Dışa bağımlı, onların parasına muhtaç bir ekonomimiz var. Böyle yazınca hoş görünmüyor ama gerçek bu... Nitekim Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in yurtdışını turlaması, yabancı yatırımcılara dil dökmesi anlatıyor bize esas hikâyeyi...

★★★

Dışa bağımlı bir ekonomi, dedikodu düşkünü bir teyze gibidir... Komşunun ne yaptığı ne ettiği ile hep meşgul hep takiptedir. “Ah Amerika faiz oranlarını yükseltti mi?”, “Ha, Çin’in ekonomisi yavaşladı mı?”, “Peki, Avrupa’daki kriz çözüldü mü?” derken, kendi ekonomini unutuveririz. Sürekli başka ülkelerin ekonomik dalgalanmalarıyla yol almaya çalışırsın. Dolar yükselmiş, Euro çıkmış, altın düşmüş...  Dışa bağımlılık ekonomiyi bir denizdeki küçük bir sandal gibi sarsar durur. Elinde bir kürek, önünde dalga dalga sorunlar...

★★★

Yani, “altın bilezikle bile olsa, kelepçe kelepçedir”. Tutukluluk halidir. Sürekli olarak bir başka ülkeye bağımlı olan ekonomi, kendi özgür iradesini kaybeder ve dış güçlerin emrinde hareket eder.

Yüksek oranda borçluluk ekonomini yönetme kabiliyetini ve kontrolünü kaybetmek anlamına gelir. Biraz parayı verenin düdüğü çalması durumudur. Aynı zamanda başkalarının çıkarlarına uyma zorunluluğunu da getirir.

★★★

Kendi ekonomik stratejilerimiz yerine, başkalarının stratejilerine göre hareket etmek zorunda kalınır. IMF’ye sözüm ona borç verebilecek kadar zengin bir ülke Rusya’ya el açacak, borçları ertelemeyi isteyecek duruma geldi. IMF’ye borç vermek yalan tabii de, Rusya’ya borç soğuk çelik boru gibi...

★★★

Nitekim geldiğimiz yer aldığımız doğalgazın borcu veresiye defterine yazdırıldı. Düşünün ödeme için 2023’ün sonu bile denilemedi. Para yok ki! Taa 2024’e erteleme istendi. İyi bari kredi kartına 36 taksit teklif edilmedi. Yahu sen koskoca bir ülkesin, adamlar Türkiye’yi nereye sürükledi! Herhalde bu kepazelik başka bir partinin iktidar döneminde yaşansaydı gazetelerinde haftalarca manşet atarlar, televizyonlarda önümüzdeki 20 yıl boyunca tartışırlar, hatta belgeselini çekip döndüre döndüre gösterirlerdi.

★★★

Ekonomi taklaya geleli çok oldu ama işleri elimize yüzümüze bulaştırma faslı yönetim sisteminin değişmesi ile başladı. Başkanlık sistemi hız demekti, nefes bile aldırmadı. Ekonomiye dış borç alındığında, önce her şey yolunda gibi görünür. Ancak işler kötüye gitmeye başladığında, ödenecek borç ve faizler büyümeye başlar. Nihayetinde tıkanır. Türkiye bu durumu aşmak için Mehmet Şimşek’i çağırdı ama sistemi aşıp gidişatı değiştirmesi oldukça zor gibi... Büyük ayal kırıklığı olmasa bari...