AKP iktidarının birbirinden çarpıcı icraatları, ekonomist dünya liderimizin yüzde 180’lik enflasyonda ‘enflasyonu hızla indirebilme kabiliyetimiz var’ açıklamaları, 6’lı masa geyikleri, Saray’la mükemmel bir uyum yakalayan hazine bakanı Nebati’nin, Yeni Paradigmalar Zirvesi’ndeki neo klasikli, epistemolojik kopuşlu, heteredoks yaklaşımlı, davranışsal ekonomili ve nöroekonomili müthiş anlaşılır konuşması, içişleri bakanının evlere şenlik CHP suçlamaları, müzik yapan insanların, konserlerin yasaklanması gibi beyin yakan hay huy arasında Ekim ayına girdik...

Ekim... Tepede güneş vardır ama yakmaz, insana huzur veren hüzünlü bir aydır...

Ekim, benim için her okuduğumda ağzımın açık kaldığı bir aydır aynı zamanda! Niye mi?

Mustafa Kemal Atatürk yüzünden!

Yıl 1925...

4 Ekim Bursa Kız Muallim Mektebi’nde, 13 Ekim İzmir Kız Muallim Mektebi’nde, 14 Ekim İzmir Sanat Mektebi’nde, 14 Ekim İzmir Kız Lisesi’nde, 15 Ekim İzmir Ziraat Mektebi’nde, 15 Ekim İzmir Erkek Lisesi’nde, 15 Ekim İzmir Öksüzler Okulu’nda, 18 Ekim Konya Muallimler Birliği’nde, 19 Ekim Konya Kız Muallim Mektebi müsameresinde.

Bugünkü gibi Cumhurbaşkanlığı’nın 10-15 uçağı, süper helikopterleri yok üstelik. Trenle, gemi ile sonra yine trenle gidiliyor nereye gidilecekse!

Peki, Atatürk yaşamı boyunca en çok nereleri ziyaret etmiş dersiniz?

Okulları!

27 Ocak 1916’da karargahı Edirne’de bulunan 16. Kolordu Komutanlığı’na atandığında ilk yaptığı şey mesela, Edirne Erkek Öğretmen Okulu’nu ziyaret etmek oldu. Oradan çıkıp Edirne Öksüzler Okulu’na gitti!

Erzurum Kongresi toplanacaktı, fırsat yarattı kongrenin yapılacağı okulun öğrencilerini ziyaret etti. Sivas Kongresi toplanmadan Sivas Sultanisi’ne gitti. Kelle koltuktaydı, hakkında idam fermanı vardı. O 1919’da Kayseri’de, Kırşehir’de okullara gidiyor çocuklarla, öğretmenlerle konuşuyordu.

Yaşamında üç ay vardır ki, tek bir okul ziyareti bile yapmadı! 1922 yılının Ağustos, Eylül ve Ekim ayları... Nedeni, memleketin kurtuluşu için cephelerde savaşmaktı, 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz’du, Yunan’ın İzmir’de denize dökülmesiydi.

Kasım 1922’den itibaren kaldığı yerden okul ziyaretlerine devam etti.

1937 yılında çok hastaydı. Yine de Kasım ayında Adana’da Kız Sanat Enstitüsü’nü ziyaret etti.

Nereden bilecekti? Ömrünün son yılıydı 1938!



4 Mart’ta çekilen fotoğraflarda hastalığı yüzünden belli oluyordu, zayıflamıştı.. Yine de Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne gitti. Derslere girdi, gençlerle sohbet etti. 11 Mart 1938’de Ankara Türkkuşu Okulu onun yaşamındaki son okul ziyareti oldu. En çok güvendiği, bu ülkenin geleceği çocuklarla, gençlerle sınıflarda, salonlarda buluşamadı bir daha.

İzmir’den Sivas’a, Bursa’dan Konya’ya, Şarkışla’dan Trabzon’a, Adana’dan Silifke’ye, Balıkesir’den Yozgat’a 164 okula bizzat gitti. Geleceğin sesini dinledi, sorulara yanıtlar verdi, öğretmenlerin omuzlarındaki yükü takdir etti.

Ve dile kolay gibi geliyor 164 okul deyince. Ama yaşamı zaten kısacıktı, 57 yıl... Kaç savaşa katıldı, kaç göreve koştu, yaralandı, gazi oldu, kaç devrime imza attı, bu arada kaç kitap okudu, kaç kitap yazdı, kaç konsere gitti, kaç film izledi, kaç toplantıda bu memleketin geleceği için masalarda sabahladı?

Bu memleketi, bu memleketin gençliğini 3 aylık savaş dönemi hariç hiç ihmal etmedi.

Okul ziyaretleri öyle havanda su dövmek için de olmuyordu. Örnek oluyordu, itici güç oluyordu gelecek nesillere ve öğretmenlere.

Sanatçı yasaklamanın, konser iptal etmenin bir halt sanıldığı, konsere gitmenin ‘süfli heves’ yani bayağı, adi bir şey sayıldığı 21. Yüzyıl Türkiye’sinden 97 yıl önce, yani taa 20. Yüzyıl’ın başlarında İzmir Kız Öğretmen Okulu’na gitmişti Atatürk. 1925 yılının Ekim ayıydı yine... Öğrenciler her konuda sorular soruyor, O yanıtlıyordu. Kızlardan biri, “Hayatta musiki lazım mıdır” diye sordu.

Atatürk şu yanıtı verdi:

“Hayatta musiki lazım değildir. Çünkü hayat musikidir! Musiki ile alakası olmayan mahlukat insan değildir! Eğer mevzu-i bahis olan hayat, insan hayatı ise musiki behemehal (her zaman) vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz. Musiki hayatın ruhu, süruru (neşesi) ve her şeyidir. Yalnız musikinin nevi şayan-ı mütalaadır (müziğe gerekli olan çok çalışmaktır)!”

Mustafa Kemal Atatürk deyince çoğunluğun aklına kurtarıcı olması, son nefesine kadar düşmanla, cehaletle savaşması, özgürlük, bağımsızlık, devrimler gelebilir. Ama, Atatürk deyince benim aklıma işi gücü insan olan insan gibi bir insan geliyor.