1000 odalı sarayda yaşayan iktidar partisi lideri ile evinin mutfağından iki günde bir video yayını yaparak “halkı tek bir soğan alabilmenin sıkıntısına soktular, ben gelince her şey güzel olacak” diyen muhalefet lideri yarışıyorlar.

Bir yanda:

1000 oda.

Öbür yanda:

1 tek soğan.

Tarihi seçim olacak.

Halk sandığa gidecek. Oyların yüzde 50 artı 1’den fazlasını 21 yıldır hep iktidar olmuş olana değil, bu kez muhalefete verecek. Silahsız, şiddetsiz, çatışmasız, demokratik, uygar bir seçim olacak. Türk toplumu yüksek düzeyli bir büyük olgunluk sınavı verme kararı aldı. Tarihi bir halk adımı atılacak. 1950 yılından bu yana Türkiye’de 100’e yakın seçim oldu. Hepsi de demokratik bir olgunlukla geçti.

Tersi de olabilir.

Oyların yüzde 50 artı 1’den fazlasını 1000 odalı sarayda yaşamayı seçmiş olana da verebilir.

Demokrasi bu!

Saygı duyarız.

Fakat bu ne!

Kaba güç.

Haksız hakimiyet.

Kudurmuş kuvvet.

Kuralsız kudret.

1000 odalı sarayda 21 yıldır iktidar olanlar, aynı anda düğmeye basılmış gibi hep bir ağızdan, “seçmen sandığa gidip de yüzde 50+1’den fazla oyu mutfaktan soğan gösterenlere verirse biz ülkenin yönetimini onlara teslim etmeyiz” diye yüksek sesle ve gergin bir yüzle söylemeye başladılar.

★★★

Bir yere gitmiyoruz.

Gitmeyi düşünmüyoruz.

Aklımızdan geçirmiyoruz.

Düşman işgali sayarız.

Darbe yaptılar deriz.

Kulak koparırız.

Diş dökeriz.

Çene dağıtırız.

Sokağa çıkarız.

Benim milletim Kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi teslim etmez diyorlar. Bu cümleleri, birer gün arayla, iktidar kanadının önde gelen isimlerinin ağzından peş peşe sıralıyorlar.

Kaosa mı oynuyorlar?

Kargaşa mı istiyorlar?

Köleleştirici bir otorite mi kurmak istiyorlar? Köleleştirici otorite: İktidar gücünü kendini başta tutmak için kullanan otoritedir.

Demokrasiye sığmaz.

Türkiye, 1000 odalı saraydan büyüktür, bir ulus bir tek kişinin kölesi olamaz.

★★★

“Benim milletim Kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana...” diye başlayan bir cümle kurmak; Kandil’in Türkiye’deki seçimleri etkileyebilecek gücü olduğunu kabul etmektir.

Sorarlar o zaman:

Siz neredeydiniz?

Kandil dediğin üç- beş terör çetesi, 84 milyonluk Türkiye’de seçimleri etkileyecek güce kavuşmuşsa siz 21 yıldır ne yaptınız? İktidar gücü elinizdeydi, 21 yılın sonunda Kandil’in gücü ile halkı korkutmak politikanın neresinde var?

Bir yanda:

1000 oda.

Öbür yanda:

1 baş soğan.

Evinin orta halli mutfağından vatandaşa “1 baş soğan göstererek” oy isteyen muhalefet liderinin 1000 odalı, 21 yıllık iktidarı sandıkta devireceği korkusuna düştüler.

Halka kızıyorlar.

Patates sevici.

Soğan budalası.

Demeye getiriyorlar.

Doğalgaz bulduk, petrol bulduk, uçak yaptık, gemi yaptık, Togg yaptık, tank yapacaktık, hiçbir şey yoktu hepsini biz yaptık, Türkiye’yi uçurduk, daha da uçuracağız  görmüyor, gidip oyunu soğan gösterene verecek diye “halka siyasal sandık darbecisi” diye çamur sıvamaya kalkıyorlar.

★★★

YSK’ya paralel bir yapı oluşturmaya yelteniyor, seçimleri, seçim sandığını, oyları darbe girişiminin ateşli silahı diye görüp, göstermeye yelteniyorlar.

Neler Gördük... Neler yaşadık... Neler duyduk... UNUTMA!


Üç dayanışma halkası!


Uzun yıllar bakanlık yapmış ve demokrat olarak kalma çizgisinden geri adım atmamış Tınaz Titiz, “seçim sonuçlarını zorbalık, şiddet ya da yasa dışı yollarla etkilemek isteyenlere karşı 3 caydırıcı dayanışma halkası bulunduğuna” dikkat çeken önemli bir yazı yazdı. Özetliyorum: 1- Cumhurbaşkanından mahalle muhtarına kadar her düzeyde kamu görevlisi vatandaşa “korkmama özgürlüğü” sağlamak zorundadır. Bunu talep etmeliyiz. 2- Hilesiz, hurdasız, adil seçim vazgeçilmez bir yurttaşlık hakkıdır. Bu hak en yalın kelime ve cümlelerle halka anlatılmalıdır. 3- Başta siyasi partiler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri tüm iletişim imkanlarını seferber ederek “seçim sonuçlarını zorbalıkla etkilemek isteyenlere karşı” toplum uyarılmalıdır.