Metin-Ali-Feyyaz... Beşiktaş'ın altın çağının sembol isimleriydi. Tabii ki altın çağ sadece onlardan ibaret değildi. Rıza, Gökhan, Recep, Ulvi ve birçok isim Beşiktaş'ı 3 yıl üst üste şampiyon yaptı ve tarihe kazındı. Efsane başkan Süleyman Seba ile altyapının duayen ismi Serpil Hamdi Tüzün, efsane dönemlerin mimarlarıydı. O günlerden bugünlere çok şey değişti. Futbolun, "oyun" tarafından çok "endüstriyel" tarafı artık revaçta. İşte, Beşiktaş'ın efsane dönemini anlatan ve "oyun"un güzel yönüne mercek tutan 'Kolej Havası', bu hafta vizyona girdi. Biz de bu değerli yapımın yönetmeni Sertan Ünver ile konuştuk... Beşiktaş'ın 3 yıl üst üste şampiyon olduğu bu altın dönemin belgeselini yapmaya nasıl karar verdiniz? Ülkemizde belgesel çekmek çok sıkıntılı bir süreç olduğundan, anlatılmaya ve hatırlanmaya değer hikayeleri konu etmek engellerle mücadele etmeyi kolaylaştırıyor ve size ekstra bir motivasyon sağlıyor. Bir Beşiktaş taraftarı olarak spor tarihimize bu bakış açısıyla yaklaştığımda ilk aklıma gelen tabii ki "Kolej Takımı" dediğimiz o takım oldu. Sadece spor ve futbol açısından değil, toplumun bugün geldiği noktayı düşünürsek, o ekipten çıkaracağımız çok fazla ders olduğunu düşünüyorum. Toplumsal açıdan nasıl dersler çıkarırız o ekipten? Sadece duygularla değil, akılla da hareket etmeyi, birbirimize karşı daha saygılı ve ölçülü olmayı, başarıya ulaşabilmek için sabırla çalışmayı. Bunları yapabildiğimizde zaten burası bambaşka bir ülkeye dönüşür Bizim futbol iklimimiz oldukça serttir. Sadece bir takım ile ilgili belgesel yapmanın zorlukları ya da avantajları ne oldu? Bu durumun özellikle getirdiği bir sıkıntı olmadı açıkçası. Küçüklüğümden beri gönül verdiğim bir kulüp ve yolculuğuna taraftar olarak bizzat tanıklık ettiğim bir takım olduğu için araştırma safhası daha kolay ve zevkliydi, görüşmek istediğimiz isimler de zaten kafamda hazırdı. Bunları avantajlar arasında sayabiliriz. Arşivlere baktığınızda nasıl bir tablo çıktı karşınıza? Futbol tarihimizi anlatan tarihi belgeler yeterli mi? Arşiv konusu bir önceki belgeselimiz "Blue"da da yaşadığımız ve her alana yayılan bir sıkıntı aslında. Toplum olarak böyle bir kültüre ve alışkanlığa sahip değiliz maalesef. Geçmişimize sahip çıkmak ve belge biriktirmek konusunda ciddi sıkıntılarımız var. Yurt dışında yapılan belgesellere baktığınızda zihniyet farkını çok net görebiliyorsunuz. Eğitim sistemimizdeki sorunların dışında, özellikle yakın tarihimiz üzerinden düşünürsek, sürekli darbelere maruz kalmış bir ülke olmamızın ve periyodik bir yakma/yok etme alışkanlığını edinmek durumunda kalmamızın da bunda etkisi olabilir belki.
Filmin yapımcısı Suzan Güverte ve yönetmeni Sertan Ünver
Türkiye'nin futbol ülkesi olduğu söylenir ama futbolun "oyun" yönüyle ilgili değil, "kaotik" yönüyle ilgiliyiz ağırlıklı olarak. Oyunun güzelliklerini öne çıkaran Kolej Havası, taraftarlığa bu konuda nasıl bir katkı sağlar? Tepkilerimizi ifade ederken ayarı tutturamamak çok sık yaşadığımız bir durum. Evet, sevdik mi gözümüz başka şey görmüyor, ama işler tersine döndüğünde bu durum büyük hasarlara yol açabiliyor. Biz filmde Süleyman Seba'nın ayrılık sürecini anlatırken bunun altını çizmeye çalıştık. Harekete geçmeden önce biraz daha düşünmeye, daha sakin olmaya ihtiyacımız olduğu kanısındayım. Bu oyun, içinde gerçekten çok fazla güzellik ve hayata dair hikaye barındırıyor, bunların değerini kaybettikten sonra anlıyoruz genelde. Metin Tekin ve Feyyaz Uçar var ancak Ali Gültiken'i belgeselde göremiyoruz. Aynı zamanda Sergen Yalçın da yok. Bunun sebebi nedir? Saydığınız isimlere Gordon Milne, Recep Çetin, Zeki Önatlı, Samet Aybaba gibi önemli figürleri de ekleyebiliriz. Birçoğu aktif olarak teknik direktörlük veya yorumculuk yapan çok meşgul insanlar. Ayrıca bu film, hiçbir finansal destek olmadan Güverte Film tarafından yapılmış bağımsız bir proje. Dolayısıyla bizim de bazı engellerimiz oldu onlara ulaşma konusunda. Tabii ki hepsinin filmde yer almasını isterdik, ama mevcut koşullar dahilinde hikayenin doğru şekilde aktarılması için elimizden geleni yaptık.
Efsane başkan Süleyman Seba.
Serpil Hamdi Tüzün, Süleyman Seba, Feyyaz Uçar vb gibi isimler arasında sizi en çok etkileyen kişi kim oldu? Bu sporcuları izleyerek büyümüş biri olarak hepsine müteşekkirim. Hiçbiri beni hayalkırıklığına uğratmadı, küçükken onlarla özdeşleştirdiğim değerlerin hepsini fazlasıyla hakettiklerini görmek beni çok mutlu etti. Ama Serpil Hamdi Hoca ile tanışmak, böyle devrimci bir vizyonerin arşivini bizzat karıştırabilmek, onun nerelerden beslendiğini ilk elden görebilmek apayrıydı benim için. Bu tür belgesellerin artması için nasıl bir yaklaşım ve tavır geliştirilmeli sizce? Ülkemizdeki belgesel algısını değiştirmemiz, bunun da bir film türü olduğunu ve dramatik bir anlatım tarzıyla insanları kurmaca bir film kadar etkileyebileceğini anlatmamız gerekiyor. Tarihimizde işlenmeye değer çok fazla karakter ve hikaye mevcut. Dünya çapında belgesel türü belki de altın dönemini yaşarken bizde de ufak bir hareketlenme var. Üretmeye devam etmek ve "belgesel sıkıcıdır" algısını kırmak durumundayız. Futbolcular, komik anılarını da paylaşıyor belgeselde. Sizin öğrendiğinizde en çok güldüğünüz anı hangisiydi? Beni en çok etkileyen, spesifik hikayelerden çok, futbolcuların hikayeleri anlatış tarzları oldu. Farklı zamanlarda ve mekanlarda röportaj verirken bile hala aynı uyumu sergilediklerini görmek ve doğal bir şekilde birbirlerinin cümlelerini tamamladıklarını gözlemlemek çok güzeldi.
Gökhan Keskin, Şenol Fidan ve Feyyaz Uçar.