Emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok, İYİ Parti’nin Divan Kurulu’nda “Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı” olarak görevlendirildi. “Sanki Meral Akşener bilinçli olarak bu ülkede en çok hukuksuzluğa uğramışlardan birisi olarak sizi bu göreve getirmiş” dedim o da güldü:

“Ben de beş yıla yakın hapis yatarak bundan payımı aldım. Hukuk ve adalet bilincinin yeterince oluşmaması birçok hukuksuzluğun çeşitli nedenlerle haklı gösterilmesini kolaylaştırmıştır. Kanun çıkarırken, hukukun üstünlüğünü evrensel hukuk ilkelerini gözetmezseniz siz hukuk devleti olamazsınız. Sonra da sizi eleştiren bütün insanları düşman olarak görürsünüz.”

Gelelim Üçok’la güncel sohbetimize...

Gazeteci Barış Pehlivan olayı... 31 Temmuz’da yürürlüğe giren düzenlemeyle “terör suçları” dışında ceza almış her suçtan hükümlüye cezaevine dönmeme imkanı verildi. Ancak aynı düzenleme kapsamında olmasına rağmen Pehlivan bu imkandan yararlanamadı.

Gazetecilerin en çok hapse girdiği ülkelerin başında geliyoruz. Bırakın gazetecileri üç yıl önce ben “Sayın Cumhurbaşkanım, Hulusi Akar’ı emekli edin” dedim diye hakkımda ceza davası açıldı. Bu kadar tahammülsüzlüğün, kibrin olduğu bir ülkede demokrasiden, basın özgürlüğünden söz etmek mümkün mü? Türkiye’nin yeni nesil gazetecilerinden birisi olan Barış Pehlivan da bu süreçten payını almıştır, böyle giderse almaya da devam edecektir. Ödülü hapse girmek, hırsızlara, ırz düşmanlarına, çocuk tacizcilerine, mafya babalarına, katillere sağlanan infaz indirimlerinden yararlandırılmamak oldu.

- Neden yararlandırılmıyor?

Barış Pehlivan birçok siyasetçinin ve gazetecinin ismini açıkça yazdığı Libya’da şehit edilen bir MİT mensubumuzun cenaze törenini o zamanlar genel yayın yönetmeni olduğu Oda TV’de haber yapması nedeniyle “MİT mensubunu ifşa etmek” gibi işlenemez bir suçlamayla tutuklanarak 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. 6 ay hapiste yattı. 8 ay daha açık cezaevinde kalması gerekirken COVİD 19 tedbirleri kapsamında hapishanede yatan yüz bin civarında hükümlü gibi izinli sayılarak evine gönderildi.

Bu sırada 15 Temmuz 2023 tarihinde İnfaz Kanunu’nda yeni bir düzenleme yapıldı.

Bu kanun ile “terör suçları” dışında ceza almış her türlü hükümlüye “açık cezaevine dönme” deniyordu ve hiçbir şerh koymadan yeni bir denetimli serbestlik sürecini başlatıyordu.

Pehlivan’a en geç 15 Ağustos’a kadar cezaevine yeniden girmesi için tebligat gönderiliyor.

Cezaevi Müdürlüğü, İnfaz Kanunun 105/A-7 maddesinde 14 Nisan 2020 tarihinde yapılan değişikliği gerekçe göstererek “Barış Pehlivan, senin hakkında kamu görevlisine hakaret suçundan dava açılmış bu nedenle senin hakkında tekrar denetimli serbestlik tedbiri uygulanamaz, bu nedenle sen gelip hapis yatacaksın” diye tebligat gönderiyor.

Bu karar doğru mu?

Barış Pehlivan denetimli serbestlikle evine gönderilmedi ki! COVID 19 kapsamında izinli sayıldı. Bu nedenle “tekrar denetimli serbestlik tedbiri uygulanamaz” demenin hukuki hiçbir gerekçesi yok. Cezaevi yönetimi kanunen “COVID 19 nedeniyle uygulanan izinli sayılmayı” adeta kendisini kanun koyucunun yerine koyarak “denetimli serbestlik tedbiri” olarak kabul etmiş ve böyle bir karar vermiş. Oysa, 15 Temmuz 2023 tarihinde çıkarılan kanunda izinli sayılanlar unutulmuş, onlar hakkında bir hüküm konmamış. Cezaevi müdürlüğü, kanunda olmayan bir şeyi Barış Pehlivan için varmış gibi onun aleyhine yorumlayarak infaz kanunundaki yeni düzenlemeden yararlanmasını engelliyor.

Bu durum düzelmez mi?

İnfaz hakiminin, Barış Pehlivan’ın lehine, yeni tarihli olan ve özel kanun düzenlemesi olan 15 Temmuz 2023 tarihli 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a eklenen geçici 10’uncu maddesini uygulaması ve tekrar cezaevine girmesini engellemesi gerekir. İşte bu hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Bakalım ne kadar hukuk devletiyiz hep beraber göreceğiz.