Mustafa Kemal kararını verdi. Kendisine tahsis edilen odanın duvarına asılmış üniformalı resmini indirdi, arkasına kalbinden geçenleri yazdı. Yanına bir gül koyup yatağın üzerinde bıraktı!

Resmin arkasına ne yazdığı yıllar sonra Yapı Kredi Yayınları’na gelen bir telefon ve ardından İpek Çalışlar’ın araştırmasıyla ortaya çıktı...

Şöyle yazıyordu: Sen bu resme bak ve hala hayır diyorsan, bir daha teklif etmeyeceğim!

Atatürk’ün Latife Hanım’a evlilik teklifiydi...

***

Bir süre sonra...

Mustafa Kemal ve Türk Ordusu’nun tüm üst düzeyi İzmir’deydi. Büyük Taaruz planlarının hazırlanmasında önemli rol oynayan Orgeneral Asım Gündüz ‘Hatıralarım’ adlı kitabında ‘ilklerin yaşandığı günü’ anlattı:

“Zaferin ardından eğitimlere başlayan orduyu denetleyen Atatürk ve komutanların onuruna şehir adına bir davet verilmişti. Geç saatlerde Mustafa Kemal Paşa beni bir kenara çekerek, ‘Asım, yarın Mareşal ve Kazım Karabekir Paşa’yı alarak bana çaya gelin, bekliyorum’ dedi...

İzmir’in yeni Valisi Abdülhalik Renda Bey, Kazım Özalp Paşa bizden önce gelmişlerdi. Ev sahibinin ailesi, yakın dostlarıyla birlikte bir saat kadar salonda oturup sohbet edildi. Ama ortalıktaki havadan olağanüstü bir durum olduğu muhakkaktı!

Kapı açıldı, Başyaver Salih Bozok Bey, “Efendim, Müftü Rahmetullah Efendi geldi” dedi. Gazi de, ayağa kalkıp ‘Buyursunlar’ dedi sonra da gülümseyerek kısa bir konuşma yaptı:

Eğer genç olsaydım bu töreni başka türlü yapmak isterdim. Latife Hanım’ı ata bindirir, ben de ata binip koşturur, kaçırırdım. Ama şimdi bunu yapacak kadar genç olmadığımı anlıyorum. (Fevzi Paşa’ya dönerek) Paşam, siz benim, Abdülhalik Bey de Latife Hanım’ın şahitliğini kabul buyurun da bizim nikahımızı kıyıverin!

Mareşal Fevzi Çakmak şaşırmış, ‘hiç haberimiz yoktu bu karar ansızın oldu’ diyebilmişti.

Nikahta Müftü dualar okurken Atatürk, bir an bize dönerek, ‘İnşallah gün gelir nikahı Vali Bey kıyar” dedi!

Ben bu sözlerin O’nun medeni nikaha karar vermesi anlamına geldiğini sonradan anlayabildim...”

***

Rahmetullah Efendi o gün o törene ‘müftü’ olarak değil ‘İzmir Kadısı’ olarak davet edilmiş, bu duruma bir türlü anlam verememişti...

Daha kadı şaşkınlığını atlatamamışken köşkün kapısında, Başyaver’den öğrendi ‘nikah’ için orada olduğunu!

Bir şaşkınlık da nikahın kıyılacağı odanın kapısı açıldığında yaşadı. Endişeyle Salih Bozok’a fısıldadı: Kadın erkek bir arada, burada mı? İlkti!

Bozok yanıt verdi: Gazi Paşa Hazretleri’nin emri böyledir. Kaç göçsüz bir evlenme olacak. İlkti!

Dini nikah olmadı yani... İlkti!

Tüm konukları şaşırtan yeni usul, iki yıl sonra kabul edilecek olan Medeni Kanun’da yer alan hükümlerin uygulandığı ilk nikahtı, başlangıçtı...

Nikah töreni, Atatürk’ün Kadı’ya, “Biz Latife Hanım’la evlenmeye karar verdik. Lütfen gerekenleri yapar mısınız” demesiyle başladı. İlkti!

Çift, hocanın önünde diz çökmedi, nikah şahitleri ile birlikte bir masada oturuldu. İlkti!

Atatürk’ün isteğini, kulağına fısıldanan şeyi yaptı İzmir Kadısı. Önce Latife Hanım’a, sonra da Atatürk’e ‘evlenmek istiyor musunuz’ diye sordu. İlkti!

Hem Latife, hem Atatürk tıpkı bugün olduğu gibi yanıt verdi. İlkti!

Her konuyu en ince ayrıntısına kadar planlamasıyla, memleketin geleceği için canını hiçe saymasıyla, Türk gençliğine, Türk milletine güvenmesiyle, o gün de bugün de daima güven vermesiyle, en dar zamanlarda bile hesap vermesiyle, değeriyle, değer vermesiyle, oturup kalkmasıyla, okuyup yazdıklarıyle ulusa örnek olan Mustafa Kemal Atatürk; 100 yıl önce bugün, 29 Ocak 1923’te Latife Hanım’la yaşamını birleştirirken bile yüzlerce ilke imza attığı gibi, ilk kez oturulan o nikah masasında da ilklere imza atıyordu.

Gel de Atatürk’ü, bir ulusu medeniyete taşıyan ilklerini arama!