Sabırla okumanızı rica ediyorum.



2002 yılıydı, asrın liderimiz iktidara geldi, “milletimden biraz sabır istiyorum, iki yıl içinde icraatlarımızın neticesini göreceğiz” dedi.

İki yıl geçti, 2004 yılıydı, “malum biz sihirbaz değiliz, elimizde sihirli değnek yok, biraz sabır istiyorum” dedi.

2005 yılıydı, “her geçen gün biraz daha iyiye gideceğiz, ama sabır isteyen bir yol, biraz sabır” dedi.

2006 yılıydı, “sonbaharda sıkıntılarımızı aşacağız, biraz sabır” dedi.

2007 yılıydı, “Türkiye’nin sorunlarını çözen aktörler olacağız, buna inanıyorum, ama sabırlı olmanın faydasına da inanıyorum, biraz sabır” dedi.

2008 yılıydı, “vatandaşlarımıza biraz sabır tavsiye ediyorum” dedi.

2009 yılıydı, “felaket tellallarının beklentileri teğet geçecek, biraz sabır” dedi.

2010 yılıydı, “çözemeyeceğimiz sorun yok, biraz sabır” dedi.

2011 yılıydı, “erken doğum olmaz, erken doğum olursa sıkıntılı olur değil mi, sabırlı olacağız” dedi.

2012 yılıydı, “sabırla dirayetle aşacağız, biraz sabır” dedi.

2013 yılıydı, “sabır yoksa zafer yoktur, sabreden için zafer mukadderdir” dedi.

2014 yılında “aman biraz sabır” dedi.

2015 yılıydı, “yapacaklarımız öyle bir anda olmaz, sabır gerektirir” dedi.

2016 yılıydı, “sabırla yürüttüğümüz mücadele sayesinde hamdolsun bütün sıkıntıları defediyoruz, biraz daha sabır” dedi.

2017 yılıydı, “insanı maksadına en hızlı ulaştıran kılavuz sabırdır, biraz sabır” dedi.

2018 yılıydı, “şu an şahsen benim sabır safhamdır” dedi.

2019 yılıydı, “muhalefette bir akıl tutulması görüyoruz, süreci sabırla götürmek zorundayız, biraz sabır” dedi.

2020 yılıydı, “sabır gösteren vatandaşlarıma şükranlarımı sunuyorum, biraz daha sabır” dedi.

Geçen yıl, 2021’de ayetle sabır istedi, “muhakkak ki, sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz, sabredenleri müjdele” dedi.

2022 oldu kardeşim, “milletimden biraz sabır bekliyorum” diyor.



Hiç merak ettiniz mi bilmiyorum ama, iki çeşit sabır taşı var.



Birincisi, Selçuklu döneminde tekke eğitiminin parçasıydı.

Tekkeye kabul edilen talebeye kavun büyüklüğünde bir taş verilirdi, sivri demir parçasıyla her gün o taşı milim milim oyarak, bir halka elde etmeleri istenirdi. Sabrı test edilirdi. Talebenin göstereceği sabır, tekkede kalabilmek için ne kadar istekli olduğunu kanıtlardı.

Halkayı bir an önce ortaya çıkarıp, bu çıldırtıcı işten kurtulmak için acele edersen, zorlarsan, taş bu tabii, çıt diye çatlardı, pürüzsüz halka elde etme imkanın ortadan kalkardı. Böylece, zorluklara dayanma gücünün yeterli olmadığı anlaşılırdı, yeteri kadar düşünmeden aceleci ve yanlış kararlar verebileceğin anlamına gelirdi.

“Sabır taşı çatladı” lafının kaynağı da buydu.



İkincisi, aktarlarda satılır.

Aloe vera bitkisinden elde edilen, antrakinon türevi uçucu yağlar barındıran, siyah renkli, taş gibi sert maddedir.

Anadolu reçetesidir.

Bazı bebeler iki yaşını geçmesine rağmen, annesinden süt emmeye devam eder, ısrarla vazgeçmez, biberonu/mamayı kabul etmez.

Sabır taşını ıslatıp, annenin meme uçlarına sürerler, ekşiyle karışık berbat bir tadı vardır, dilinde damadığında saatlerce kalıcıdır.

İki yıldır anne sütünden vaçgeçmeyen bebek, iki günde anne sütünden nefret eder, annesinin memesini görmek bile istemez.

Aynı yöntem, çocuklarda ve hatta yetişkinlerde, parmak uçlarına sürülür, tırnak yeme alışkanlığından kurtulmak için de kullanılır.



Bana sorarsanız, asrın liderimizin bahsettiği sabır, aloe veralı sabır.



20 yıldır medet umanların, 20 yıldır yüzünü buruşturarak hissettiği berbat tat, o.