“Öfkeli olduğumu söylüyorlar... Öfke de bir hitabet sanatıdır” diyerek öfke dönemini başlattı.

Ananı da al git dönemi geldi...

Biz biliriz, ciğerini biliriz dönemi başladı.

Kocaeli Üniversitesi’nin iki öğretim görevlisi 2011-2014 seçim konuşmalarını analiz etti! 67 bin 449 sözcüğünü inceleyip, en çok kullandıklarının çetelesini çıkardı. 4 bin 645 kez hizmet, 57 kez umut, 6 kez hoşgörü, 3 kez de alın teri dediği ortaya çıktı.

Öğrenmiş olduk, o dönem hizmet dönemiydi!

Eyy dönemi hiç bitmedi.

Fıtrat dönemi, kıskanıyorlar, birileri, algı operasyonu, adam gibi, madam gibi, monşerler, bunlar, büyük oyun, ileri demokrasi dönemleri oldu.

Kardeşlerim, inşallah, marjinal, maşa, yerli ve milli, şahadet şerbeti dönemi geldi geçti.

Sen kimsin yav dönemini atlattık.

Teğet geçti dönemi milattı!

Aaah ah! Dostum Esad dönemi, dostum Berlusconi dönemi, beyzbol sopalı dostum Obama dönemi, mektuplu dostum Trump dönemi, ne dönemlerdi be...

One minute dönemi dünyayı sarstı!

Yes be annem döneminde ‘yetmedi ama’ harika şeyler oldu!

En kalbi, faiz lobisi, velevki, cibilliyet dönemlerinden, ihanet şebekesi dönemine geçiş yaptı.

Çapulcu dönemini başlattı!

Haşhaşiler, vandallar, okyanus ötesi, Pensilvanya’daki zat, şer odakları, üst akıl, vesayet dönemlerini idrak ettik.

Lebalep dönemini gördük, lebalep!

Ters mıknatıslanma oldu sonra. Yeni Türkiye döneminde, yeni ekonomi moda oldu.

Sonra durup durdururken sürtük dönemini başlattı.

Bir gece ansızın gelebiliriz dönemine geçiş yaptı.

Nankörler, şükürsüzler döneminde kime şükredeceğimizi şaşırdık.

Gündemi de dönemleri de hep o belirleyip başlattığı için biz daha nankörlük dönemimizden kurtulamadan, sufli dönemini başlattı! Konsere gitmek isteyenlere, yeni telefon almak isteyenlere, iyi bir arabaya binme hayali kuranlara (adi, aşağılık, bayağı) manasına sufli dedi.

Ara sıra partililerine sorular sorarak yeni bir dönem başlatmak için girişimlerde bulunuyordu.

TÜRGEV’in yıldönümünde partililere hitap ediyordu mesela, “Zamanında başörtülü gençler okul kapılarından sokulmuyordu. İkna odalarına çekiliyorlardı. Şimdi nerede onlar” diye sordu. Partililer hep bir ağızdan, “Buradaaa” diye bağırıp, alkışladı!

Millet henüz sorulu döneme hazır değildi...

(Türkçe’de türlü çeşitli soru sorma yöntemleri vardır. Gerçek olmayan soru, sözde soru, sahte soru, yanıt gerektirmeyen, yanıtı zaten belli soru, retorik(söz söyleme sanatı) soru gibi...)

İster öfke olsun, ister kitleleri hayallere inandırmak hitabet sanatı ondan sorulurdu ve sorulu hitabet tekniğini kullanmakta kararlıydı. Soruyor, ‘sonrasını onlar düşünsün gari deyip’ işine bakıyordun!

Bu yüzden dünya liderimiz siyasete adım attığı günden bu güne denemekten hiç vazgeçmedi soru sormayı...

Son denemesini, zaten açılmış olan Zeytinburnu Millet Bahçesi’ni bir yıl sonra bir kez daha açarken yaptı. Oradakilerden yanıt falan beklemeden sıraladı soruları:

* Terör örgütleri cirit atıyordu. Huzura hasret günler geçiriyorduk. Bu tehditlerin hepsini bitirdik mi?

* İnsanlarımızın eğitimden sağlığa, ulaşımdan spora her alanda temel hizmetlere erişme sıkıntısı vardı. Yaptığımız eserlerle bunları da çözdük mü?

* İnsanlarımızın ülkesinin gücünü, itibarını, büyüklüğünü görme, hissetme hayali vardı. Bunu da sağladık mı?

* Küresel, siyasi ve ekonomik krizlerin ülkemize olan etkileri sebebiyle son dönemde değerli kardeşlerim yaşanan bazı sıkıntıları şu anda aştığımız da ortada mı?

* Her geçen gün daha iyiye gidiyor muyuz?

***

20 yıldır gelip geçen onca dönemin en yenisi bu: Anlat anlat nereye kadar? Sor, yanıtı arayıp bulmak onlara kalsın...

Başarılı bir hitabet tekniği, dünya liderimiz karşısındakilerin zihnini açıyor resmen! Her geçen gün daha iyiye gidiyor muyuz sahi?