İktidarın aldığı bir kararla, bundan böyle ev sahibi-kiracı ihtilaflarında mahkemeden önce arabulucular devreye girecek.

1 Eylül tarihinden itibaren başlayan bu uygulamada, uzlaşı sağlanamaması halinde ihtilaf mahkemeye taşınacak.

Özeti bu olan yeni gelişmeyle ilgili ayrıntıları okurken, yıllar önce yaşadığım çarpıcı bir mülk sahibi- kiracı çatışmasını hatırladım.

Anlatayım:

★★★

Yıl 2006...

Vaktiyle sahibi olduğumuz bir arsayı satıp, İstanbul’da, aylık geliri 3 bin lira olan küçük bir dükkan aldık.

Tapu işlemlerini yapmadan önce belediyeyi arayıp, o işyerinde herhangi bir imar sorunu ya da kaçak yapılaşma bulunup bulunmadığını sordum.

“Temiz” dediler.

Bunun üzerine mal sahibine “Kiracınız olan kebapçı bu 3 bin lirayı her ay muntazaman öder mi?” sorusunu yönelttim.

“Hiç sektirmeden öder” deyince, işlemleri yaptık.

★★★

Aybaşı yaklaşırken kebapçıyı arayarak banka hesap numaramı verdim ve “Parayı bu hesaba yatırın” diye rica ettim.

Aybaşı gelince, hatta üzerinden birkaç gün de geçince, bankaya 3 bin liranın yatıp yatmadığını sordum.

“Hiç sektirmez” denilen kebapçı kirasını henüz yatırmamıştı!...

Birkaç gün daha bekledikten sonra yine banka şubesini aradığımda bizim kiranın hala yatırılmadığını öğrendim.

Bunun üzerine kebapçıyı arayıp kirasını neden yatırmadığını sordum.

“Ağabey zahmet olmazsa buraya kadar geliver, hem kebabımı yersin, hem de konuşuruz” deyince, işyerine gittim.

Selamlaştıktan sonra “Otur ağabey, sana anlatacaklarım var” dedi.

Ve başladı dökülmeye;

“Bak ağabey!” dedi. “Anlaşılan sen bu işlerin çaylağısın!.. Şimdi ben, her biri 1.500 liralık 12 tane senet imzalayıp sana vereceğim. Aybaşlarında geri kalan 1.500 lirayı da bankaya yatıracağım. Sen her ayın senedini bana gönderdiğinde onu yırtıp, 1.500 lirayı getiren kişiye elden vereceğim...Böylece sen de ben de daha az vergi ödeyeceğiz!..”

Kebapçının sözünü kestim.

“Hayır, bu öneriyi kabul edemem. Siz her ay 3 bin lirayı tam olarak bankaya yatıracaksınız, ben de yıl sonunda toplam 36 bin lirayı bulacak matrah üzerinden gelir vergimi kuruşu kuruşuna ödeyeceğim...” dedim.

Kebapçı birden çılgına döndü.

Garsonlara seslenerek “Getirin ulan şu benzin bidonunu! Kendimi yakayım da bu zalim adam burada çalışan 15 kişinin ekmeğiyle oynamanın ne demek olduğunu görsün!..”

O avazı çıktığı kadar bağırırken dükkandan ayrıldım ve orayı satın almamda aracılık eden emlakçıyı aradım.

“Kardeşim bu dükkanı aldığım fiyata derhal satıyorum!..”

Kısa bir süre içinde de satıp kurtuldum.

Yani dürüst vergi mükellefi olduğunuzda daha önce aklınıza hiç gelmeyecek böylesine ihtilaflar da yaşayabiliyorsunuz...

Bu satırları yazarken bile kebapçının “Getirin ulan şu benzin bidonunu!..” diye bağırışı kulaklarımda çınlıyor!..