Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Konya’da iftar programına katıldı. Kılıçdaroğlu’na Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da eşlik etti.

Programda konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, CHP’li belediyeleri kastederek “11 tane büyükşehir belediyen var, acaba Adıyaman’a ulaştılar mı?” diyen Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yanıt verdi.



“HAKKI HUKUKU HERKES İÇİN İSTEMELİYİZ”

Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasında adalete vurgu yaparak şunları söyledi:

* “İnsanlığın her yerde adalet kavramı da vardır. Adalet aynı zamanda vicdan demektir. Eğer bir ülkede adalet yoksa ciddi temel bir sorunumuz var demektir. Adaleti tesis etmek için her birimizin bir başka kişiye kin ve öfke duymadan beraber mücadele etmek zorundayız. Bütün peygamberler iyi ahlakı temsil etmek ve adaleti tesis etmek için görevlendirilmiştir. Adalet mahkeme salonlarında sağlanan bir kavram değildir.

* Kadına şiddet adaletsizliktir. Doğadaki ağacı kesmek adaletsizliktir. Bizler bir yerde haksızlık olduğu zaman yanına koşmak istiyoruz. Gençlerin hakkını hukukunu sağlamak zorundayız. Adalet bir isim değildir, adalet bizim vicdanımızdır. İnsanları haksız yere hapse atarsınız bu adaletsizliktir. İşimiz çoktur. Kavgayı bırakmak zorundayız. Bütün komşularımız büyüyor, biz küçülüyoruz. Bütün devletler büyüyor, biz küçülüyoruz. Olmaz.

* Büyümeliyiz, kalkınmalıyız. Hakkı, hukuku sadece kendimiz için değil herkes için istemeliyiz. Bakın bu güzel ülke Milli Kurtuluş Savaşı’nı verdiği zaman bütün mazlum ülkelere örnek oldu. Bütün mazlum ülkeler de bizi örnek alarak kendi savaşlarını verdiler. Yine biz 1923’te Cumhuriyeti kurduğumuzda o mazlum ülkelerin tamamı onlar da Cumhuriyetlerini kurdular. Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir özelliği vardır; mazlum milletlere örnek olma özelliği vardır.”



“ENKAZ ALTINDA AYRIMCILIK OLUR MU?”

Deprem bölgesinde bulunan CHP’li belediyelerin çalışmalarından bahseden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

* "Deprem olduğunda bütün belediye başkanlarımız, her birisi bütün araçlarıyla deprem bölgesine gittiler ve ben ikinci gün gittim, o soğukta hem depremzedeleri, gösterilen çabaları ve yaşanan dramı gördüm. Siz şu rakamları vermek isterim; 11 Büyükşehir Belediyemiz 11 kentin birer koordinatörü, örneğin; Ankara Kahramanmaraş’ın, İstanbul Hatay’ın, Mersin Adıyaman’ın ama her bir Büyükşehir Belediyesinin altında bizim 218 belediyemiz ayrıca çalışıyor.

* 6 bin 944 TIR gönderdik, 4 uçak yardım gönderildi, 6 gemi ile gönderildi, 2 vapurla gönderildi, 2 trenle gönderildi, mazot desteği, yem desteği, gübre desteği, fide desteği veriyoruz. Sadece CHP’li belediyelerin değil AK Partili belediyelerin kurduğu çadırları da ziyaret ettim, onlara da başarılar diledim, onları da kutladım, hiçbir ayrım yapmadım. Neden? Ayrım yapmak doğru değil. Tabloyu gördükten sonra iyi ki bu ülkede belediyeler var dedim, belediyeler olmasa hiçbir şey olmayacak. İnsanlar enkaz altındayken ayrımcılık olur mu arkadaşlar?"



"KAVGAYI BİTİRECEĞİZ"

"Buradan bizim süratle çıkmamız ve kurtulmamız lazım" diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle noktaladı:

* "Sofrada adaleti sağlayacağız, sofrada bereketi de sağlayacağız. Çocuklarımız güzel okullara gidecekler. Evlerimizde huzur, bereket olacak. Kavgayı bitirmeye kararlıyız Millet İttifakı olarak, yeter artık yani bu kadar kavga bizi nereye götürüyor. İtibarlı, saygın, güven duyulan, sözü dinlenen, üniversitelerinde bilgi üretilen bir Türkiye, dünyayla yarışan, teknolojisi gelişmiş olan bir Türkiye, artık 21’inci yüzyıldayız, 21’inci yüzyıl bilgi çağıdır, bilgi ekonomisidir. Bilgi üretmeyen bir toplumun büyüme şansı yoktur, gelişme şansı yoktur, bilgi üretmeyen bir toplumda adalet olmaz.

* Bilgi, ‘İlim Çin’de bile olsa gidin öğrenin’ diyor sevgili peygamberimiz, Hz. Ali, ‘Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum’ diyor. Biz bilgiyi neredeyse reddedeceğiz, üniversitelerimizi neredeyse kapatacağız. Kendi köklerimize ve İslamiyet’in bize sunduğu o geniş alanı kavramak ve kalbimizde hissetmek zorundayız. İslamiyet kadar bilime değer veren başka bir din var mı arkadaşlar? Bilgiye, bilime, bilim insanlarına değer veren…Osmanlı padişahları bile alimlerin önünde saygıyla eğilirler çünkü alimler ayrıdır, bilgi, bilim insanları ayrıdır onlar sıradan insanlar değildir. Biz böylesine güzel bir tabloyu yaratmakta kararlıyız. Beraber olacağız, birlikte olacağız, kavgayı bitireceğiz ve Türkiye kanatlarını ufka doğru, geleceğe doğru açacak, güzel bir Türkiye’yi inşa edeceğiz."



“ARTIK GÖZLER KÖR OLMUŞ”

Depremde bütün belediye başkanları ve belediye personelinin alanda olduğunu ifade eden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da şunları söyledi:

* “Ülkemiz çok zor durumda. Gerçekten zor durumda. Öyle bir şey ki ağzınızı açtığınız zaman biri bir şey mi diyecek. Ne demokrasi kaldı ne bir şey kaldı. Şimdi bakın, burada huzurunuzda söylüyorum. Pandemide bütün belediye başkanları çok güzel çalışmalar yaptı. Depremde de bin 400 belediye başkanının, bin 400 belediye personeli alanlardaydı. Ama ne hikmetse biz bunu açıklıkla ifade ettiğimiz halde, biz Konya Büyükşehir Belediyesi’ni Hatay’da gördüğümüzü söyleyip, herkes gücü yettiğince ufak beldeden büyük belediyeye kadar çalıştığını söylediğimiz halde her nasılsa, mübarek gün sayın Cumhurbaşkanımız; ’11 belediye başkanınız nerede? Hiç görmedik’ diyor. Artık gözler kör olmuş, diyecek bir şey yok."



“CUMA ÇIKIŞI HAKARET YEMEK İSTEMİYORUZ”

“Bir an evvel, böyle ayırt edici durumdan çıkıp, toplumu bir ve beraber etme zamanı çoktan geldi, gitti” diyen Yavaş, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

* "Cuma günleri, Cuma çıkışı hakaret yemek istemiyoruz. Biz hiç kimse gibi düşünmek zorunda değiliz. Kimse de bizim gibi düşünmek zorunda değil. Ama biz onlar gibi düşünmüyoruz. Bir başkası gibi düşünmüyoruz diye hakaret yemek zorunda değiliz. Ne asalağız ne bir şeyiz. Bu şerefli Türk milletine hizmet etmekte övünen ve bunu elinden geldiğince yapan belediye başkanlarıyız. Bu şekilde de olmaya devam edeceğiz. İnşallah Cenab-ı Allah 14 Mayıs’ta Türk milletinin yüzünü güldürecek. Artık bu kavga ortamı inşallah ortadan kalkacak. Hep beraber çalışacağız ve inşallah başaracağız."

“HZ. MEVLANA’NIN FELSEFESİ BUGÜNÜN TÜRKİYE’SİNE BENCE YETER”

İmamoğlu, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

* “Ramazan ayı çok özel bir ay. Konya’da iftarınızı açıyorsanız, Hz. Mevlana’nın başucundaysanız; eminim ki herkesin gönlünde bir iyilik tarafı, güzellik tarafı daha diri olur. Çünkü Hz. Mevlana’nın kucaklayışı, insanı insan gibi analiz eden ve bütün dünyaya bunu inancımız çerçevesinde belki de en güzel anlatılardan birini yapan bizim önemli geçmişimizde iz bırakan evliyamız, büyüğümüz, hocamız…

* Hz. Mevlana’nın felsefesi bugünün Türkiye’sine bence yeter, yanına başka bir şey eklemenin bence anlamı yok. Yani, insanlarımızı barıştıran, buluşturan, bir arada saygı ve sevgi çerçevesinde yaşamı sunulan hizmetlerle en iyi şekilde ortamları hazırlanması noktasında bize en doğru yolu gösteren felsefe olduğunu düşünüyorum. Buradan o birleşme ruhu ile, bir arada düşünen, ülkemizi huzur içerisinde bir döneme kavuşması ile ilgili sürecin en öncü kişisi, Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde inşallah güzel işleri hep birlikte başaracağız.

“SÜBVANSİYON DESTEĞİ TALEP EDEN ÇİFTÇİ SAYISI 8 BİN 600’LERE ÇIKMIŞTIR”

* Bugün Konya’da, tarıma dayalı alanlarda gezilerde yaptık ve saygıdeğer Cumhurbaşkanı adayımız özellikle tarımla ilgili önümüzdeki dönem hükümetimizde neleri başaracağımızı ve hangi hususlarda çiftçilerimizi sübvanseye edeceğimiz konusundaki vaatlerini sıraladı. Şu örneği vermek isterim, daha dün taze taze İstanbul’da çiftçilerimize ayçiçeği tohumu ile buluşturduk. İstanbul ve tarım yan yana belki çok gelmez diye hafızamızda yer edinilebilir ama öyle değil. Aslında memleketin her karış toprağı sağlıklı, iyi üretim verilmesi muhtemel tarım alanları ile dolu. İstanbul’da bunlardan birisi.

* Bir istatistik vereyim, biz ilk tarımla ilgili sübvansiyonumuza başladığımız anda İstanbul’da aktif üretim yapan çiftçi sayısı 690’lardayken, bu yıl bizden sübvansiyon desteği talep eden çiftçi sayısı 8 bin 600’lere çıkmıştır. Dolayısıyla siz yeter ki bu memleketin her karış toprağında insanımıza doğru bir ortamda, güvenceli bir ortamda tarım yapmanın zevkine vardıracak uygulamaları hayata geçirin. O bakımdan ben memleketimiz adına, özellikle tarımın en önemli merkezlerinden birisi olan Konya’da önümüzdeki dönemin çok iyi bir tarım üretimi yaşayacağını hissediyorum.”



"KADIN ERKEK EŞİTLİĞİNİ MUTLAKA SAĞLAYACAĞIZ"

Kılıçdaroğlu Konya’da, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu ile birlikte gençlerle bir kafede kahve içerek sohbet etti. Kılıçdaroğlu, gençlerin sorunlarını dinledi.

“SOSYOLOGLARIN SAYISININ ARTIRILMASI LAZIM”

Bir gencin “Nasılsınız” sorusuna Kılıçdaroğlu “Gayet iyiyim. Koşturuyorum. İşim koşturmak” diye cevap verdi. Kılıçdaroğlu’nun, “Okuyor musunuz” diye sorduğu gençlerden biri “Mezun oldum” diye yanıt verdi. Sosyoloji mezunu olduğunu söyleyen genç kadına, Kılıçdaroğlu, “Çok güzel bir alan. Sosyolog olması lazım. Toplum bilimci olması lazım. Neyse, dinlediler ve koydular. Ama sosyologların sayısının artırılması lazım” dedi. Genç kadın, Kılıçdaroğlu’na “Bir sürü üniversite açıldı. Bir sürü mezun veriyor. Ama alım yapılmıyor. Hiçbir şekilde bakanlıklar alım yapmıyor” diye karşılık verdi.

“SİZLER GELECEĞİ BURADA DEĞİL DIŞARIDA ARAMAYA BAŞLADINIZ, BUNU DEĞİŞTİRECEĞİZ”

Kılıçdaroğlu, genç mezun kadına şöyle yanıt verdi:

* “Şimdi bak, ziraat mühendisleri, hukukçular, atama bekleyen öğretmenler, hemşireler, veterinerler var. Hemen hemen her alanda çok fazla mezun var. Çünkü planlama yapılmamış. Normalde planlama yapılması lazım. Ülkenin ihtiyacına göre belirlenmesi lazım. Ama yapmadılar. Örneğin; nerede bir boş bina gördülerse orayı Hukuk Fakültesi yaptılar. Dolayısıyla sorun var. Sizler geleceği burada değil dışarıda aramaya başladınız. Bunu değiştireceğiz.”

Genç kadın, Kılıçdaroğlu’na “Kadınlar, öğrenciler olarak biz size güveniyoruz. Umarım her şey çok güzel olur” derken; Kılıçdaroğlu “Güveninizi boşa çıkarmayacağız” karşılığını verdi.



“KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ YASAKLAYAN BİR YASA VAR”

Kılıçdaroğlu, gençlere şunları söyledi:

* “Şimdi daha ciddi bir tehlike var. Kadına yönelik şiddeti yasaklayan bir yasa var. O yasanın değişmesi konusunda da kamuoyunda ciddi bir tartışma var. Değiştirmek isteyen var, özellikle Yeniden Refah Partisi onun değişmesini istiyor. Ama çıkarsa daha ciddi sorunlar çıkacak. Kadın erkek eşitliğini mutlaka sağlayacağız. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanmadığı bir ülkede zaten demokrasiden, insan haklarından söz edemezsiniz. İnsanlar arasında ayrımcılık olamaz ki. Bunu sağlayacağız.

“LİYAKAT VARSA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK OLUYOR”

* Türkiye’nin üretmesi lazım. Ama neyi üretecek? Katma değeri yüksek ürün üreten bir Türkiye. Yani katma değeri yüksek ürün üretmesi için üniversitelerin bilgi üretmesi lazım. Bilgi üretiyorsa üniversite, katma değeri yüksek ürün üretebiliyorsunuz. Üçüncüsü, güçlü bir sosyal devlet. Hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı. Hani diyoruz ya ‘Biri yer, biri bakar. Kıyamet ondan kopar’ diye. Dördüncüsü sürdürülebilirlik.

* Bütün kavramlar değişiyor. Üretim zincirleri, üretim şekilleri değişiyor. Sürdürülebilirlik oluyor. Bunun anahtarı da devlette liyakat. Liyakat varsa sürdürülebilirlik oluyor. Yani işi ehline teslim ettiğiniz zaman, o kendiliğinden, kendisinden sonra gelen kuşakları da yetiştirerek götürüyor. Ona biz sürdürülebilirlik diyoruz. Eğer zaten sürdüremezseniz, gelişimin arkasında kalırsanız sürdürülebilirlik kavramını ya da kuralını yerine getirmemiş oluyoruz.



“TÜRKİYE HENÜZ BU BİLGİ EKONOMİSİNİ YETERİ KADAR İÇSELLEŞTİRMİŞ DEĞİL”

* Burada önemli bir şey daha var. Biz bütün bu gelişmelere ayak mı uyduracağız yoksa öncüsü mü olacağız? Ayak uydurmak işi geriden takip etmek demektir. Öncüsü olmak ise siz bir şeyler yaparsınız, diğerleri sizi izlerler ve size ayak uydururlar. O nedenle sürdürülebilirliğin içinde aynı zamanda yeni düşünceler, fikirler yaratmak vardır. Bizde çocuklara ne deriz? ‘Yeni icat çıkarma başımıza’. Ama gelişmiş ülkeler der ki keşke her gün yeni bir icat olsa.

* Çünkü insanoğlu tekerleği 1 milyon yılda keşfediyor. Ama şimdi her saniyede birden fazla buluş var. O açıdan biz 21. Yüzyılı, ‘Bilim yüzyılı, bilgi yüzyılı’ diyorum. Bilgi ekonomisi diyorum. Bilgiye dayalı ekonomi. Mesela COVID-19 aşısını bulan Türkiye kökenli iki Alman vatandaşı. Alman ekonomisine 140 milyar dolar para kazandırdılar. Bu bilgi ekonomisi. Yeni bir şey buluyorsun, dünyaya pazarlıyorsun ve siz kazanıyorsunuz. Türkiye henüz bu bilgi ekonomisini yeteri kadar içselleştirmiş değil. Üniversiteleri de içselleştirmiş değil. Teknoloji ve teknolojideki olağanüstü gelişmeleri hem yakalamak hem uygulamak bizim açımızdan kaçınılmaz. Bunu yapmak zorundayız.”

Konyalı gençler “Halkın umudu Kılıçdaroğlu” sloganı attı. Bazı gençler de Kılıçdaroğlu’na “Liyakat ve adalet istiyoruz” dedi.