Verdiği narkozun etkisi yüksekti. 50 milyon seçmenin yarısını teslim alıyor. Kendinden geçiriyor. Gerçeği örtüyor. Akılları gölgeliyordu.

Ne yapsa beğenilir.

Ne dese inanılırdı.

Öylesine şaka olsun diye söylenecek; “Ay’a üç şeritli yol yapacak proje geliştirdik, yolun geçeceği arazide kamulaştırma başladı...” uydurma lafa bile kanacak insan sayısı zirve yapmıştı. “Tek parti dönemiydi, 75 kişilik sınıflarda okudum” demişti, fakat o tarihte doğmamış olduğu ortaya çıktı, ama yine yüzde 50’den fazla oy aldı.

★★★

Çok kısa tatil havasında geçmiş olsa bile hapse atılmış olması büyük bir narkoz etkisi yaratmıştı. İnsanlar “kendilerinden bildikleri mağdur edilmiş mazlumun” önderliğinde kenetlenmişlerdi.

Yoksuldan yanaydı.

Kimsesizin sahibiydi.

Haksızlığa karşıydı.

Halk çocuğuydu.

Halk gibi yaşamıştı.

Halk gibi yaşamaya devam edeceğini, “acı çekenin acısını duyacağını” söylüyordu. Saraylara taşındı.

Narkoz ustasıydı. Kulübede yaşıyor diye algı yarattı.

★★★

Verdiği sözden dönmez, dik durur, dünya malında gözü olmaz, Allah’ı ve peygamberi ağzından düşürmediği için de “inancı tam” kabul ediliyordu. Tunus eski diktatörünün THY parası ile alınmış VIP uçağıyla Hindistan’dan Rusya’ya, Çin’den Uganda’ya, Avrupa’dan Amerika’ya yanına gazeteci ordusu da olarak “sorun çözme, dünya beşten büyüktür deme seferlerine” çıkıyordu.

Narkoz hep sürdü.
O hep seçilecek.
Liderliği uzun olacak.
Başkanlığı da alacaktı.

Yüzde 50+1 geldi.

Başkanlığı da aldı.

Ustalık dönemim dedi.

Türkiye uçacaktı.

Hem faiz.

Hem döviz.

Hem enflasyon.

Aynı anda inecekti.

İnmedi.

★★★

Halk uyanır gibi oluyordu. Yalancı mı? Yorgun mu? Aldatıyor mu? Şüphelenmeler başladı.

Kitle psikolojisi!
Narkoz dağılır.
Kitleler titrer.
Kendine gelir.

Mağduriyet narkozunu vermeye devam etti. 22 yıldır iktidarda olmasına rağmen hâlâ mağdur olmuş olmayı anlatıyor; “Şah damarımızdan vurdular, ayağımıza pranga taktılar. Okullarda türbanı yasakladılar. Kızlarım Boğaziçi’ne giremedi. Ben Kasımpaşa’da Roman kardeşlerimle büyüdüm...” sözlerini saysan muhtemelen bininci kezdir söyledi. Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar, adam kayırma, israf, rüşvet, devleti parti devletine dönüştürme, yargıyı, yasamayı, yürütmeyi tek elde toplama, Merkez Bankası döviz rezervini eritme; faiz haramdır deyip sonra faizin en yükseği helaldir diyenleri göreve çağırma tüm şiddetiyle devam etti.

Son seçimi de kazandı.

★★★

Üçüncü kez Cumhurbaşkanı seçildi. Bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimi 2028 yılının Mayıs ayında yapılacak. Nereden baksan 4 yıl daha Cumhurbaşkanı olarak kalacak. Almanya’dan dönerken uçakta götürdüğü gazetecilere konuştu ve ”dördüncü defa cumhurbaşkanı olmaya niyetli olduğunu” ilan etti.

50+1 değişsin.

Uğraştırıyor.

Kimin eli.

Kimin cebinde.

Yanlışa sürüklüyor.

Dedi.

★★★

En yüksek oyu alanın Cumhurbaşkanı olacağı modele geri dönülmesini istedi. Onu yüzde 50+1 ile cumhurbaşkanlığına taşıyan ittifak ortaklarının kendisine yük olduğunu düşünüyor ki, böyle konuşuyor. Hiç ölmeyeceğini ve hep kendisinin seçileceğini umuyor.

Narkoz tazeledi.

Bahçeli’yi trenden itebilir.


Futbol ustalarına ders: Kumarbazlar ağlamaz!


Çok ibret verici, ders çıkarıcı bir dava başladı. Türkiye’nin önde gelen en iyi ve en ünlü futbolcuları iken sonradan “Futbol Hocası” olan Fatih Terim, Selçuk İnan, Arda Turan, Emre Belözoğlu paralarını bir bankanın şube müdürü Seçil Erzan hanım ile ekibine; “herkesten daha yüksek getiri sağlasın” diye yatırmışlar. Az para değil toplam 45 milyon dolar. Şube müdürü bankacı hanım bunu başaramamış; paralar daha yüksek getiriyle geri dönmemiş; “özel belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık” suçlamasıyla açılan dava başladı. Bankacı hanım, “Hatalıyım. Paraları dışarda değerlendirebileceğimi düşündüm. Ben dolandırıcı değilim. Ben de dolandırıldım. Faiz adı altında insanların çok kazanmak istemeleri beni bu hale soktu” dedi. Bu davadan futbol ustalarımıza çıkan ders: Hem getiri yüksek olsun, hem risk düşük olsun mümkün değil. Kumar oynarsan kayıp da edebilirsin. Kumarbazlar ağlamaz.