CHP’nin çalışkan isimlerinden İzmir Milletvekili Atila Sertel, Kızılay Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık’ı istifaya, kurumu da şeffaflığa davet etmiş.

Sertel  açıklamasında; “Kızılay aldığı tüm yardımları, her şeyi kendi internet sitesinde paylaşmalıdır. Topladığı kanları, sattığı kanları ve trombositleri, bunların satış bedellerini, ne kadar yiyecek içecek, ne kadar yardım aldığını ve nerelere  yardım yaptığını kendi internet sitesinde paylaşmalıdır” demiş.

Kızılay’a yönelik iddialarla ilgili olarak çok sayıda soru önergesi verdiğini, ancak bunların ya yanıtlanmadığını, ya da içeriği boş yanıtlarla geçiştirildiğini söylemiş.

Sertel’in konuşmasını okurken, Kızılay’ın enkaz altında kaldığı 17 Ağustos 1999 depreminden sonra toparlanıp çağ atlamasında  naçiz emekleri bulunan bir gazeteci olarak çok üzüldüm.

Çünkü Kızılay bugünlere kolay gelmedi.

★★★

Ekim 1999...

ARENA, yeni yayın döneminin ilk programında, Kızılay’ın merkez depolarındaki çürümüşlüğü görüntüleyerek Türkiye’yi sarsıyor. Çünkü bu depolarda II. Dünya Savaşı’ndan kalma gazlı bezler, patlamış tansiyon ölçme aletleri, yırtık gaz maskeleri, üzerlerinde bir karış tozla duruyor! Çökmüş damlardan depolara akan yağmur suları, halkın bir felaket anında kullanılmak üzere bağışladığı battaniye, giysi ve yatakların üzerine akıyor!

Hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bu görüntülerin ekrana gelmesiyle kamuoyu, Kızılay’ın lojistik destek anlayışındaki köhnemişliğe büyük tepki gösteriyor. Ve o tarihe kadar Kızılay’ın başında adeta bir demirbaş gibi duran Genel Başkan Kemal Demir istifa etmek zorunda kalıyor.

★★★

Yeni Genel Başkan Prof.Dr. Prof. Dr. Yüksel Bozer’in çağrısı üzerine Ankara’ya, Kızılay Genel Merkezi’ne gidiyoruz. Sayın Bozer, bizi son derece sıcak bir havada karşıladığı gibi, Arena’nın depolarla ilgili haberlerine teşekkür ediyor. Ayrıca en kısa sürede yeniden yapılanmaya geçileceği sözünü veriyor.

Ziyaret sırasında kendisini, Kızılay’da tıkır tıkır çalışan rüşvet tezgâhlarını ve ihale yolsuzluklarını anlatan iki kişiyle görüştürüyoruz.

Bunlardan biri, yıllardır Kızılay’a çadır bezi satıyor.

Bozer Hocamızla firma sahibinin iddia ve itiraflarını dinlerken şaşkınlıktan ne diyeceğimizi şaşırıyoruz. Çünkü bu çadır bezi üreticisi, Kızılay çadırlarının çürüme nedeni olarak, dokuma aşamasında iplik çalınmasını gösteriyor. ‘Hatta bir seferinde ben de çalmak zorunda kaldım!’ diyor. Bazı ihalelerde, firmasına ait boş antetli káğıtlara kendisinin yerine teklifleri, Kızılay yetkililerinin yazdığını ileri sürüyor!..

★★★

Hele sözü, kendisinden istenilen rüşvete getirince dehşet içinde kalıyoruz. Çadır bezi üreticisi, zorla alınan rüşveti tüm ayrıntılarıyla saygın bir bilim insanı olan merhum Prof. Bozer’in yüzüne karşı dile getiriyor...

Bu diyaloglar sürüp giderken Prof. Bozer, mahcubiyetten kıpkırmızı oluyor.

★★★

Çadır bezi üreticisinden sonra sözü, yağmur geçiren çadır bezlerini depolara soktuğu iddiasıyla işine son verilen eski bir Kızılay yöneticisi alıyor.

Bu kişi de asıl rüşvetçilerin başkaları olduğunu ve kendisini piyon gibi kullandıktan sonra harcadıklarını öne sürüyor. Ayrıca rüşvete alet edenlerin hala Kızılay üst yönetiminde görevlerine devam ettiklerini söylüyor.

Bir çadır bezi üreticisinden alınan 25 milyar liralık rüşveti kimlerin banka hesabına yatırdığını, hangi yöneticilere elden kaç milyar lira teslim ettiğini bir bir açıklıyor. Bunlarla yetinmeyip, Genel Başkan Prof. Bozer’e, rüşvet pazarlıklarıyla dolu teyp bantları dinletiyor, banka dekontları gösteriyor ve tanıklar konuşturuyor!..

★★★

Bozer Hoca o makamda uzun süre kalmıyor. Onun ardından birkaç Genel Başkan daha değişiyor ve nihayet 2005 yılında uzun süredir beklediğimiz devrimi gerçekleştirecek olan Tekin Küçükali Genel Başkan oluyor.

Döneminde Kızılay, dünya ölçeğinde parmakla gösterilecek başarılara imza atıyor ve çağ atlıyor.

★★★

Evet, Kızılay bu günlere hiç de kolay gelmedi!

Çocukluğumuzda gönüllerimizde taht kuran bu yüce kurumun aldığı her darbede, adının karıştığı her skandalda, en fazla üzülenlerden biri oluyorum.