Eskiden İran'da çaya tatlandırıcı olarak hurma ve üzüm katılıyordu. İngilizler, İran'a şeker satmaya kalktıklarında bunu başaramadılar.

Sonra İranlı Mollalarla irtibat kurdular. İngilizler Mollaların vereceği FETVA karşılığında,
kazancın yüzde 10'nu teklif ettiler. Mollalar bu teklifi kabul ettiler. İran'da Cuma namazları o bölgenin en büyük camiinde ve çok kalabalık olarak kılınıyor olup, bir Cuma hutbesinde Mollalar şu VAAZI verdiler. "Siz Allah'ın nimeti olan HURMA ve ÜZÜMÜ nasıl olur da çaya katarsınız? Bundan böyle çaya şeker katacaksınız. Bu VAAZDAN sonra İran'lılar çaya şeker katmaya başladı. İşler yoluna girince, İngilizler, Mollalara verdikleri yüzde 10 payı satışların iyi gitmediği gerekçesiyle vermemeye başladı.

Bunun üzerine Mollalar, ilk Cuma hutbesinde ikinci bir FETVA daha verdiler: ‘’Gavur icadı şekeri çaya katmak caiz değildir" dediler. Bu FETVA üzerine İranlılar, evlerindeki şekerleri sokaklara döktü. Bu durum üzerine İngiliz firmaları, mecburen Mollalarla yeniden masaya oturmak zorunda kaldı.

Fakat Mollalar bu sefer, İngiliz firmalarından yüzde 20 pay istedi. Eee... Dinsizin hakkından sahte ve uydurma Muaviye İslam inançlı sahtekar imanlı (!) gelirmiş. İngiliz'ler çaresiz kabul etti. Bunun üzerine Mollalar, ilk Cuma hutbesinde bu seferde şu FETVAYI verdi:

"Biz size çaya şeker katmayın dedik ama sokaklara dökün de demedik. Şekerleri sokaklara dökmeyeceksiniz, şekeri çaya batıracak ve böylece gavur icadı şekere boy abdesti aldırarak içeceksiniz" dediler. Tabii ki bu FETVA İran halkı tarafından hemen yaşama geçirildi. (alıntı Yaşar Nuri Öztürk)

SON SÖZ; İran'da gerçekleşen bu yaşanmışlık dinin cahil insanları aldatmak, yönlendirmek, onları sömürmek açısından ne kadar etkili olduğunu gösteren bir örnektir. YAŞAR NURİ ÖZTÜRK