Seçim yaklaştıkça, söyleyecek sözleri kalmayan iktidar yanlıları iftiralara başladılar. Yalanların biri bin para!!

Çocukluk çağlarımızdan beri büyüklerimizden hep duyardık, alnı secdeye gelen imanlı insanlar, ahlaklı olur, yalan söylemez, kul hakkı yemez, hırsızlık yapmaz ve dini inançlara saygılı olurlar.

İnanıyorum ki milyonlarca genç de ailelerinden bu öğütlerle büyümüşlerdir.

Ne oldu bize, neden bu durumlara geldik. Seçim kazanmak için bu denli yalanlara , iftiralara, insanları karalamaya değer mi?.

Hani hep denir ya”

Üç günlük dünya için değer mi”?.

Belli yaşın üstündeki yurttaşlar, bugün yaşananlara gördükçe geçmiş seçimleri düşünüp içlerinden neler geçirdiklerini tahmin edebiliyorum.

Son on yılda, ülke her açıdan inanılmaz bir değişim geçirdi. Bu değişim yapılacak  seçim çalışmalarına da yansıdı. Siyasette ki kullanılan terminolojinin çirkinliği, iftiralar ve yalanlar, insanları adeta yaşamdan  soğuttu. Hele hele dinin siyasete alet edilmesi.

Siyaset uğruna artık, cami avlularına bile kürsüler kurulup siyaset yapılıyor. Bir kesim, “millet ittifakı gelirse Diyanet’i kapatacaklar,

Adalet Bakanı Bozdağ, Urfa’da, “ya şampaya ile kutlayacakların ya da secdeye varıp şükür edeceklerin seçimi”,

sayın Binali Yıldırım Yozgat’ta, “İşgalciler için kurtuluş savaşı vereceğiz” derken,

Büyük bombayı sayın Soylu patlatıyor “ darbe” den söz ediyor. Sayın Soylu darbe nereden çıktı. Seçimleri siz kazandığınızda “Demokrasi”, kaybettiğinizde “ darbe” öyle mi?. Artık sizler de biliyorsunuz ki, halk size sandıkta güle güle diyecek.

Beyler, geçmişte Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk ve onun silah arkadaşı İnönü’ye de ne iftiralar atıldı. Her ikisine de dinsiz,Yetmedi “ iki ayyaş” denildi.

Kutsal kitabımız Kur’an’ın ilk emrine uyup okusanız, o iki kahramanın kim olduğunu öğreneceksiniz, ama öyle bir niyetiniz yok.

Madem okumuyorsunuz, bari ben yardımcı olayım.

“Her sabah dünyada ilk ezanın okunduğu yer Japonya’nın en doğusundaki Kamçatka’dır. Oraya o camii yaptıranın adı da ATATÜRK’tür.

“Suud kralı dikkatine!! Tarafımıza ulaşan haberlere göre Allah’ın sevgili ve özel kulu, elçisi Peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın kabrini yıkıp yerini değiştirecekmişsin. O mezarın tek taşına dokunursan Kurtuluş Savaşı’nı bırakır ordularımla aşağı inerim” 26 Haziran 1919.

Atatürk kendi parasıyla, her yurttaşın okuyup anlaması için kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i tercüme ettirdi. Bir kesimin Atatürk’e düşmanlığı da Kur’an’ı Türkçe’ye çevirtmesidir. Eğer Kur’an’ın Türkçe’si okunsa idi, bugün ne tarikat, ne cemaat ne de bu din baronları ortada olamazdı.

Seçime çok az bir süre kaldı. Zaten bu seçimde yurttaşa söyleyecek sözünüz de kalmadı.

Bakın ünlü düşünür Giordana Bruno  ne diyor?. “Tanrı, iradesini hakim kılmak için iyi insanları kullanır. Yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar”.

Seçmen artık her şeyin farkında. Ortalık ekonomik ve siyasi yangın yeri. 14 Mayıs’ta seçmen gereğini yapıp, aydınlık bir Türkiye için bu iktidara güle güle diyecek.

Sayın Cumhurbaşkana acil şifalar diliyorum.

SON SÖZ; Dinlerin kitaplarını okuyup anlayana “Ataist”,

Okuyup anlamayana “Dindar”,

Hem okuyup hem anlamayana “Yobaz” denir.

NİKOLA TESLA