buna göre; ABD’de kömür madenciliği alanında işçi güvenliği Türkiye’den 360 kere daha etkin durumda. Bu mukayeseden çıkan bir diğer sonuç da, her bir milyon ton kömür üretimi için Türkiye’deki işçi ölümünün Amerika’dan 360 kat fazla olduğu...

Soma katliamı sonrasında gerilemiş olmasına karşın bu oranlar, Türkiye açısından hem son derece utandırıcı, hem de dehşet verici bir zafiyeti sergiliyor.

★★★

Bir başka acı verici gerçek ise Sayıştay’ın 2019’daki raporunun, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessesesi’ndeki grizu patlaması riskini işaret etmiş olması. Zira rapor, deniz seviyesinin 300 metre altına inildiğini, üretim yapılan damarlarda gaz içeriklerinin yüksek olduğunu, bu nedenle ani gaz boşalmaları ve dolayısıyla grizu patlama riskinin arttığını belirterek yetkilileri önlem almaları konusunda uyarmış.

Bu uyarıya rağmen patlamanın yaşanması ve 41 işçinin hayatını kaybetmiş olması, gereken önlemlerin yeterli düzeyde alınmadığını gösteriyor.

★★★

Kaza sonrası yaşananlar da ayrıca ibret vericiydi.

Bartın Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma için üç savcıyı görevlendirmiş olmasına karşın, bilgi kirliliğinin önüne geçecek “resmi ağızdan” açıklamalar, saatler geçmesine karşın yapılamıyor, deyim yerindeyse her kafadan bir ses çıkıyordu.

Örneğin AFAD, facianın trafo patlamasından kaynaklandığını açıklıyor, ancak saatler sonra düzeltme yaparak, felakete grizu patlamasının neden olduğunu duyuruyordu.

Keza facianın olduğu galeride kaç işçinin mahsur kaldığı konusunda da kafa karışıklığı mevcuttu.

Oysa görevli savcılar bir kriz masası kurabilir ve yetkililerden aldıkları doğru bilgileri saat başı, ya da gerekli gördükleri anlarda kamuoyuyla paylaşarak bilgi kirliliğinin önüne geçebilirlerdi.

★★★

Hele Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in, 25 gün önce patlamanın gerçekleştiği tesisi denetlemesi ve o ziyarette işçilere hitaben “Önce güvenlik. Sizin canınızın güvenliğini biz şu tesisin tamamına değişmeyiz” demiş olması, sözün bittiği yerdi!..

★★★

Belçika’da son maden kazası 1959 yılında yaşanmış.

Bizde ise Enerji Bakanı’nın 25 gün önce ziyaret ettiği işletmede...

Daha fazla söze gerek
var mı?..