Sosyal medyada dolaşan anonim klişelerden bazılarını saklarım.

Onlardan biri de şudur:

“’Bu neden sürekli benim başıma geliyor’ diyorsan eğer, bir Şaman öğretisi şöyle der: Ders, sen öğrenene kadar devam eder.”

6 Şubat’taki Kahramanmaraş depremi hayatımızı bir kez daha cehenneme çevirdi.

1999’un 17 Ağustos ve 12 Kasım günlerinde yaşadığımız depremler gibi...

Aradan 23 yıldan fazla zaman geçmiş ve biz 6 Şubat’ta yaşadığımız felaketten sonra bir defa daha “bu felaketler neden sürekli bizim başımıza geliyor” diye soruyoruz.

Üstelik cevabını da gayet iyi biliyoruz:

“Çünkü ders, biz öğrenene kadar devam edecek.”

★★★

Şimdi gelin doğrular üzerinden giderek yanlışlara bir bakalım:

- “Deprem değil, yıkılan binalar öldürür” sözü her şeyi çok net anlatıyor. Bakın felaketin yaşandığı şehirlerde birçok janjanlı rezidans tuzla buz olurken, TOKİ’nin yaptığı tam 133 bin 759 konut sağlam kalmış. Daha önceki depremlerde de benzer sonuçlar ortaya çıkmış. Bu doğru manzara, “felaket çok büyük, yapabilecek bir şey yok” cümlesinin ne kadar “yanlış” olduğunu gösteriyor. Demek ki yapacak bir şey varmış!

TOKİ Başkanı Ömer Bulut’u arayıp sırrını sordum. Dört başlık sıraladı:

1) Doğru yer seçimi,

2) Doğru teknik ve uygulama (TOKİ inşaatlarında tünel kalıp ve deprem perdeleme tekniği uygulanıyor),

3) Zemin artı beş kat sınırını aşmamak,

4) İnşaatın her aşamasında deprem yönetmeliğine harfiyen uymak.

Depreme hazırlık konusunda TOKİ’nin inşaatlarında karşımıza çıkan doğru sonuç, ne yazık ki inşaat sektöründeki bütün yanlışlıkları ortaya çıkarıyor.

(Bu arada Başkan Bulut’la görüşmemizden sonra öğrendiğim TOKİ’nin yaptığı Hatay’daki hastane binasının neden kullanılamaz hale geldiğini merak ediyorum ve araştırıp yazacağımı belirtmek isterim.)

- Milli Eğitim Bakanlığı felaketten sonra harekete geçti. Deprem bölgesinden ayrılmak zorunda kalacak çocukların gidecekleri şehirlerde okullarına devam etmesi için birçok karar aldı. Ayrıca deprem bölgesindeki çocukların rehabilitasyonu için sahra okulları kurup, pedagojik rehber/danışman görevlendirdi. Çocukları arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle, rehber danışmanlarıyla buluşturmaktan daha iyi bir travmayla mücadele yöntemi olamazdı. Bakan Mahmut Özer, bölgedeki okulların faaliyetlerine bir an önce başlayabilmesi için de yoğun bir çaba harcadıklarını anlattı. Peki milli eğitim bunu yaparken Yüksek Öğretim Kurumu ne yaptı? İktidarın yurtları depremzedeler için kullanmasını gerekçe yapıp üniversiteleri uzaktan eğitime döndürdü. Sanki “öğrenciler üniversitelere uğramasa üniversiteler ne güzel yönetilir” mantığıyla hareket etti. “Hiç depremzede gitmeyen, yurdu olmayan üniversiteleri niye uzaktan eğitime dönüştürdünüz?” sorusunun yanıtını öğrenmek zorundayız.

Milli Eğitim’in kararındaki doğruluk, ne yazık ki YÖK’ün kararındaki yanlışlığı ortaya çıkarıyor.

- Asker, arama kurtarma, yardımların/ekiplerin/araç-gereçlerin deprem bölgesine dağıtımı, güvenliğin sağlanması gibi konularda son 6-7 gündür son derece organize bir çalışma yürütüyor. FOX Haber’de meslektaşımız Merve Görgün’ün bir gün boyunca İncirlik’te takip edip haberleştirdiği manzara taktire şayan. Demek ki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin organizasyon, personel ve ekipman kapasitesi en üst seviyede. Peki son beş gündür her alanda üstün bir performans gösteren TSK’yı, depremden sonraki ilk iki gün neden sahada yeterince göremedik? Bunun yanıtını öğrenmek zorundayız.

TSK’nın bugünlerde sergilediği kapasitenin doğruluğu, ne yazık ki ilk iki günde ortaya konulan performansın yanlışlığını ortaya çıkarıyor.

- İçişleri Bakanı, AFAD’ın toplam personel sayısının 7 bin 300 olduğunu belirterek, bu personelle böyle bir afeti veya herhangi bir afeti yönetmenin mümkün olmadığını söyledi. Son derece doğru bir tespit bu. Hele hele afetle mücadelede sivil savunma ekiplerinin, Kızılay’ın, TSK’nın, Sivil Toplum Kuruluşlarının yerine tek başına konumlanan bu organizasyonun “eş, dost, eniştelerin” yönetici olarak istihdam edildiği bir yer olduğunu da düşünürsek, o doğru tespit, AFAD’ın organizasyonunun başlı başına bir yanlışlık olduğunu ortaya çıkarıyor.

★★★

Geride bıraktığımız dokuz günde gördüğümüz doğrular, bütün yanlışları ortaya çıkarmıştır. Ders alıp o yanlışları tekrarlamayı bırakmazsak, ders biz öğreninceye kadar sürecek ve bu felaketler de bizi bulmaya devam edecek!