Sevgili okurlarım, bugün bayram günü... O yüzden bayram tatilinde iyi gider diye bir kez daha biraz tatlı, yumuşak ve siyasetsiz bir şeyler yazayım dedim.

Şinasi Nahit Berker


Konusu yine gazeteci abimiz, bizden önceki kuşak gazetecilerden Şinasi Nahit Berker...(1920-1996).

Bana ölümünden önce imzaladığı ve çok değerli bir anı olarak sakladığım “Gazeteci Olunmaz Gazeteci Doğulur” isimli kitabını bir kez daha okudum.

Rahmetli abimiz çok ilginç olaylar anlatıyor...

Kalemi keskin, mesleğin hakkını veren çok iyi bir muhalif gazeteci.

Hayatı roman!

★★★

Yıl 1933. Şinasi abi 13 yaşında. Yakın arkadaşları Ömer ve Erdal İnönü Pembe Köşk’te sünnet oluyor. Davete Atatürk de katılıyor, ikisine de birer altın saat hediye ediyor.

13 yaşında, ortaokul ikinci sınıf öğrencisi Şinasi’yi yanına çağırıp başını okşuyor ve soruyor...

“Büyüyünce ne olacaksın sen?”

“Gazeteci olucam.”

“Ama gazeteci olursan hep doğruları yazacaksın, söz mü?”

Şinasi abi kitabında son noktayı koyuyor:

“Şimdi 44 yıllık gazeteciyim ve Atatürk’e verdiğim sözü hep tuttum.”

★★★

Şinasi abi Mevhibe İnönü’nün yakın akrabası. Bu yüzden İsmet Paşa ile de yakınlığı var.

Alkolle de arası çok iyi!

Şinasi Nahit Demokrat Parti iktidarı döneminde yaptığı eleştiriler, devlet ve hükümet büyüklerine hakaret ettiği iddia edilen yazıları nedeniyle çok sayıda hapis cezası alıyor ve Ankara cezaevinde yatıyor. Cezaları yağdıran hakim o dönem çok ünlü olan Basın Mahkemesi başkanı Adil Güneşoğlu.

Günün birinde abimiz bir yazısı nedeniyle yine sanık sandalyesinde, jandarmalar arasında ifade veriyor...

Sorguyu bitiren hakim Adil Bey kararını açıklayacak ve belli ki yeni bir hapis cezası yolda...

Her zaman olduğu gibi “Gereği düşünüldü” diye ilk cümlesine başlayınca Şinasi abi sanık sandalyesinden zıplıyor:

“Hakim Bey lütfen... Hep gereğini düşünüyorsun, biraz da beni düşün!”

★★★

Günün birinde Adil Güneşoğlu vefat ediyor. O sırada yine hapishanede olan Şinasi Nahit Berker cenazesine görkemli bir çelenk gönderiyor.

Kocaman şeridin üzerindeki yazı:

“İyi yolculuklar. Yolun açık olsun. Şinasi Nahit.”

Bu olay New York Times gazetesinde yazı konusu oluyor.

★★★

Muhalefet lideri İsmet İnönü’nün Ulus gazetesinde bir yazısı çıkıyor ve gazete o yüzden kapatılıyor.

İnönü birkaç gün sonra gazeteye geliyor, bütün yazı işleri ekibini haber masasında boş otururken görünce soruyor:

“Burada tembel tembel niye oturuyorsunuz bakalım?”

Şinasi Nahit ayağa kalkıp esas duruşa geçiyor:

“Sayenizde oturuyoruz Paşam!”

★★★

Yine Demokrat Parti dönemi... Hapisten çıkan Şinasi abi 40 yaşında askere gidiyor. Kurada Erzurum’u çekmiş. Trenden iner inmez gecenin yarısında postanenin yerini öğreniyor ve Ankara’ya telgraf çekiyor:            “İsmet İnönü, Çankaya Ankara. Stop. Paşam (Erzurum’daki) 3. Ordu emrinizdedir stop. Yedek subay asteğmen Şinasi.”

★★★

Çankaya’da Cumhurbaşkanı İnönü’nün konuklarının çağrılı olduğu bir yemek sofrası... 15 metrelik uzun bir masa. Bir ucunda İnönü oturuyor, öteki ucunda Şinasi Nahit Berker...

Ve yanında İsmet Paşa’nın oğlu, aynı zamanda yakın arkadaşı olan Ömer İnönü.

Kalabalık masada Başbakan Şükrü Saraçoğlu, Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu, başka bakanlar ve üst düzey bazı bürokratlar var.

Kulakları ağır işiten İnönü, bu dostça sohbette başbakan ve bakanlara bazı sorular soruyor ama ne deseler çoğu zaman kulağını eliyle öne ittirip “Duymadım, bir daha söyle” diyor.

Onlar da yüksek sesle, duyana kadar tekrarlıyor.

★★★

Bu arada sofraya güzel bir balık yemeği geliyor.

Şinasi abi yanında oturan Ömer İnönü’nün kulağına eğilip fısıldıyor:

“Yani şu balığın yanında iki duble de rakı ikram etseler olmaz mı!..”

İstediğini duyan, istemediği şeyleri ise hiç duymayan sağır (!) İnönü, masanın öbür ucundan sesleniyor:

“Ne o Şinasi, sen rakı mı istedin!..”

★★★

Şinasi Nahit Berker’le yaşanmış gerçek bir olay daha...

27 Mayıs 1960 ihtilali olmuş, yönetime askerler el koymuş, Demokrat Parti iktidarı devrilmiş.

Devlet Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel gazete-dergi sahip ve yöneticileri ile başyazarlarını davet etmiş, ilk basın toplantısını yapacak.

Çok önemli bir olay.

Yanında Alpaslan Türkeş dahil, ihtilali yapan Milli Birlik Komitesi’nin bazı subay üyeleri...

★★★

Çağrılı olan her gazeteci daha önce verilen talimat doğrultusunda ayağa kalkıp kendisinin ve yayın organının adını söylüyor:

Ahmet Emin Yalman, Vatan gazetesi efendim...

Nadir Nadi, Cumhuriyet gazetesi sayın devlet başkanım...

Ulus...Milliyet...Hürriyet ve diğer gazetelerin sahip ve başyazarları tek tek ayağa kalkıp kendilerini tanıtıyor...

★★★

Sıra kendisine gelince Şinasi abi de ayağa kalkıyor, bastıra bastıra bağırıyor:

“Şinasi Nahit Berker, hop dedik...”

Bir dakika sonra başyaver yanına gelip kulağına yavaşça fısıldıyor:

“Şinasi Bey sizi dışarıda telefondan istiyorlar, çok acilmiş... Sessizce çıkalım lütfen...”

Toplantı salonundan apar topar çıkarılan, “Beni yanlış anladınız” deyip dışarıda derdini anlatmaya çalışan şaşkın durumdaki Şinasi abiyi bir daha salona almıyorlar.

Meğer o sırada Hop Dedik isimli bir siyasi mizah dergisi çıkarıyormuş!

Allah rahmet eylesin!