Zuhal Ebrar Yıldız, geçen 11 Aralık günü akşam üzeri Beyoğlu Kaptanpaşa’daki evlerinden çıkıp birkaç sokak ötedeki babaannesinin evine doğru ağır ağır yürüdü.

Yıldız, 18 yaşındaydı.

Liseyi bitirmişti.

Hayalinde hukuk okumak vardı.

Antalya Aksekili bir ailenin dört çocuğundan biriydi.

Kaptanpaşa, Aksekililerin çoğunlukta olduğu bir mahalle... Bu yüzden Yıldız, emniyette olduğunu düşünerek, Yay Sokak’a girdi. Site içindeki yaya yolundan ilerledi.

Okçular Vakfı’nın kamera kaydına göre saat 19.04’ü 38 saniye geçe sokakta park etmiş iki motosikletli ve yanındaki iki kişinin yanından cep telefonuna bakarak devam etti. Sağındaki merdivenden polis A.D.’nin indiğini görmedi.


 


Saniyeler sonra...

Yıldız, amcasının evinin önüne varmıştı ki motosikletliler gaza bastı ve silahlar art arda patladı. Polis A.D.’nin silahından çıkan kurşun iddiaya göre yerden sekip Yıldız’ın sırtına saplandı. Bir motosiklet, yere düşen Yıldız’a çarpıp hızla kaçtı.

Genç kız oracıkta can verdi.



Firarilerin silah çıkarttığını düşünmüş!

Cezaevine gönderilen A.D.’ye bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan iki yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası istemiyle üç gün önce dava açıldı.

İddianameye göre...

Gasp Bürosu yağma ve hırsızlıktan aranan H.Y. ile S.Ç.’nin Yay Sokak’ta olduğu istihbaratına ulaştı. A.D.’nin amirliğindeki dört kişilik ekip sokağa geldi.

A.D., ifadelerinde, polis arkadaşının hızlı adımlarla arkasından gelmesi üzerine firarilerin şüphelendiğini ve H.Y.’nin elini beline götürdüğünü iddia ediyor. İki firarinin motosikletlerini çalıştırarak, üzerlerine sürdüğünü ileri sürüyor.

“Dur” uyarısında bulunduğunu belirten A.D., şöyle konuşuyor:

“Motosikletin ışıklarını yakıp üzerime geldiklerinden dolayı, H.Y.’nin silahını çıkartıp bana doğrulttuğunu düşündüğüm için motosikletin teker kısmına doğru ateş etmeye başladım. Gittikleri yol site içerisinde kaldırımlı ve karanlık bir yoldu.” A.D., Yıldız’ı fark etmediğini öne sürüyor.

Beyaz motosikleti kullanan S.Ç.’nin bir şahsa çarptığını ifade ediyor.

Kastettiği kişi, yere düşen Yıldız’dı.

A.D. şöyle devam ediyor:

“S.Ç.’nin çarpması sonucu şahsın düştüğünü zannettim. Yanına gittiğimde vurulduğunu anlamadım. Çünkü kan yoktu. Vurulduğunu hastanede öğrendim. Vurma kastım yoktu. Zaten şüphelilerden başka kimseyi görmemiştim. Şüphelileri vurmak değil, durdurmak ve kendimi korumak amacıyla ateş ettim. Üzerime geldikleri için paniklemiştim. Kanunun verdiği yetkiler çerçevesinde hareket ettim.”

Polis H.B. ise amirin üç el ateş etmesinden sonra kendisinin de silaha davrandığını söylüyor.

H.B:

“Kaçanlar çok sayıda silahlı yağmaya karışmaları nedeniyle toplum için zararlı şahıslardır. Yakalamadığımız takdirde vatandaşların mallarına ve canlarına tehdit oluşturmaktadırlar. Bu tehdidi önlemek için silah kullanmak zorunda kaldık. Ancak talihsiz bir olay meydana gelmiştir.”

Kurşuna bakarak yorum  

İddianamede, A.D.’nin motosikletlerin arkasından yere doğru üç el ateş ettiği, “bu atışlardan birinin yerden sekerek maktule denk geldiği” iddia ediliyor.

Kurşunun yerden sektiği iddiası bilimsel bir rapora değil, savcının yorumuna dayanıyor. Savcı “merminin yerden sekme sonucunda bir tarafının yassılaşmış olmasını” dayanak alıyor.

Görüntüler yalanlıyor

İddianamenin kabul edilmesiyle birlikte Okçular Vakfı’nın kamera görüntüleri dosyaya girdi. Bu görüntüler polis A.D.’nin savunmasını, savcının yorumunu ve görüntü tespit tutanağını çürütüyor.

Görüntülere göre:

Saat 18.48: S.Ç. ve H.Y. motosiklet üzerinde iki kişiyle sohbet ediyor.

Saat 19.04,38: Yıldız, kamera açısına giriyor.

Saat 19.04,44: Polis A.D., merdiven başında görünüyor.

Saat 19.04,48: S.Ç. motosikletini çalıştırıyor.

Saat 19.04,51: H.Y. ayağa kalkıyor.

Saat 19.04,53: İki firari motosikletle sola kaçarken, polis A.D. silahını çekip ateş ediyor.

Saat 19.04,56: Yıldız vurulup yere düşüyor.

Polis A.D. üç, H.B. iki el ateş ediyor.

İddianamede “Motosikletli S.Ç.nin belinde silah olduğu” iddia ediliyor. Polis A.D. ve H.B. de H.Y.’de silah olduğunu ileri sürülüyor. Oysa görüntülerde bu kişilerin ellerinde veya bellerinde silah görünmüyor. Polisler kendisine yönelik saldırı olmadığı, firariler ağır nitelikte suç işlemedikleri halde arkalarından ateş ederek, suç işliyor.

Kaldı ki polisin iddia ettiği gibi azılı suçlu olsalardı biri ertesi gün teslim olmaz, diğeri evinde yakalanmazdı.

Geçiyorum, hiçbir suçu olmayan Yıldız’ı...

Polis, kaçan şüphelilere de öldürme kastıyla ateş edemez.

Altı saniye sonra...

Diğer taraftan polis A.D.’nin Yıldız’ı fark etmediği savunması görüntülerle uyuşmuyor. Çünkü A.D., Yıldız’ın yoldan geçmesinden altı saniye merdivende beliriyor.

Görmemesi imkansız!

Aynı şekilde, yolun karanlık değil, aydınlık olduğu anlaşılıyor.

Bu çevrede Okçular Vakfı’nın misafirhanesi, kimi apartmanlar, Sinanpaşa Camisi ve bir anaokulu var.

Yıldız, sitenin içindeki yaya yolunda yürüyor.

Yolu anaokulundan çıkan öğrenciler ve veliler, yürüyüş yapanlar, cami cemaati kullanıyor.

Bu noktanın mahalle arası olduğunu biliniyor.

Ne zamandan beri polis, mahalle arasını poligona çevirerek, atış talimi yapar gibi suçlu kovalıyor?

Polis vatandaşın gelip geçtiği sokakta, firari yakalamak için de olsa silaha başvurarak, insan hayatını hiçe sayıyor. Nitekim kurşunlardan biri, Zuhal Ebrar Yıldız’ın canını aldı.

Yıldız Ailesi’nin avukatı Adnan Harman, 10 yıllık polis olan A.D.’nin Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun verdiği silah kullanma yetkisini aştığını, olası kastla öldürmek suçundan yargılanması gerektiğini vurguluyor.

İstanbul 45. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan bu davanın ilk duruşması 9 Mayıs’ta görülecek.