Sevgili okurlarım, ulusal bayramlarımızdan birini daha dün milletçe (!) kutladık...

Aslında ortalıkta bayram kutlaması falan yoktu.

Bir takım koyu renk elbiseli ve kravatlı adamlar kendi il ve ilçelerinde Atatürk anıtlarına çelenk koyuyor ve saygı duruşunda bulunuyordu.

Hiç kuşkum yok, çoğunun içinden aynı şey geçiyordu...

Bir an önce bitirelim de gidelim!

Bazı yerlerde kısa nutuklar atıldı.

Bazı sayın ve muhterem devlet büyüklerimiz ve siyasetçilerimiz göstermelik mesajlar yayınladı!

Halkımız ise tatil gününden yararlanıp her zaman olduğu gibi Anıtkabir ziyaretine koştu.

★★★

Sadece 19 Mayıs değil bütün ulusal bayramlarımız bu iktidar döneminde yok ediliyor, yok varsayılıyor.

İçimizde duyduğumuz saygı ve sevgi köreltilip yok edilmek isteniyor.

Bazıları bunu bilinçli yapmasa bile sonuç hiçbir zaman değişmiyor.

★★★

Bayram günlerine siyaset sokulur mu?

Sokulduğunu şimdi şu son yıllarda görmüş ve anlamış oluyoruz.

Örnek istiyorsanız Ali Erbaş’ın yaptıklarına bakınız.

Kim bu şahıs?

Diyanet İşleri Başkanı!

Dün 19 Mayıs idi ve yapacağını yine yaptı.

★★★

Her cuma günü camilerimizde bir hutbe okunur.

Yüz yıllar önce hutbe okutmak, o caminin yer aldığı topraklarda kılıç zoruyla elde edilen egemenliğin simgesi idi.

Örneğin Osmanlı padişahı eline geçen bir yerdeki camide kendi adına hutbe okuttuysa, bunun anlamı belliydi:

Bu topraklar artık benim mülkümdür.

Şimdi hutbeler Cumhuriyet döneminde bizim camilerimizde de okunuyor ama bu kez egemenliğin simgesi olarak değil, müminleri aydınlatmak ve onlara dinimiz adına doğruları göstermek için...

★★★

Bu hutbeler Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanır ve Türkiye sınırları içerisinde yer alan 80 bin küsur camide her cuma günü aynen okunur.

Hutbeler öyle uzun metinler değildir. Cami görevlisi tarafından mikrofonla okunması yaklaşık beş dakika alır.

Hutbeler bir anlamda Diyanet’in resmiyet kazanmış belgeleridir.

İlgili kurullar tarafından hazırlandıktan sonra başkanın onayı alınır ve cemaate okunur...

Yani okunan her hutbenin altında Ali Erbaş’ın imzası vardır.

★★★

Dün günlerden 19 Mayıs idi...

Göstermelik bile olsa bir ulusal bayramın kutlaması (sözüm ona) yapılıyordu.

Bayramın tam adıAtatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı.’

Ancak gelin görün ki hutbede ne ulusal bayramın adı geçiyordu, ne de Mustafa Kemal Atatürk’ün...

Diyanet, o kahraman adamın adını kendince yine gizliyor, anmaktan her zaman olduğu gibi yine kaçınıyordu.

★★★

Diyanet aslında bunu her hutbesinde, özellikle de ulusal bayram günlerinde okunması için hazırlanan metinlerde özellikle ve bilerek yapıyor!..

Başka bir deyişle Atatürk’ü kendince reddediyor!

Peki ama kimdir Bu Ali Erbaş?

AKP iktidarının adamıdır.

Gücünü nereden almaktadır?

AKP iktidarından almaktadır.

İki bakanlık (Savunma ve Milli Eğitim hariç) devletin en büyük bütçesini o kullanmakta ve AKP iktidarına bu yolla da hizmet vermektedir.

H H H

Günün birinde Ayasofya müzesi cami yapıldı...

Ve o gün inanılmaz bir manzaraya tanık olduk.

Ali Erbaş elinde bir kılıçla Ayasofya camisinin minberine çıkmış nutuk atıyordu...

Bunu aynı zamanda padişah olan Osmanlı halifeleri yapardı. Hepsi güç ve gösteriş peşindeydi.

Son halife olan Abdülmecid de aynı işleri yapmaya kalkıştıktan bir süre sonra Atatürk tarafından yurt dışına kovuldu ve sorun kalmadı.

Kalmış olsaydı o da aynı yolu izleyecekti.

Ali Erbaş Atatürk’ü ve ulusal bayramlarımızı yok sayıyormuş, iktidar partisinin toplantılarında boy gösteriyormuş, AKP’yi almış arkasına, ulusal bayram günleri hutbelerinde bile lâik Türkiye Cumhuriyeti’nin adını ağzına alamıyormuş!..

Maşallah ne güçlü adammış bu!...

Gittiği yere kadar gitsin bakalım.