Sevgili okurlarım, Türkiye’de her mal ve hizmetin fiyatlarına bugüne kadar görülmemiş ölçüde acayip zamlar yapılıyor.

Bu daha başlangıç.

AKP iktidarı işin kolayını zam yapmakta buldu.

Seçim öncesinde sesleri hiç çıkmıyordu.

Seçim ne zaman bitti, vatandaştan gizledikleri zam yağmurları anında, birer birer veya topluca ortaya çıkmaya başladı.

Gaddarca yapılan acımasız zamlar...

Belli bir varlıklı kesim dışında milyonlarca insanımızı perişan ettiler.

Varlıklı kesim diyorum, doğrudur.

Diyelim ki o kesim Türkiye’de en çok 10 milyon kişiden oluşmaktadır.

Peki ama geri kalan 75 milyonu nereye sığdıracağız, onlar nasıl ezilmektedir?

★★★

Geçen akşam geç saatlerde araca yakıt koyuyorduk. Birazdan zam gelecekti.

Pompacı ile aramızda aynen şu konuşma geçti:

-“Abi devlete para lazımmış. Sana bir şey diyeyim, ben olsam benzinin ve mazotun litresini 500 lira yaparım.”

-İnsaf yaa, o kadar da olur mu!

-İnan abi az bile gelir. Litresi 500 lira olsa şu gördüğün gariban araçların tamamı piyasadan çekilir çünkü onların cebi bu ağırlığı kaldırmaz. Belki size komik gelecek ama 500 yaparsan belli varlıklı kesimi hiç ilgilendirmez. Onlar araçlarını aynen kullanmaya devam eder. Böylece devlet büyük gelir elde eder. Fakat bunlar şu varlıklı kesimi görmüyor, ellerini fakir fukaranın cebinden bir gün olsun çıkarmıyor.”

Sonra taşı gediğine koydu!..

“Ben kendine ekonomist diyenlerden değilim. Ben sahte değil gerçek ekonomistim. Bana o yetkiyi verseler valla memleketi hem paraya kavuşturur ve hem de gül gibi yönetirim.”

★★★

Eskiden olsa bizim yandaş medyanın manşetlerini, haber ve yorumlarını her gün izlerdik...

Milletin oyları Reis’e aktı, seçimi az farkla bile olsa o kazandı!

Oysa son zamlar sonrasında bizim yandaş medya da suspus oluverdi.

Artık coşkulu iktidar haberlerine, hele de birbiri ardından patlayan zamlara yer vermeleri mümkün olmuyor çünkü ortada coşku kalmadı.

Oy vermeyenlere diyecek bir şey yok.

Onlar istediği gibi yakınabilir.

Haklılar da...

Çünkü pestil gibi arada kalıp ezildiler.

Ancak bu kez de yandaşlar zor durumda kaldı...

Çünkü haftalardan bu yana yapılabilen bir tek “icraat” var.

Her mala ve her hizmete sürekli zam yapmak ve milyonlarca insanımızın kanının bu yolla emilmesine göz yummak.

★★★

 “Bu zamlar gerekliydi, yapılmazsa sonumuz çok daha beter olurdu” diyorlar.

Peki memleketi bu duruma kimler düşürdü?

Bu durumun sorumluları kimlerdir, nerelerdedir!

Onların bir bölümü bakan, milletvekili, AKP’li yüksek bürokratlardan ve Saray mensuplarından oluşurdu.

Şimdi bazıları görevlerini aynen sürdürüyor, bir bölümü ortalıktan sessizce çekilmek zorunda kaldı.

Memleket batmış, milyonlarca insanımız da memleketle birlikte batışa sürüklenmiş, bizim iktidarı hiç mi hiç ırgalamıyor...

Ve iktidarı oluşturan varlıklı kesim sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmayı sürdürüyor.

Ya seçimde “Ama abicim bunlar Müslüman” deyip onlara oy veren bilinçsiz garibanlara ne demeli?

★★★

Bu gibi işlerin her ülkede her zaman bazı sorumluları vardır...

Ve onlar bilir ki gelecekte ortaya bir takım önemli sıkıntılar çıktığı takdirde birilerinden, belki de kendilerinden hesap sorulacaktır.

Devletin bütçesi çökmüş, paramız döviz karşısında neredeyse bütün değerini yitirmiş ama hesap sormak diye bir kavram bizde yok.

Bugüne kadar herhangi bir sorumludan hesap sorulduğunu hiç gördünüz veya duydunuz mu?

Hele o batışa sürüklenmede iktidar kadrolarında yer almışsanız, hesap sorulması asla mümkün değil.

“Devlet malı deniz” diyenler bu süreçten her zaman kazançlı çıkar.

Herkesin, her bir sorumlunun yaptıkları yanına kâr kalır.