Gözleri doğuştan görmeyen bir adam, elinde fener omzunda testi gecenin karanlığında evine gidiyormuş.

Biri ona sormuş:

Ey arkadaş!

Karanlıkla aydınlığın senin görmeyen gözünde bir farkı mı var? Elindeki fenerin sana faydası ne?

Görmeyen adam.

Gülmüş.

Ey gören kalpsiz!

Bu fener kendim için değildir. Senin gibi kör kalpliler içindir. Bana çarpıp testimi kırmasınlar diyedir.

★★★


Kör kalpler için.

Güçlü fener gerekli.

Biz halk olarak kör kalpli ve karanlık vicdanlı değiliz. Seçimle işbaşına getirdiğimiz yönetenler “bizi karanlık vicdanlılar ülkesi” yaptı. Hrant Dink’in 16 yıl önce tetikçi eğitiminden geçirilmiş çocuk yaşta bir katil tarafından öldürüldüğü günden başlayarak Türkiye “karanlık vicdanlılar ülkesi” olmaya mahkum edildi. Bu gerçeği görmüyoruz.

★★★


Trabzon.

Ankara.

İstanbul.

Emniyet Müdürlüğü.

Trabzon.

Jandarma Komutanlığı.

3 Emniyet Müdürü.

1 Jandarma Komutanı.

Namludan çıkmadan önce Hrant Dink’in öldürüleceğini kimse bilmiyordu, ama bu 3 emniyet müdürü ile 1 jandarma komutanı, çocuk yaşta birinin Hrant Dink’in canını alacağını önceden biliyorlardı. Onlar devletin temsilcileriydi. Devletin görevi, Hrant Dink’i cinayete kurban edilmekten korumaktı.

★★★


Yetkileri vardı.

Güçleri yeterdi.

3 büyük kentimizin emniyet müdürlüğü teşkilatı ile bir jandarma komutanlığı, Trabzon- Ankara- İstanbul üçgeninde bu karanlık cinayet çetesi harekete geçmeden, suçüstünde onları yakalayabilirdi.

Bile bile...

Göre göre...

Katilliğe göz yumuldu.

Hrant Dink öldürüldü.

★★★


Katil, çocuk yaştaydı.

Karakolda polisler onun eline Türk bayrağı vererek fotoğraf çektirdiler. Dönemin Emniyet İstihbarat Şube Müdürü terfi ettirildi ve İstanbul’a İstihbarat Şube Müdürü yapıldı. Cinayet işleneceğini haber veren raporları bilip de önlem almayan Emniyet Müdürü terfi etti, bir kente vali oldu. Diğeri de Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanı yapıldı. Hrant Dink’in öldürülmesine bilerek ve isteyerek izin veren emniyet görevlileri içinde FETÖ’cü olanların bulunduğu da sonradan ortaya döküldü.

Katil çocuktu.

16 yıl yatıp çıktı.

Devlet hüküm giydi.

Ülkemiz bile bile, göre göre “kör kalpli ve karanlık vicdanlar memleketi” yapıldı.

★★★


O dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görevlendirmesiyle Devlet Denetleme Kurulu bir rapor hazırladı. O dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Başbakanlık Teftiş Kurulu da bir rapor hazırladı. İki rapor da “Hrant Dink’i korumakla görevli olanların cinayeti önceden bildikleri halde görmemezlikten geldiklerini” açık açık anlatıyordu.

Abdullah Gül seyretti.

Tayyip Erdoğan izledi.

Hukuk labirente sokuldu.

Davalar uzatıldı.

Çocuk hapse girdi, büyüdü çıktı. Türkiye “karanlık vicdanlılar ülkesi” olmaya mahkum edildi. Hrant Dink’in öldürüldüğü gün eşi; “bir bebekten katil yaratan karanlık” demişti. Çocuk katilin 16 yıl yatıp serbest bırakılmasından sonra; “Dink’in ölüm emrini verenlerin aramızda dolaştığını biliyoruz. İlk günden beri karanlığın sorgulanması gerektiğini söyledik” dedi.


Bakanın gözüne yoksul girsin!


Çalışma Bakanı, “Türkiye’de aşırı yoksulluk yok” diyen bir iyimser içerikli açıklama yaptı.  Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kayıtlı verileri ise; “bakanın gözüne yoksul girsin” diyebilecek düzeyde çıktı. BirGün Gazetesi muhabiri Mustafa BİLDİRCİN’in yazdığına göre; kişi başına aylık geliri 450 TL’nin altında olan aileler “aşırı yoksulluk çeken aile” kapsamına alınıyor ve onlara Aile Bakanlığı, devlet yoksulluk yardımı bağlıyor. Buna göre aşırı yoksulluk çeken aile sayısı 2023 yılının Nisan ayında: 3.3 milyon hane. Mayıs ayında: 3.5 milyon hane. Temmuz ayında: 3.7 milyon haneye çıktı. Kasımdayız. 4 milyonu bulmuştur. Ayrıca yoksul olduğu için devletten “gıda yardımı alan” kişi sayısı, “elektrik tüketim desteği alan” aile sayısı ve “doğalgaz tüketim desteği alan” hane sayısı da artıyor. Türkiye’de aşrı yoksul var, ancak açlıktan ölen mezarı şimdilik yok.