“... Devlet varlığımıza, millet varlığımıza, vatanımıza, güvenliğimize, sınırlarımıza, milli stratejik irademize hiç kimseyle pazarlık yapmayız. Benim kalbim buradadır.”

Önceki gün İYİ Parti İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun HDP üzerinden yaptığı zehir zemberek açıklamalarını dinlerken bu cümleye takıldım. “Kalbi Cumhur’da bedeni Millet’te” olan bir milletvekili portresi çizdi Ağıralioğlu! Aslında uzun zamandır yapıyordu bu açıklamaları ve sözünü esirgemiyordu! Ancak... Seçimlere sayılı günler kala yaptığı bu çıkışın perde arkasında yatan neydi? Sonuçta; parti kurulları var, genel başkan var! Eleştirilerini net bir şekilde yapabilirdi. Yapmadı! Medyayı tercih etti.

Ağıralioğlu’nun gazetecilerin sorularına verdiği şu yanıtın “yol haritası” olduğunu söyleyebilirim:

“Seçime girmemiş, sandık görmemiş, oyunun ne olduğu belli değil ama memleket yönetiminde nüfuzu var, inisiyatifi var. Buna sebep olanların başında Türk milliyetçilerinin dağınıklığı, başka partilerde birbirlerini itham ettiğini düşünenlerdenim. Bu seçim bunun son seçimidir diyorum. Önümüzdeki seçimin belirleyeni, yöneteni, imza atanı, karar vereni, program uygulayanı biz olacağız.

İki konunun altını çizdi siyaset koridorlarını takip eden isimler:

Seçimi Kemal Kılıçdaroğlu kazanırsa: Yavuz Ağıralioğlu, Büyük Birlik Partisi (BBP) kökenli bir isim ve Nizam-ı Alemci. Şayet, AKP-MHP-BBP seçimi kaybederse milliyetçi cenahta taşların yerinden oynayacağını en iyi bilenlerden. MHP ve BBP’de ciddi kırılmalar olacağı konusunda kimsenin kuşkusu yok ve HDP’ye karşı aldığı tutum geleceğe yönelik bir işaret fişeği.

“Pusu kuruldu” vurgusu yaptı


Seçimi Tayyip Erdoğan kazanırsa: Yavuz Ağıralioğlu bu ihtimali de gözetmedi ve İYİ Parti’den istifa etmedi. Meral Akşener’e “bağlılığının” altını çizdi ve Akşener’in daha önceki konuşmalarında “verdiği sözlere” atıfta bulundu. “Millete umut olarak kurduğu masada Meral Akşener, bir siyasi dayatmaya maruz kaldığı için itiraz ediyoruz. İYİ Parti bu süreç başladığından beri ‘millet kazanacak’ diyen sözlerin sahibidir. Kurucusu olduğumuz masada bize pusu kurulmasından rahatsızız” cümlesini tam da bu nedenden dolayı kurdu. “Pusu kurulmasından rahatsızız” tespitinin Akşener tarafından daha önce yapıldığını bildiği için kurdu bu cümleyi. Olası bir yenilgide de “milliyetçi” İYİ Parti’nin garantisi olduğunu kamuoyuyla paylaştı.

İYİ Parti’nin “sert” vekilinin açıklamalarında bir vurgu daha vardı: “... Münasebetsiz ittifakların, saçma sapan pazarlıkların, kirli hesapların, asla bir araya gelmeyecek beraberliklerin, besleyeni, gerçekleştireni, tahakkukunu gizleyeni olan bu 50+1’in memlekete yapılmış en büyük kötülük olduğunu söyleyenlerdeniz.” Bu noktada hem AKP hem de MHP içinde yüzde 50+1’e karşı çıkanlara da mesajını verdi. Bakalım... Tarih ne gösterecek? 1995-97 arasında Nizam-ı Alem Ocakları’nın genel başkanı, BBP’de Muhsin Yazıcıoğlu’nun yardımcısı Ağıralioğlu, 2011’de lideri olmak istediği (başaramadığı) “milliyetçi” cenahın başına geçebilecek mi?

Şimdi geçelim sosyalist sola. Neden mi?

Sosyalist solda HDP “kırılması”


HDP’nin ana gövdesini oluşturduğu içinde Türkiye İşçi Partisi (TİP), EMEP, SMF, TÖP gibi parti/kuruluşların olduğu “Emek ve Özgürlük İttifakı” 14 Mayıs’ta cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacaklarını ilan etti. İttifak, milletvekilliği konusunda pazarlıklarını sürdürüyor. HDP, ittifakta yer alan partilerin “Yeşil Sol Parti”den aday olmasını istiyor. Özellikle TİP, Güneydoğu illerinde değil ama Batı’da aday çıkarmaktan ve kendi logolarıyla seçime girmekten yana. Burada anlaşmazlık var! Bir de işin Sosyalist Güç Birliği tarafı var. Bu birliktelikte, SOL Parti (SOL), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye Komünist Hareketi (TKH) ve Devrim Hareketi (DH) var. SOL Parti’nin de “Emek ve Özgürlük İttifakı”yla hareket etmek istediği son günlerde sıkça konuşulanlardan. Ancak... Sosyalist Güç Birliği’nin ana gövdesini oluşturan TKP buna karşı çıktı. Diğer sosyalist partiler de TKP’yi “ikna” etmek için bir hafta boyunca çaba sarf etti. Dün öğrendik ki; TKP 81 ilde aday çıkaracak. Açıklamalarındaki can alıcı nokta da şu:

“... Türkiye Komünist Partisi, geçen haftalarda Türkiye’nin bütün sol-sosyalist-komünist güçlerini emperyalizme, gericiliğe ve sömürüye karşı güçlü ve bağımsız bir seçim ittifakı oluşturmaya çağırmış ve bu ittifakın yalnızca seçim barajını değil toplumsal algıdaki birçok engeli de ortadan kaldıracak büyük bir enerji yaratacağını açıklamıştır. Bu çağrının istenen sonucu vermemesinin temel nedeni HDP’ye ilişkin değerlendirme farklılıklarıdır. Çok bileşenli bir yapıya sahip olan bu partinin NATO, Avrupa Birliği, emperyalizmin bölgesel planları, tarikat ve cemaatler, TÜSİAD sermayesi ve benzeri konulara dair ve ülkemizin en hassas ve kritik tarihsel dönemi olan 1919-1924 yıllarına dönük yaklaşımı TKP açısından bir siyasal işbirliğini olanaksızlaştıran içeriktedir.

Anlaşılan o ki... TKP, program ve ilkelerin bir kenara konduğu ve seçim hesaplarının belirlediği bir siyaseti reddetti. Bu konuda da tarih kimi haklı çıkaracak, göreceğiz.