“Sayın Büyükelçi, Türkiye’nin ABD’den askeri yardım çerçevesinde almayı öngördüğü uçaklarla ile ilgili olarak bana bir rüşvet iddiası intikal etti. Hükümetiniz tarafından gerekli önlemlerin alınması suretiyle bu iddiaların önü kesilemezse, konunun komisyonda tartışılması kaçınılmaz olur.”

Dönemin Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ’a Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Senatör Percy’nin telefonda söylediği bu sözler üzerine Büyükelçi’nin başından aşağı adeta kaynar sular boşalıyor.

Çünkü bu türden iddiaların ortaya atılması, Kongre’de, özellikle Yunanistan’ın sözcülüğünü yapan milletvekili ve senatörlerin ellerine Türk Hava Kuvvetleri’nin modernizasyon programını torpillemek için bekledikleri fırsatı vermek anlamına geliyor.

★★★

12 Eylül 1980 müdahalesinin üzerinden bir yıl geçmiş, Kongre ve basında Türkiye’ye karşı eleştiriler yoğunlaşmıştı. Elekdağ da Türkiye Büyükelçisi olarak uçak modernizasyon programımızı gerçekleştirmek amacıyla, ABD Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları nezdinde girişimlerde bulunuyordu.

★★★

O dönemde Türk Hava Kuvvetleri acınacak durumdaydı. Envanterindeki uçakların çoğunluğunu oluşturan F-104G’lere, hayli sık düşmeleri nedeniyle, “uçan tabut” adı takılmıştı. Bunlar dışındaki F-4 ve F-5’ler de yaşlı ve demode olmuş uçaklardı. Bu duruma çare bulmak amacıyla Ankara’da ve Washington’da sürdürülen yoğun uğraş ve girişimler sonucunda Reagan yönetimi, Hava Kuvvetlerimizin modernizasyonunu ilke olarak kabul etme noktasına getirilmişti. Bu kazanımın tehlikeye düşmemesi son derece önemliydi.

★★★

Şükrü Bey, Senatör Percy’nin telefonda dile getirdiği iddiaya ilişkin ayrıntıları bildirmek üzere yardımcısı Hans Binnedjik’i Büyükelçiliğe gönderme önerisini gayet olumlu karşılıyor. Çok geçmeden, Büyükelçilik Birinci Müsteşarı Yalım Eralp’ın odasına getirdiği Binnedjik şunları söylüyor:

“F-16 uçaklarını imal eden General Dynamics firmasının bir yetkilisiyle New York’ta görüşen bir Türk işadamı, F-16’ların spesifikasyonlarının tatminkâr bulunmasına rağmen, uçak seçimini yapacak olan teknik komisyonun F-18’leri seçme eğiliminde olduğunu, fakat 9 milyon dolar verilirse, nihai kararın F-16’lar lehine çıkacağını söylemiş!.. Bu hususlar, Senatör Percy’ye, General Dynamics’in Yönetim Kurulu Başkanı Mr. Lewis tarafından ifade edildi.”

★★★

Büyükelçi Elekdağ, Binnedjik’e bilgileri Ankara’ya, en üst makama ileteceğini, ancak firmanın kendisine bunları tüm ayrıntılarını içeren ve Türk işadamının isminin de yer alacağı bir yazıyla bildirmesi gerektiğini söylüyor.

Ancak firma bilgilerin yazılı olarak Büyükelçiliğe iletilmesi konusuna kesinlikle yanaşmıyor, bu tutumu da kuşku uyandırıyor.

Ertesi gün Mr. Lewis, St. Louis’den, Elekdağ ile görüşmek üzere Washington’a geliyor. Görüşmede Müsteşar Yalım Eralp da not tutmak için bulunuyor. Şükrü Bey, Amerikalı muhatabına, rüşvet iddiasıyla Türk makamlarının çok ağır bir töhmet altında bırakıldığını, bu bakımdan “Türk iş adamı” diye tarif ettikleri kişinin kim olduğunu bilmeye hakları bulunduğunu vurguluyor. Bu kişiyle nerede ve nasıl görüşüldüğünün de ayrıntılarıyla yazılı olarak bildirilmesinde ısrarlı davranıyor. Ancak bu çabaları Mr. Lewis’in tutumunu değiştirmeye yetmiyor.

★★★

O gün telefonla görüştüğü Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Orgeneral Necdet Uruğ’a konuyu üstü kapalı şekilde anlatıyor ve Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e hitaben Eralp’ın tuttuğu zapta dayanarak bizzat kaleme aldığı raporu, Orgeneral Uruğ’a teslim edilmek üzere kuryeyle gönderiyor.

Raporun etkisi hemen görülüyor. Hava Kuvvetleri bünyesindeki uçak seçim komisyonu feshedilerek görev, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Necip Torumtay başkanlığında bir karma komisyona veriliyor. Bir süre sonra da F-16’ların seçildiği resmen açıklanıyor.

★★★

Elekdağ’a göre de F-16’lar doğru tercih oluyor. Zira McDonnel Douglas firmasının imal ettiği F-18’ler, uçak gemileri için dizayn edildiğinden iniş takımları ve fiziki dayanıklılığı çok yüksek, çift motorlu, çift maksatlı, çift pilotlu, F-16’lara nazaran daha uzun menzilli ve daha çok silah taşıyabilen uçaklar. Ancak F-16’lara nazaran üç dezavantajları var: Bir kere daha pahalılar. Ayrıca bakım ve işletme masrafları yüksek. Son olarak da geniş kanatları nedeniyle bizim beton sığınaklara sığmaları mümkün değil. Kanatları katlanınca sığsalar dahi bu sefer de silah ve cephanelerinin yüklenmesinin sığınak dışında yapılması gerekiyor. Bu da savaşta çok riskli bir durum yaratıyor.

★★★

F-16’lara gelince; bunlar yüksek performanslı, fakat daha hafif ve daha ekonomik uçaklar.

Her hava şartında görev cihazları yok ve “hava-hava” kabiliyetleri kısıtlı. Ancak F-16’lara bu kabiliyetleri kazandırma imkanı mevcut. Nitekim sonradan kazandırılıyor da...

Ankara’da F-16 uçak fabrikasının kurulması için ABD hükümeti, General Dynamics’e 10 yıl süreyle Türkiye’ye her yıl tahsis edilecek askeri yardımdan 250 milyon dolarlık bölümün ödeneceği garantisini veriyor. Kongre’ye, gelecek yılları kapsayan yardım taahhüdü anlamına gelen “dependable undertaking” sistemini kabul ettirmek hiç de kolay olmuyor. Bu fabrika bugün bazı özel teçhizat ilavesiyle 21. asrın uçağı F-22 projesinde yer alma potansiyeline sahip bulunuyor.

Türkiye’nin halen 240 adet yüksek performanslı F-16C/D uçağı ile bölgesinde son derece güçlü bir hava kuvvetine sahip olmasının öyküsü böyle...”

(Not: Bu bilgileri tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ’ın 2001 yılındaki bir makalesinden derledim.)