Sevgili okurlarım, Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimini geçtiğimiz haftalarda geride bıraktık...

Sonuç belli...

Devlet desteğini arkasına alan iktidar partisi yine kazandı.

Muhalefet partileri ise (başta CHP olmak üzere) yeniden kaybetti.

Niye böyle oldu, niçin karşımıza aynı sonuç bir kez daha çıktı?

Bunların nedeni halen tartışılıyor ama bir sonuca ulaşmak mümkün olmuyor.

★★★

CHP’de her kafadan bir ses çıkıyor, daha da çook çıkacak.

İşler henüz tam anlamıyla karışmadı ve parti içinde çıkacak farklı seslerin tümü ortalığa henüz saçılmadı.

Ortaya çıkan en önemli ve gerçek tablo bence şu:

Kemal Bey acayip bir biçimde yıpranmış durumda.

Bir daha aday olup olmayacağı, olduğu takdirde genel başkanlığı yeniden kazanıp kazanmayacağı tartışılıyor.

★★★

Ancak... Hangi parti veya kuruluş olursa olsun, genel başkanlar bu gibi konularda her zaman çok büyük avantaja sahiptir...

Çünkü genel başkanı seçecek partililerin ve örgütlerin çoğunu temsil eden delegelerin seçiminde en çok başkanın sözü geçer.

Karşısına hangi aday ve adayların çıkacağı da önemlidir ama değindiğim gerçek genelde pek değişmez.

★★★

Peki ama karşısına hangi adaylar çıkacak?

Şu anda Kemal Kılıçdaroğlu dışında ismi geçen iki iddialı genel başkan adayı var.

Resmen açıklanmış bir durum olmasa da bu iki isim şimdilik Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel gibi görünüyor.

★★★

CHP’li değilim...

Parti binasına gitmişliğim falan yoktur. Bir kez yıllar önce genel başkanla söyleşi yapmaya gitmiştim, hepsi o kadar.

Bu partide tanıdığım yönetici ve milletvekili sayısı çok azdır. Eskiden çok vardı, şimdi giderek azaldığını söyleyeyim.

Onlar bizi ismen tanır ama biz onları tanımayız!

Açık söyleyeyim, bazılarını da pek sevmez ve özellikle uzak dururdum. Şimdi de öyle...

Somut örnek istiyorsanız rahmetli Deniz Baykal onlardan biri idi. Somut nedenleri vardı, birbirimize ısınmamız pek mümkün olmamıştı.

Dolayısıyla, CHP’nin içinde yer alan geleneksel hiziplerde falan asla bir yerim olmadı ve zaten olamazdı.

Yani CHP ile tek gönül bağım her seçimde sandığa gittiğimde oyumu bu partiye vermekti...

Ama çoğu zaman da, bu sağ iktidarları CHP ile aynı doğrultuda, aynı çizgide eleştirdik ve haklı olarak suçladık.

Onun da başlıca nedeni, Atatürk’ün kurmuş olduğu, ilkelerine her zaman olmasa bile bazen sahip çıkan parti olması idi.

★★★

Seçim oldu bitti, iktidar partisinin keyfi son derece yerinde!..

Doğrusunu isterseniz iktidarın sonsuz nimetlerinden dibine kadar yararlanmayı iyi öğrendiler. Oysa ilk iktidar yıllarında bu kadar cüretli değil, tam tersine biraz ürkektiler!

Hiç değilse işleri ‘kitabına uydurmaya çalışırlardı.

Sonra coştular ve her meydanda at koşturmaya başladılar.

İktidar partisinde tek adam ilkesi geçerli.

CHP’de ise her kafadan farklı ses!..

★★★

Memlekette şu olanlara tanık oldukça insanın aklına ister istemez bazı sorular gelmesi kaçınılmaz oluyor.

Niçin CHP her konuda, özellikle kendi içinde bile günah keçisi ilan edildi...

- Fetö ile ortaklık yapıp ondan medet uman CHP mi idi?

- Ülkeyi parsel parsel sattı mı, sicil dosyasında bu gibi satışlar mı var!

- Fabrikalarımızı, sanayi tesislerimizi, limanlarımızı, madenlerimizi, arazilerimizi ve her şeyimizi eşe dosta, yerli ve yabancı işbirlikçilere peşkeş çeken CHP mi olmuştu?

- Adına enflasyon denilen belayı başımıza musallat eden CHP mi idi?

- 10 milyondan fazla sığınmacıyı Türkiye’ye getirten bunlar değilse hangi iktidardı?

- Hukuk ve adalet kavramlarını kim yok etti, yargı bağımsızlığını hangi iktidar silindir gibi ezdi geçti?

★★★

Sorulması ve yanıt alınması gereken yüzlerce soru var...

Ancak gelin görün ki CHP yıllardan beri kendi iç sorunlarıyla uğraşıyor.

Günah keçisi olayı!

Kim başkan olmalı, parti hangi ekibe teslim edilmeli meselesi ve şimdilik ‘kibarca’ yapılan karşılıklı suçlamalar!

Bir yanda atı alan Üsküdar’ı geçmiş, CHP’nin uğraştığı konulara bakın siz!

Ne acıdır ki partinin başına kim geçerse geçsin, (kendi adıma söylüyorum) somut bir iyileşme beklemem.

Peki ne olabilir?

Umudum bu sözlerimde yanılmaktır!