Merkez bankalarının bir numaralı görevi “fiyat istikrarını” sağlamaktır. Pahalılığı önlemek değil. Pahalılık ve önlenmesi, bambaşka bir hikayedir. Fiyat istikrarının diğer adı düşük enflasyonun kalıcı olmasıdır. Merkez bankaları, eğer enflasyon yükselmişse, mümkün mertebe istihdamı azaltmadan bunu indirmeye çalışır. Ortodoks iktisada göre bunun için sıkı para politikası uygular. Sıkı para politikası “faizi yükseltmek ve/veya para miktarını daraltmak” demektir. Ancak merkez bankaları enflasyonu tek başlarına düşüremez. İş başındaki hükümetten “sıkı maliye politikası” izlemesini, yani harcamaları kısarak ve/veya vergileri artırarak bütçeyi denkleştirmesini ister. Hükümet de “işsizliği arttırmaktan, milli geliri azaltmaktan” olabildiğince kaçınmaya çalışarak bunu yapmaya çalışır. Alınan tüm “para fiskal” önlemlere rağmen enflasyon düşmemişse, merkez bankası hükümete bir mektup yazar. Bu mektupta “sıkı bütçe politikası uygulamadınız” bu yüzden enflasyon yeterince düşmedi (hatta yükseldi). Hükümet böyle davranmaya devam ederse, biz de merkez bankası olarak enflasyonu düşürme vazifemizi yapamayız der.  Ya da  “öyle sert önlemler alırız ki, ekonomi deflasyona girer” milli gelirin gereksiz azalır, halk fakirleşir iktidarınız zor duruma düşer diye ikazda bulunur.

ENFLASYONUN POYRAZI VE LODOSU

Daha birkaç yıl öncesine kadar enflasyonu (yıldan, yıla TÜFE) nasıl yıllık %2 düzeyine yükseltiriz diye türlü cambazlıklar yapan gelişmiş ülkelerin merkez bankaları, şimdi de enflasyonu nasıl %2’ye düşürürüz diye debelenip duruyor. Bunların başında da enflasyonu %10’un altına indiremeyen İngiltere Merkez Bankası geliyor. Son iki yıldır Batı dünyasında esmekte olan enflasyon rüzgarının sebebi, “gevşek para ve gevşek bütçe” yüzünden ortaya çıkan talep şişmesi değildir. Bugünkü enflasyon, pandemi ve Ukrayna Savaşı dolayısıyla daralan dış ticaret hacminin sebep olduğu  reel milli gelir düşüşleridir. Reel gelir azalması, nominal gelir artışıyla ortadan kaldırılamaz. Sadece fiyatlar artar. Çözüm reel GSMH büyümesiyle tutarlı nominal gelir artışlarıdır.

ÜCRET  FİYAT SARMALI

Enflasyon, ekonominin aktörleri tarafından doğru anlaşılmaz ve halk “benden atlasın, nerede patlarsa patlasın” diyerek enflasyona endeksli ücret (gelir) artışlarını talep etmeye başlarsa  günün sonunda “ücret-fiyat” sarmalı oluşur. Bu da enflasyonla mücadeleyi adeta imkansızlaştırır. Huw Pill İngiltere Merkez Bankası’nın Baş İktisatçısıdır. Oxford Üniversitesi’nin siyaset ve felsefe bölümünden mezun olduktan sonra İngiltere Merkez Bankası’na girmiş, orada kısa bir süre çalıştıktan sonra kendisini geliştirmek için Kaliforniya’daki ünlü Stanford Üniversitesi’ne gitmiş. Sonunda “Açık ekonomilerde finansal serbestlik ve makro ekonominin yönetimi” başlıklı tezi ile iktisat doktoru derecesi almaya hak kazanmış. Huw Pill, hem özel sektörde (Goldman Sachs) hem de kamuda çalışmış. Bir süre Avrupa Merkez Bankası’nda Araştırma Direktörlüğü görevinde bulunmuş. 2021’de şimdiki postuna gelmeden önce Harvard Business School’da kıdemli hocaymış. İngiltere gibi büyük bir ülkenin merkez bankasının baş iktisatçısı olan Huw Pill, geçen hafta halkına “daha fazla ücret zammı talep ederek fiyatları yukarı ittirmeyin” şeklinde bir ikazda bulundu. Ardından da “İngilizler şimdi daha fakir olduklarını kabul etmek zorundadır” dedi.  Ben bu güne kadar, bırakın merkez bankası baş iktisatçısı olmasını, herhangi bir ekonomistin enflasyonu düşürmek için halka “daha fazla ücret zammı talep etmeyin” ikazında bulunduğunu pek hatırlamıyorum. Kendisini görürsem “Sakın bizim buralara gelip böyle şeyler söyleme, seni halk düşmanı ilan edip taşlarlar” diye uyaracağım.

SON SÖZ: Bildiğini söylemeyen yalancıdır.