Sevgili okurlarım, cezaevlerinden sık sık mektuplar alıyorum ama pek çoğunu bu köşede kullanmam mümkün olmuyor.

Son mektup elime birkaç gün önce geçti. Yazan Fethiye Seydikemer cezaevinden Samet Selvi.

İddiasına göre cezasını yatma süresi aylar önce bittiği halde tahliye edilmeyen bir mahkûm. İçeride fazladan yatırılıyor...

Mektubunun başında bu yazının başlığında özellikle kullandığım üç sözcüklü soruyu koymuş:

Ölüm hayattan tatlı mıdır?

Mektubu biraz kısaltarak ve bazı basit Türkçe hatalarını düzelterek sizlere iletiyorum.

★★★

“Sayın Emin Bey merhaba, nasılsınız? Size bu mektubu yazma amacımın üç nedeni  var.

Birincisi, içimi dökebileceğim, yaşadıklarımı duyurabileceğim biri olmasını istedim. Çünkü köşe yazılarınızla cezaevinde olan mazlumların, mağdurların ve kader mahkûmlarının sessiz çığlığına ses olmaya çalışan ender insanlardan birisiniz. Size sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Emin Bey, ikinci nedenim 15 Temmuz sonrası yaşadığım hukuksuzluklardan bahsetmek olacaktı. Ancak, bu konu yüzlerce sayfa tutacağından sadece yaşamakta olduğum hukuksuzluk ve adaletsizlikten söz etmek istiyorum.

Ben medyada zaman zaman gündem olan ŞİKE KUMPAS davasında yargılanmış, Kanun Hükmünde Kararname ile meslekten ihraç edilmiş eski bir polis memuruyum.

Bu dosya kapsamında tarafıma yöneltilen yedi ayrı suçlamadan, sadece FETÖ’ye üye olmak suçundan 6 yıl 3 ay ceza, diğer altı suçlamadan ise ceza vermeye yer yok hükmü uyarınca bir yıl serbest denetimden yararlanma hakkı verildi.

Tarafıma verilen 6 yıl 3 ay ceza süremi 2023 yılının Haziran ayında tamamladım. Ancak tarafıma verilen denetim hakkından yararlanmam gerekirken hala cezaevinde tutulmaya devam ediyorum. Nedeni ise dosyam hakkında halâ Yargıtay’ın Onama/Bozma kararı vermemesi.

Çok sayıda sanık olduğu için dosyanın incelenmesinin uzun süreceğini öğrendik.

Sizce yatarım bittiği halde tahliye edilmemem, tarafıma verilen cezanın bir işkenceye dönüşmesine sebep olmuyor mu? Yargıtay’ın olumlu veya olumsuz karar vermesini mi bekleyeceğim? Bu hak mı, adalet mi?

Ya dosyamın incelemesi 2-3 sene daha sürerse, onlar incelerken ben karar verilene kadar yatmaya devam mı edeceğim?

Neden fazla süre cezaevinde yatırılarak eşimden, çocuklarımdan, ailemden ayrı bırakılıyorum? Benimle birlikte neden onlar da cezalandırılıyor.

Nerede hak, hukuk, adalet?

★★★

‘Ölüm hayattan tatlı mıdır’ sorusunu bana sorduran ve üçüncü en önemli neden “Nakil” konusudur. 2016 yılından beri çocuklarım ve ailem çeşitli travmalara maruz kaldı.

Yaşadığım bu süreçte tutuklanmam yeterince bir felaket değilmiş gibi, bir de dört yıl sonra, 2020 yılında başımıza daha şiddetli bir yıldırım düştü.

Annemin kanser olması...

Ve hemen bir yıl sonra bir yıldırım daha... Babamın alzheimer (bunama) hastalığına yakalanması.

Ayrıca çocuklarım ve eşim de psikolojik olarak etkilenmiş, çeşitli sıkıntılar yaşamış ve psikolog desteği almak zorunda kalmışlardır. Yine eşime de benim gibi aynı süreç yaşatılmakta, hakkında dava dosyası açılarak cezalandırılmaktadır. (Dosya temyiz aşamasında).

Bu durum yaşları 8 ve 13 olan kız çocuklarımın hem annesiz hem babasız kalmasına ve hem de psikolojik olarak telafisi mümkün olmayan daha büyük sorunlara neden olacaktır.

Annemin ve babamın bana, aynı zamanda çocuklarımın bir nebze de olsa psikolojileri yerine gelebilmesi için babalarına ihtiyacı var.

★★★

Muğla Fethiye Seydikemer cezaevinde yattığım süre boyunca sağlık ve para sorunlarından dolayı annem hiçbir görüşüme gelememiştir. Şu an İstanbul’dan çıkıp Muğla-Fethiye’ye görüş için otobüsle 13 saatlik yolu gelip gitmeleri kişi başı en az 2.500 lira, toplamda 8.000-8.500 lira gibi bir meblağ tutmaktadır.

Ekonomik olarak hiçbir gelirimiz olmadığından geçimimizi emekli olan babamın aldığı 7.500 liralık maaşı ile temin etmeye çalışırken, babamın bir aylık maaşından fazla bir parayı beni görmek için verebilmesi ve alzheimer hastalığının da ilerlemiş olması artık çocuklarımla birlikte kendisinin de gelebilmesi adına çok mümkün gözükmemektedir.

★★★

Sayın Emin Bey, başka bir cezaevine gidebilmek için her ay Adalet Bakanlığına gönderdiğim dilekçelerimde ailemin de durumundan bahsetmeme ve hatta doktor raporlarını sunmama rağmen, ya bulunduğum cezaevi savcısı ya da bakanlık nakil için hep aynı gerekçe ile (kapasiteler dolu) ret cevabı vermektedir.

Yatış sürem bittiği halde tahliye olamıyorum.

Ailemin yaşadığı sağlık sorunlarını da belirtmeme ve hatta doktor raporlarını sunmama rağmen İstanbul’a veya oraya daha yakın bir cezaevine nakil edilmiyorum.

Size soruyorum, ben cezalandırılırken eşim, çocuklarım ve annem-babam da cezalandırılmış olmuyor mu? İstanbul’da bulunan 14 adet cezaevinde benim de kalabileceğim bir kişilik bir yer bulunamıyor mu? Zorunlu nedenle nakiller için yasa ‘Adalet Bakanlığınca belirlenen konumlarına uygun diğer kurumlara nakledilebilir’ der. Anayasaya göre de herkesin aile hayatına saygı gösterilmesi gerekiyor. Konumuna uygun olmayarak kaldığım bu cezaevinde bu haklar acaba ihlal edilmiyor mu?

Bir hukuk devletinde asla gerçek suç unsuru sayılmayacak ‘şeyler’ bizim ülkemizde büyük suç unsuru. O yüzden cezaevleri hukuka göre suçlu olmayan ama devletimizin alınlarına suçlu damgası yapıştırdığı, suçlu saydığı insanlarla dolu. Akıl alır gibi değil.

★★★

Bu devleti yönetenler gitsinler, 8 ve 13 yaşındaki kızlarıma benim durumumu izah edebiliyorlarsa etsinler. Yasa deyip, kanun deyip anlatsınlar.

Ölümün pençesindeki anneme, onun gözlerinin içine bakıp anlatsınlar. Anlatamazlar zira bu durumun izah edilebilir bir yanı yok. Ölümün eşiğinde, evlat özlemiyle yanan o anneye hürmet etsinler zira o, hürmeti hak ediyor.

Artık dayanmakta çok zorlanıyorum. Size çaresizlikle yazıyorum. Ben ne yapsam da, ne kadar cezamı yattım desem de ben mahpus değil terörist olarak görülüyorum.

Acaba beni istemeyen, vatandaş olarak tanınan haklarımı vermeyen bu ülkenin vatandaşlığından çıkabilir miyim?

En iyisi beni öldürsünler. Yaşadığım bu acılar, bu haksızlıklar bitsin...

Belki de ÖLÜM HAYATTAN DAHA TATLIDIR.

Saygılarımla. Samet Selvi.”