CHP'nin yeni Grup Başkanvekili Başarır, seçimin ardından CHP'de yaşanan tartışmaları SÖZCÜ'ye değerlendirdi


Ali Mahir Başarır seçimin hemen ardından CHP'de kurultay kararının alındığını hatırlatarak, "Seçim sonuçları dolayısıyla biz de oy veren milyonlarca vatandaşımız da kahroldu. Kimse kurultay yapılmayacak demedi. Kurultayda herkes konuşacak. Parti içerisinde bir karar vereceğiz" dedi


Seçimlerden sonra, hatta daha 28 Mayıs seçimi bitmeden aynı gün iktidar medyasında kıyasıya bir “muhalefet partileri eleştiri yarışı” başladı. Bu eleştiri yarışı cumhurbaşkanlığı konusunda da Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu üzerine yoğunlaştı ve buna kendi partisinden -başta milletvekili adayı olmayanlar veya istedikleri görevin verilmeyeceğini bilenler olmak üzere- isimler de katıldı. Seçim kazanmayanlar elbette özeleştiri yapmalıdır, bunu yapmaya seçmenlerinin de hakkı elbette vardır ama acaba iktidar medyası öncülüğünde yine bir zamanlama ve strateji hatası mı yapılıyor? CHP, halkın tepki gösterdiği konularda ve yaklaşan yerel seçimle ilgili önemli konularda ne düşünüyor? Bunların hepsini Cumhuriyet Halk Partisi’nin en başarılı milletvekillerinden biriyle, yeni Grup Başkanvekili, Mersin Milletvekili, hukukçu Sayın Ali Mahir Başarır’la konuştum.

Ali Mahir Başarır, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra aynı üniversitede Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku dalında master yapmış, bir süre serbest avukat olarak çalışmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi Tarsus ilçe örgütünde görev alarak aktif siyasi yaşama başlayan Başarır 2018 genel seçimlerinde Mersin Milletvekili seçilerek parlamentoya girmiş, 25-26 Temmuz 2020 tarihinde yapılan CHP Olağan Kurultayı’nda Parti Meclisi üyeliğine seçilmiştir. 14 Mayıs seçiminde Mersin Milletvekili seçilmiş ve CHP Grup Başkanvekilliği’ne getirilmiştir.


Sayın Başarır, seçimlerde kaybeden taraf her zaman eleştirilir ve özeleştiri yapması, bazı değişimleri sağlaması da gerekir. Ancak yaklaşan bir yerel seçim var ve CHP içerisinden isimler de partiyi ve Sayın Kılıçdaroğlu’nu keskin bir dille eleştiriyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz, acaba bu özeleştiriler parti içinde mi yapılmalı?

Öncelikle şunu söylemek isterim, biz konuşurken 30 cümle kuruyorsak içinden birkaç cümle alınarak algı yaratılıyor, oysa uzun bir konuşmanın bir bölümünü alıp, o bölümden bir anlam çıkartıp sürekli bunun üzerinde tepinmek hem o açıklamanın bütünlüğüne, kıymetine zarar veriyor, hem de kast etmediğimiz bir şey söylenmiş gibi oluyor. O yüzden ben net konuşmaya çalışacağım; Bir seçim sürecini hep birlikte yaşadık, sizler gerçekleri gördünüz, onlarca yüzlerce televizyon, radyo, gazete, devletin bizim vergilerimizle ayakta tuttuğu TRT çok çirkin bir algı yarattı. Hak etmediğimiz iftiralara uğradık. Bakın seçimde bunların yaptığı algıyla suçsuz günahsız kişilere saldırı yapıldı, kan dökülebilirdi, döküldü de. Sokakta kadınlar darp edildi, afişlerimiz yırtıldı. Ve devletin valisi, kaymakamı, bütün kurumlarının hepsi AKP’nin il, ilçe başkanı gibi davrandı. Bir tarafta milyarlarca liralık bütçe, diğer tarafta da bizim kendi ailemizden, rızkımızdan ayırdığımız parayla yaptığımız bütçe yarıştı, bunu herkesin bilmesi lazım. Yani Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en iftiracı, ayrıştırıcı, bölücü kampanyasını yaptı iktidar ve burada hak etmediğimiz bir şekilde toplum ayrıştırılarak bizi suçlama noktasına getirildi.

CHP’nin yeni Grup Başkanvekili Başarır, kızlarıyla Meclis bahçesinde.


BİR YIL İÇİNDE TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK İKİ SORUNU BESLENME VE BARINMA OLACAK

Bu seçimin iki temel noktası vardı bizce; 1-Sığınmacı sorunu, 2-Ekonomi ki sürekli para basarak seçime kadar doları tutan iktidar bugün bunu bıraktığı zaman doların 23 lirayı geçtiğini görüyoruz, her şeye benzine, akaryakıta zam geldiğini görüyoruz. Bakın, Türkiye’nin bir yıl içindeki en büyük sorunu beslenmeden sonra barınma olacak, 1 milyon aile sokakta kalacak. Şu anda mahkemeler tahliye davaları, kira tespit davalarıyla uğraşıyor. Bu insanlar sokakta kalacak. Size çok üzüldüğüm bir noktayı söyleyeyim; Seçim günü ben Urfa’daydım, Siverek’te ve milletvekili adayı yapılmayan Ali Şeker de Urfa Harran’daydı. Ali Şeker çok rahat bir şekilde İstanbul’da kahvesini içip televizyondan takip edebilirdi ama oradaydı ve ona saldırdılar. Ona tekme atan kişinin ayakkabısı yoktu, bakın ayakkabısı yoktu ve aslında biz orada onun için mücadele veriyorduk.

Halkı, seçmeni suçlamıyorum ama onların iradesinin fesada uğratıldığı, onların kandırıldığı, yapay bir terör iftirasıyla tertemiz insanların suçlandığı bir seçimi yaşadık ve sonuç böyle oldu. Üzüldük mü, ben Mersin’de 120 metrekare büromda 4 gün kahroldum, çocuklarımla telefonda konuşamadım. Şunu da biliyorum ki bize oy veren milyonlarca genç, vatandaş, ezilen insanlar da kahroldu. Ben onların üzüntüsünü, acısını sonuna kadar yüreğimde hissediyorum. Ve şimdi bir kurultay kararı aldık biz, ilçelerimizde, illerde büyük kurultayda -biliyorsunuz ki bizim en üst derecede karar alma kurumumuz kurultaydır- orada herkes konuşacak, karar vereceğiz. Parti içerisinde de karar vereceğiz, kurultayda kamuoyu da görecek. Onun için, bir iki cümleyi alarak insanların linç edilmesine ben üzülüyorum, kararı kurultay verecek ama önce beldelerde, ilçelerde, illerde tartışmamız, örgütlerimizle bu konuda konuşmamız, özeleştirilerimizi yapmamız ve büyük kurultaya gitmemiz lazım, bu da yakın bir zamanda olacak. Kimse “kurultay olmayacak” demedi, kurultay kararı hemen alındı. Ama insanlar şunu da bilsin, benim yeğenim bir markette kasiyerlik yapıyor, ağabeyim hayvan barınağında işçi, Genel Başkanımızın çocukları aldığı maaşla geçiniyor, biz halka karşı sonuna kadar namuslu davranmaya devam ediyoruz, tertemiz insanlarız. Bakın, Grup Başkanımız Özgür Özel, maaşıyla geçinen, çocuğunu okutmak zorunda olan bir insan, bizim başka gelirlerimiz yok. Herkes eleştirsin, içindekini döksün ama kırıcı olmadan ve haksızlık yapmadan. Sonuna kadar dürüst çalışacağız.

BU SINIRLARI YAPAN, İSTİKLAL MARŞI’NI YAZAN PARTİYİZ BİZ

CHP haklı olarak ekonominin üzerinde durdu ama iktidarın devamlı “din, milliyetçilik ve PKK terör örgütüyle gerçek dışı bir ilişki kurma” üzerinde durduğunu gördük. Sık sık “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemini tekrarladılar, acaba yerel seçimde din ve milliyetçiliğin bir partinin tekelinde olamayacağı halka daha iyi mi anlatılmalı?

Bunları fazlasıyla anlattık ama söylediğim gibi bir tarafta yüzlerce gazete televizyon, devletin kanalı, seçim günü bakanların sesli mesaj attığı bir yapı –örneğin Artvin’de Faruk Çelik- diğer tarafta kendi imkanlarıyla halka ulaşmaya çalışan bir yapı. “Tek millet, tek bayrak, tek vatan” bu zaten Cumhuriyet Halk Partisi’nin 100 yıl önce bu ülkeye armağan ettiği bir olgu, Recep Tayyip Erdoğan mı çıkardı bunu? Kuvayı Milliye, misakı milli, bu sınırları, bu bayrağı yapan, İstiklal Marşı’nı yazan partiyiz biz, bu konuda savunma yapmayı bile hakaret olarak kabul ediyorum ben.

ERDOĞAN SIFIR TERÖRLE ALDI ÜLKEYİ, BUGÜN HER HAFTA EVLATLARIMIZI ŞEHİT VERİYORUZ!

Belki devamlı tekrarlanan iftiralar karşısında gerçekleri de daha sık tekrarlamak gerekiyor.

Bunları mitinglerde, sosyal medyada anlattık, videolar yayınladık. Düşünün, Süleyman Şah Türbesi’ni kaybetmiş, topraklarımızda olan bir yeri kaybetmiş bir adam bana bunu mu söyleyecek? Erdoğan sıfır terörle aldı bu ülkeyi, 1999,2000, 2001, 2002’de kaç evladımız şehit olmuş? Bugün her hafta o kadar şehit veriyoruz, bunu insanlarımıza anlatmaya devam edeceğiz. Bakın, bize 2 kişiden biri oy verdi, bize inanan gençlere, kadınlara, emekliye, işçiye, hatta oy vermeyen, kandırılan Ak Parti seçmenine karşı da bizim borcumuz var.

SİYASİ YASAĞA BÜTÜN TÜRKİYE TEPKİ GÖSTERİR!

Yargıtay cezasını onarsa Sayın İmamoğlu’nun İBB Başkanlığı da düşecek, yerel seçimde tekrar aday da olamayacak ve seçime AKP’li bir İstanbul belediye başkanıyla gidilecek. CHP bu konuda ne yapmayı düşünüyor?

Ekrem Beyin davasını başından sonuna kadar takip eden bir hukukçu olarak bunun yanlış olduğunu, hukuksuz olduğunu hep söyledim. Türkiye’nin en büyük sorunlarından üçüncüsü hangisi derseniz işte bugün Can Atalay yemin edemiyor Meclis’te, Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı cezaevinde tutuluyor, bunun mücadelesini verdik ve vermeye devam edeceğiz. Sayın İmamoğlu’nun görevini elinden alacak bir karar İstanbul’un iradesine darbe olur, bu kadar basit. O seçildiği halde AKP’li bir başkanla seçime gidilmesi olabilir mi? Sonuçta hakaret olmayan bir cümleden, kelimeden dolayı dava açacaksınız, en üst sınırdan ceza vereceksiniz ve siyasi yasaklı yapacaksınız, hayır, buna parti de, İstanbul da, Türkiye de tepki gösterir.

Eğer bunda ısrar ederlerse Sayın İmamoğlu yerel seçimde aday olamaz, genel başkan adayı da olamaz. Ancak, özellikle iktidar medyası onun değişim söylemlerini “genel başkan adayı olacak” şeklinde yorumluyor. Sayın Kılıçdaroğlu da şu anda milletvekili değil, yasama dokunulmazlığı yok, bu ortamda konuşmalarını özgürce yapabilecek, Meclis çalışmalarına katılabilecek mi, parti olarak ne düşünüyorsunuz?

Şunu söyleyeyim, partimizin başarılı, Türkiye tarafından takdir gören bir Grup Başkanı var, bizler Grup Başkanvekilleriyiz, Genel Başkanımız var. Yanılmıyorsam Fethi Yıldız Genel Başkan’ımızla ilgili “fezlekeler niye bekletiliyor” diye bir açıklama yaptı seçimden sonra, çok talihsiz bir açıklamaydı. Ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun fezlekelerden, bu davalardan bir milim bile korkacağını asla düşünmüyoruz, gördüğünüz gibi her açıklamasını kaldığı yerden, Türkiye için inandığı her şeyi fazlasıyla söylediğini görüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın fezlekeyle, yargıyla tehdit edilmesini asla kabul etmeyeceğimiz gibi Grup olarak bunlara karşı mücadelemizi de veririz.

Erdoğan’ın yasaklı olduğu sırada Siirt’ten milletvekili olmasıyla aynı yöntem kullanılarak Sayın Kılıçdaroğlu’nun milletvekili olması düşünülemez mi? O kadar çok yerde seçim hilelerine şikayet oldu ki, birinin iptali istenemez mi?

Sayın Genel Başkanımız fezleke tehdidi yüzünden, dokunulmazlık yüzünden Erdoğan’ın milletvekili olması için yapılanları yapmaya gerek duymaz, o “dokunulmazlığım olursa veya olmazsa ne olur” diye düşünecek bir insan değil. Seçimde de birçok yerden gelen saldırıya rağmen doğru bildiği her şeyi çekinmeden halkı için söyledi. Halkı için; işçisi, emeklisi için söyledi, o yüzden bizim fezleke kararlarından, mahkeme kararlarından dün de bir korkumuz yoktu, bugün de yok, bu kadar net söylüyorum. Doğru bildiğimiz her şeyi dün söylediğimiz gibi söylemeye devam ederiz.



MYK KONUSUNDA BİR ENDİŞE VARSA ZATEN BÜYÜK KURULTAY REFLEKSİNİ GÖSTERECEKTİR!

MYK listesi eleştiriliyor, “isimler değişti, değişim sadece isim değiştirerek mi olur” eleştirisi yapılıyor, ne diyorsunuz?

İl, ilçe kongreleri yapılacak, büyük kongre yapılacak, kurultay delegeleri bir Parti Meclisi (PM) seçecek, o PM’den zaten bir MYK olacak, dediğimiz gibi takdiri kurultaya bıraktık. Bu bir MYK, içerisinde değerli arkadaşlarımız var, biz de grup başkanvekilleri olarak MYK’ya katılabiliyoruz ama eğer ki bir endişe varsa büyük kurultay zaten burada refleksini gösterecektir.

Siz seçimde çok iyi çalıştınız, CHP Mersin’den 5 milletvekili çıkardı, sizlerin çalışmasıyla milletvekili sayısı arttı. Altılı Masa’da CHP ve İYİ Parti dışındaki partilerin de sahada çok etkin çalıştıklarını düşünüyor musunuz, siz ne gördünüz?

Bakın, Düzce’den, Rize’den milletvekilimiz çıktı, çok değerli isimler bunlar, inanılmaz çalışmalar gösterdiler. Ben 750 bin adım atmışım 2 seçim sürecinde, çok iyi bir kampanya götürüldü, Malatya’da oyumuz 9 puan arttı, 1000-1500 oyla ikinci milletvekilini kaçırdık, Elazığ’da ciddi anlamda oy arttı, Erzincan’dan yıllar sonra milletvekili çıkardık. Küçük partiler konusunda toplumun eleştirileri vardır, olacaktır, saygıyla karşılıyorum ama ittifak halinde bu seçime girildi, o arkadaşlar da kendince çalışmalar yürüttü, kampanyaya katıldı, katkıları ne kadar oldu, ne kadar olmadı, bunu tabii ki ülke takdir edecektir.

Sinan Oğan “Seçimlerin 2’nci turunda Cumhur İttifakı adayı Sayın Erdoğan’a destek vermemizin en önemli nedeni “faiz sebep, enflasyon sonuç” politikalarından vazgeçilmesiydi, şimdi Sayın Şimşek geldi, normalleşme olur” diyor, siz buna inanıyor musunuz?

Dolara baksın, sonra da bir aynaya baksın, bugün dolara, euroya, zamlara baksın sonra da aynaya baksın. Bugün sizinle konuştuklarım yarınların aynasıdır, değil mi, her kelime yarınlarda karşıma çıkar, o yüzden siyasetçi bugün konuşurken yarınlarını düşünmeli. Durdu, durdu, muhalefet yaptı yaptı, son dakikada mı aklına geldi “faiz sebep, enflasyon sonuç” ilişkisi? Eminim, Sinan Oğan dolara, zamlara ve aynaya bakınca yüzü kızaracaktır!

YSK’YA “ANAYASA’YI İHLAL ETMEYİN” DEDİK AMA BU SEÇİME KARAR VERDİ, HATA YAPMIŞTIR!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3’üncü kez aday olması Anayasa’ya aykırıydı, erken seçim tarihini kendisi belirlerse de aday olamıyordu ama muhalefet partileri bunların hepsini kabul etti ve seçime girdiler. Özeleştiri deyince, acaba asıl büyük hata burada mı yapıldı?

Muhalefet, hukukçular defalarca Anayasa’nın 101’inci maddesini söyledi ama biliyorsunuz YSK’nın milletvekillerinden, belediye meclis üyelerinden, belediye başkanlarına, cumhurbaşkanına kadar adayların durumunu gözden geçirmesi gibi bir görevi var. Ayrıca bu konuda itiraz eden binlerce vatandaş oldu, biz televizyonlarda gazetelerde 101’inci maddeyi söyledik ve Seçim Kurulu’na “Anayasa’yı ihlal etmeyin, Anayasa ne diyorsa onu yapın” dedik ve Yüksek Seçim Kurulu karar verdi, Türkiye’deki sorun bu zaten. YSK bu konuda hata yapmıştır, bunu da söyledik ama tabii ki seçime girecektik. Aynı şekilde İstanbul seçimlerine de girmememiz yönünde çok görüş vardı ama ikinci İstanbul seçiminde tarihi bir fark oldu.

Bu durumda, yanlış kararlar veren YSK’ya itiraz edilemiyor olması da tartışılmalı değil mi?

Yargı yolunun açılması seçimdeki en önemli söylemlerimizden biriydi, her yerde söyledik, Genel Başkanımız en az 20 noktada söyledi. Türkiye’nin ekmek, su kadar hukuka ihtiyacı var, Türkiye günden güne hukuk normlarından, hukuk devletinden uzaklaşıyor. Şanlıurfa Valisi bir köyde az oy çıktığı için muhtarı çağırıp “Orada şu kadar korucumuz var kardeşim, nasıl az oy alabiliriz” diye sorgulayabiliyor, böyle bir noktaya gelmiş bir ülkeden bahsediyoruz, bunlarla mücadele veriyoruz. Karşımızda sadece bir iktidar yok, devletin tüm imkanlarını, hukukunu, yargısını, valisini, kaymakamını, yürütmesini kullanarak karşımızda, biz zaten buna isyan ettik.

Bazı sandıklarda müşahit olmadığı hep söylendi, bu doğru mu?

Bir örnekle açıklayayım, seçim günü Urfa Siverek’te görevliydim, Kavaklıdere Köyü, herhalde 1164 numaralı sandık, sosyal medya yıkılıyor, muhtar evine sandık kurmuş. İki saatlik bir yolculuktan sonra bu köye gittiğimde muhtar yakama yapıştı; “Ne yapayım” dedi, “Bu köyde okul yok, görevli yok, bu köyde hiçbir şey yok” dediğinde 2 muhalefet partisinden birinin sandık görevlisi olduğunu görmüştüm. Millet birbirini öldürecek duruma gelmişti, ben orada hesap soracakken olayları yatıştırıp, muhtarı barıştırmak bana düştü. Bazı yerlerde olabilir ama sandıkların büyük çoğunluğunda sandıkların ıslak imzalarının alındığını gördük. Ama şunu söyleyeyim; sandık güvenliği kalifiye, bilen insanlarla yapılacak bir organizasyon. Birçok sandıkta avukat, mühendis, öğrenciler görev yaptı, onlara minnettarız ama bir toplumsal bilinç olarak, hepimiz kenetlenerek sandıkları korumalıyız, evet bazı yerlerde insanlar korkuyor, korkutuluyor, tehdit ediliyor ama genele baktığımız zaman muhalefetin her yerde bir görevlisi vardı.