Yeni yıla girerken son hafta boyunca Ankara’dan 84 milyona “ben sana müjde vereyim...” havası pompalandı.

Bayat bir kür!

Geçici iyileştirme.

Pansuman tedavi.

Son 70 yıl boyunca halk desteğini kaybetmiş tüm başbakanlar, cumhurbaşkanları, iktidar partileri seçimler yaklaşınca bu bayat küre hep başvurdular.  Hepsi de bu pörsümüş, yalancı, ikiyüzlü kürün altında ezildiler, isimleri, partileri tarihin çöplüğüne atıldı gitti. Ülke halkının sırtına ise bu bayat kürün faturası ağır bir enkaz bıraktı.

Aynısını yaşıyoruz.

Ben sana:

EYT vereyim.

Sen bana:

Oy ver.

Ben sana:

Ücret zammı vereyim.

Sen bana:

Oy ver.

Ben sana:

KYK borcu sileyim.

Sen bana:

Oy ver.

Ben sana:

Doğal gaz desteği.

Elektrik payandası.

Taşerona kadro.

Kamuya ek gösterge.

Gıdada KDV indirimi.

İcra borcunu silme.

Kredi borcuna af.

Vergi tarifesi makyajı.

Ne sıkıntın varsa...

Hepsine el vereyim.

Sen bana:

Yeter ki oy ver...

★★★

İşte sonunda o ağızdan çıkan “iri laflar” yenildi, yutuldu; “ülkenin zararına olan bu EYT’ de ben asla yokum. Seçim kaybetsem de yokum... Bunlar çift dikiş istiyorlar...” diyen cümlelerin daha tükürüğü kurumadan EYT çıktı.

Bayram ilan edildi.

Davullar çalındı.

Halaylar tutuldu.

Vatandaşlar gece boyunca SGK binaları önlerinde “prim günü eksikliğini borçlanarak giderme” kuyrukları oluşturdu. İlçe belediyeleri, geceyi kuyrukta üşüyerek geçiren EYT müjdesi almışlara sabah sıcak mercimek çorbasını bedava dağıttı.

İktidar oy bekliyor!

EYT müjdesi alanlar ise hemen hesaba oturdular ve gördüler ki, EYT maaşının yanında almaya devam edecekleri aylık maaşı da ekleyince (çalışmaya devam edecekleri için) yine de fiyatlara yetişemeyecekler. Onların emekli olmak istemeleri; evde oturup; Alman, Hollanda, Finlandiya, İngiliz, Japon ve hatta Bulgaristan ile Gürcistan emeklisi gibi yazın tatillere, kışın doğal sıcak su banyolarına gidebilecek bir mutlu hayata kavuşmak için değil...

Tek maaş yetmedi.

Yoksullaştılar.

EYT’ye muhtaç oldular.

EYT çıkınca bu yüzden bayram; davul, zurna, halay, gece kuyruğunun sabahında belediyeden bedava sıcak çorbalı pansuman tedavisinin büyüsüne girdiler.

Haftası dolmadı.

Uyandılar.

EYT maaşını koy.

Yine yetmiyor.

DEH müjdesi gerekli!

★★★

DEH: Doğuştan Emeklilik Hakkı (!) İktidarın başı, önce “ülkenin zararına olan bu DEH için ben asla yokum. Seçim kaybetsem de yokum... ” dedikten sonra seçim günü yaklaşınca sözünü unutur. Bir “DEH Müjdesi” patlatabilir. Türkiye’de her çocuk annesinden doğunca ve doğum evinde göbeği ebe hanım tarafından kesilir kesilmez Doğuştan Emeklilik Maaşı kendisine bağlanır.

Ben sana:

DEH vereyim.

Sen bana:

Oy ver.

DEH bayramı!

Doğumevi kuyrukları.

Belediyeden çorba.

Türkiye’nin ciddi ekonomistlerine sorun size anlatacaklardır: Bu “ben sana müjde vereyim sen bana oy ver” bayat kürünün yarattığı acı tablo; Türk halkının tüketim talep ve isteklerinin ülkenin üretim yapısı ve kapasitesini aşan noktaya ulaşması sonucunda doğdu. Türk halkının tamamının, kamu ve özel sektör şirketlerinin tümünün devletten beklediği sosyal harcamalar, yardımlar, karşılıksız ödemeler, teşvikler, diğer kamusal hizmetler ve özellikle seçim yıllarında verilen müjdelerin  tutarı; halkın, kamu ve özel sektör şirketlerinin devlete ödediği vergilerin ve kesintilerin çok üstünde oluştu.

★★★

Açıklar doğdu.

Dış borç açığı.

Bütçe açığı.

Cari açık.

Birbirini izledi.

Açıklar devleşti.

“Ben sana müjde vereyim sen bana oy ver” yalama hali öyle bir noktaya geldi ki, seçim yıllarında kişiler, guruplar, sınıflar kendi bütçelerindeki açığı kamuya transfer etmeyi hak olarak görür oldular. Ve 1954 yılından beri patlayan bütün derin krizlerin altında bu tarihsel gerçek yattı. Tayyip Erdoğan’ı iktidara taşıyan 2000 krizi de bir bankacılık krizi gibi görünse de aslında kamu maliyesinin batağa saplanmasıydı.

20 yıl sonra:

Aynı bataktayız.

EYT müjdesi kesmedi!

DEH müjdesi gerekli!