CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun son seçim zaferinden sonra görevi bırakması gerektiğini, CHP’de değişim zamanının geldiğini hem televizyon programlarında hem yazılarımda ifade etmiştim.

Kılıçdaroğlu elinden geleni yapmış olabilir.

Dürüstlüğüyle, nezaketiyle, mütevazılığıyla siyasetin kaybettiği erdemleri yaşattığı da doğru bir tespit olabilir.

Ancak son 12 seçimde bunların yetmediğini anlamış buluyoruz.

Ülke her alanda bu kadar kötüleşmişken, açlık, yoksulluk, yolsuzluk, adaletsizlik bu kadar alıp başını gitmişken muhalefetin yoksul kesimlerden, köylülerden, işçi sınıfından yeterince oy alamaması ve seçim kaybetmesi normal olamaz!

Öyle anlaşılıyor ki Kılıçdaroğlu ve bir türlü vazgeçemediği çelik çekirdek ekibi, Anadolu köylüsünden, işçi sınıfından, yoksul halktan kopuk yaşıyor ve bu nedenle Türkiye’yi yeterince okuyamıyor.

Haliyle de hala sağcılaşarak ya da muhafazakâr taklidi yaparak seçim kazanacaklarını zannediyor.

Uzatmanın, “Kılıçdaroğlu ve kıymeti kendinden menkul ekibiyle bu işin olmayacağı açık” görüşünü tekrar tekrar yazıp gerekçelendirmenin artık anlamı yok.

O nedenle biraz da Kılıçdaroğlu’nun alternatiflerine bakmakta da fayda var.

★★★

Belli ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nun koltuğuna en yakın isim.

Peki İmamoğlu seçim kazanma konusunda Kılıçdaroğlu’ndan farklı ne ortaya koyuyor?

“Gençliğimiz var, geleceğimiz var” ya da “değişim şart” demek yetiyor mu?

İçinde bulunduğumuz yoksulluğu, yolsuzluğu, adaletsizliği ortadan kaldıracak nasıl bir yol haritası var?

İmamoğlu’nun ideolojisi, siyasi görüşü nedir?

Emekçilerin, yoksulların, köylünün haklarını sonuna kadar savunacak bir solcu mudur?

Bütün eğilimleri tek çatı altında toplayacak bir merkez sağcı mıdır?

“Özgürlükler olmadan olmaz” diyen bir liberal midir?

“Göçmen meselesi insan hakları meselesidir” diyecek bir insan hakları savunucusu mudur ya da “göçmenlerin hepsini geri göndereceğim” diyen Ümit Özdağ çizgisinde bir milliyetçi midir?

Yoksa, Kılıçdaroğlu’nun aksine hiç de mütevazı olmayan tavırlarıyla, pragmatist tarzıyla, rakiplerine karşı acımasızlığıyla, Erdoğan’ın yakınları da dahil iş dünyasıyla kurduğu yakın ilişkileriyle “Erdoğan’ın ‘laik’ versiyonu” tabirini hak eden bir kapitalist midir?

Şu ana kadar yaptığı açıklamalardan, sergilediği tavırlardan net bir profil çıkarmak ya da çelişkili tutumları nedeniyle bundan sonra nasıl bir profil koyacağını kestirebilmek zor.

★★★

Yerel seçimlere sadece dokuz ay var.

CHP yine kurultay patinajına girmiş vaziyette.

Mevcut liderliğin değişmesi konusunda herkes hemfikir ama yerine gelecek olanların ne getireceğine dair havada asılı duran onlarca soru var.

Bakalım CHP gelecek dokuz ayda bu sorularda boğulup bir seçim yenilgisi daha mı alacak yoksa ortaya koyacağı yol haritasıyla yönünü yeniden yukarı doğru çevirebilecek mi?


LGBT’ci!


Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Küresel güç odaklarından aferin alabilmek için LGBT belasını meşrulaştırmaya çalıştınız. Bay bay Kemal, siz LGBT’cisiniz. Yanınızdakiler de LBGT’ci. Ne AK Parti ne MHP ne de diğer üyelerde böyle bir bela yok” sözleriyle CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu LGBT’ci ilan etti.

Bu son açıklamadan sonra Erdoğan’ın LGBT kısaltmasını, açılımını bilmeden kullandığını düşünmeye başladım.

Çünkü LGBT, “Lezbiyen”, “Gey”, “Biseksüel” ve “Trans” bireyleri anlatan bir kısaltmadır. Lezbiyen, Gey ve Biseksüel sözcükleri insanların cinsel eğilimlerini anlatır. “Trans” ise eğilimleri doğrultusundan cinsiyetini değiştirenlere denir.

Türkiye’de en ünlü Trans birey Bülent Ersoy’dur ve kendisi erkek olarak başladığı hayatını kadın olarak sürdürmektedir.

Bülent Hanım’ın eğilimine ve cinsiyet tercihine saygı duyuyorum.

Sanırım Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da çok saygı duyuyor. Zira eğlence dünyasıyla yaptığı bütün etkinliklerinde hep baş köşeye oturtuyor.



Türkiye’nin en ünlü Trans bireyini her yerde baş tacı eden, topluma bunun doğal bir durum olduğu mesajı veren birinin, siyasi rakiplerini LGBT’yi meşrulaştırmakla suçlaması tam bir çelişki değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun nezaketinden, belki de Ersoy’u rencide etmemek için Erdoğan’ın bu çıkışlarına hak ettiği yanıt vermediğini düşünüyorum.

İyi ki de vermiyor. Yoksa iktidar siyasetçileri tarafından çirkinleştirilen siyaset daha da çirkinleşirdi.