Sevgili okurlarım, özellikle seçim öncesine denk gelen dönemlerde her adayın ve her partinin biraz ‘palavra’ atması normaldir.

Yeter ki bu iş cıvıklığa varmasın.

Yalan söylemek siyasetçinin işidir.

Ancak abartıya kaçan yalanların hesabı da günü gelince sorulur.

★★★

Şu son seçimler öncesinde Türkiye’de millete karşı söylenen yalanların haddi hesabı yoktu.

AKP kazandığı takdirde memleket cennete dönecekti.

Zaten bütün dünyada “Türkiye yüzyılı” başlamıştı bile!

Cumhuriyet’in 100. yılını kutlamak için bir tek adım bile atamayan iktidar bu kavramı piyasaya sürüp yeni bir yutturmacaya başvuruyordu.

Hem de bütün dünyada Türkiye yüzyılı!

Ancak bu yalan ortalıkta öyle tek başına bırakılırsa hiç kimsenin inanması söz konusu olmazdı. Millet o kadar saf değildi.

Din iman sömürüsü yapmak kolaydı.

Diyanet’in Başkanı olan partili şahsa talimat verirsin, eline Osmanlı halifelerinin kılıcını tutuşturup cami minberlerinde iktidar lehine nutuk atmasını sağlarsın, olur biter.

Ama bunun etkisi yeterli olmaz.

★★★

O halde ne yapacaksın?..

Başka somut şeyler lazım ki yutturma süreci hem daha çabuk, hem de daha etkili olsun.

Bizi yönetenler çok akıllı insanlar!

Çözüm bulmakta gecikmediler.

Hemen törenler düzenlendi, televizyonlar anında canlı yayınlara geçirildi.

Bu hayırlı işler konusunda camilerde hutbeler okundu.

Ne oluyordu?

★★★

Mekanizma iki temel unsurdan oluşuyordu.

Petrol ve doğalgaz.

Memleketin iki ana sıkıntısı...

Bizde ne yeterli petrol var ne de doğalgaz.

Bu ikisi olsa vallahi köşeyi döneceğiz ama yok ki!

İşte o zaman bizi yönetmekte olan akıllıların aklına cingözce bir fikir geldi:

“İkisini de bulmuş olalım!”

★★★

Seçim öncesi propaganda mekanizması işte bu aşamada başlatıldı!

İlk aşamada petrol vardı.

-“Gabar dağında TPAO tarafından açılan kuyularda çok kaliteli petrol bulduk. Türkiye’nin petroldeki dışa bağımlılık süreci bir süre sonra sona erecek. Kuyular hazırlanıyor. Üretimin başlamasına az kaldı.”

İnanan saf vatandaşlar “Vay bee, valla helal olsun bizim Tayyip’e de  partisine de, elleriyle koymuş gibi nasıl buldular o verimli petrolü” diyordu.

★★★

Ancak iş petrolle bitmiyordu...

Bize bol kepçe ve çok acele doğalgaz kaynakları da gerekliydi...

Doğalgaz bulabilmek umuduyla araştırma ve sondaj gemilerini Akdeniz ve Karadeniz’e gönderdiler...

Ve şu muhteşem rastlantıya bakın ki gemilerin deldiği her yerden gaz fışkırmaya başladı!

Recep Bey daha fazla dayanamadı ve milletçe beklediğimiz müjdeyi hemen veriverdi!..

“Trilyon dolarlık doğalgaz yatağı keşfettik!”

Milyon değil, milyar değil tam bir trilyon dolarlık!

★★★

Çıkar petrolü, çıkar gazı, hasılatını bozdura bozdura harca.

Üzerine Gabar petrolünü de ekledin mi biraz ötemizdeki petrol zengini hırsız Arap şeyhlerini kucağa oturt.

Ondan sonracığıma, sen oralara para istemeye gideceğine hırsızlar bize gelip yalvarsın “Ya hacii ver bize de biraz bir şeyler, akmasa bile damlasın” diye.

★★★

Sevgili okurlarım, bir ülkede iş ciddiyetini yitirdiği takdirde her şey olur.

Son seçim öncesinde biz bunu defalarca yaşamadık mı?..

Medya gücünü, kiralık ve satılık medyaya estirilen propaganda rüzgarıyla birlikte devlet gücünü de arkasına alan iktidar, karşımıza gerçekle ilgili olmayan iddialı demeçlerle çıktı.

Gabar dağında bol kepçe, hem de kaliteli petrol!

Denizlerimizde bir trilyon dolarlık muhteşem doğalgaz kaynağı!..

Ve ardından gelen tatlı rüyalarla birlikte pembe hayallerden oluşan palavralar...

Tam da seçim öncesi idi.

Millet kandırıldı...

Tahmin ediyorum ki bu yalanlara kanıp desteğini AKP’den esirgemeyen milyonlarca saf ve eğitimsiz insanımızın oyları bu yolla devşirildi.

Peki sonuç?

Sıfıra sıfır elde var sıfır.

Şimdi hepimize düşen görev, çıkacak bu petrolle birlikte doğalgazı beklemek!

Az kaldı, işte o zaman köşeyi tam kadro döneceğiz!

Başka ne demeli ki.