Siz, yeni dalga akımının kült şarkılarını başarılı şekilde coverlayarak müzik dünyasında yer aldınız. Bu fikir nasıl doğdu? Olivier Libaux: Marc Collin ve ben 2002 yılında gençken new wave müziğiyle büyüdük. Bu dönemde birçok projede, birlikte çalışıyorduk. Bir sabah Marc, Rio'daki bir plajda yürürken, 'Love Will Tear Us Apart' şarkısını söyleyen bir kızı rüyasında gördüğünü söyledi. Bu şaşırtıcı rüya her şeyi başlattı ve hayalini kurduğumuz versiyon için kayıt yapmaya karar verdik ama aynı zamanda bossa nova tarzında birçok yeni akım cover parça denemeyi istedik. Bossa nova coverları dinleyicilerden çok beğeni topluyor. Ancak, kimi zaman tarzınızın "tek düze" olduğuna dair yorumlar da yapılıyor. Siz bir şarkıyı cover'lamadan önce nasıl bir süreç yaşıyorsunuz? O.L.: Benzersiz bir sound’u olan bir stil yarattığımız doğru. Yıllar boyunca farklı albümlerimizde bossa nova'dan diğer müzik türlerine geçtik: americana, blue grass, ska, reggae... Ama 'Nouvelle Vague' sesi ve stili her zaman aynı kaldı. Cover yapmadan önce bizim için anlamlı olan bir şarkıyı seçiyoruz. Cover'ladığımız şarkıları dinleyerek büyüdük. Orijinal hallerini hala seviyoruz, ama şarkıya farklı bir yaklaşım, farklı bir form getirebileceğimizi hissediyoruz. nouvelle-vague6 'MÜZİK DÜNYASINDA YENİ BİR PENCERE AÇTIK' İkiniz de hem müzisyen hem prodüktörsünüz. Nouvelle Vague projesi nasıl yer kaplıyor müzik dünyasında size göre? O.L.: Nouvelle Vague müzik dünyasında yeni bir pencere açtı. Birlikte eşleşmemesi gereken iki müzik türünü bir araya getirdik: New wave ve bossa nova. Sonucun güzel olabileceğini ve yeni bir yaklaşımın yapılabileceğini kanıtladık. Birçok müzisyen, eserlerimizden ilham aldı. Günümüzde, her yerde 80'lerin parçalarının caz veya bossa cover'larını duyabiliyorum! Neyse ki, odada bir Nouvelle Vague parçası çaldığında, diğerlerinden farklı olduğunu da anlayabiliyorum. Bizim müziğimizin ruhu daha farklı. Grubu iki erkek kurdu ama vokallerde çeşitli kadın sanatçılar var. Bunun sebebi ne? O.L.: Nouvelle Vague'yi başlattığımızda, orijinal yeni akım şarkıların çoğunun erkekler tarafından söylendiğini fark ettik. Ayrıca kadın yorumunun mükemmel olması gerektiğini düşündük, bu yüzden şarkıda mümkün olan en iyi yorumu yakalayabilmemiz için farklı isimleri aramıza davet ettik. Sonunda, sekiz farklı kadın şarkıcı ilk Nouvelle Vague albümünde yer aldı. Ayrıca, ilk konserlerimiz Camille ve Mélanie Pain tarafından 2004'te gerçekleştirildi. Daha sonra Camille, solo kariyerine konsantre olmak için grubu terk etmek zorunda kaldı. Camille'nin yerine Phoebe Killdeer geldi. Sonra Phoebe aynı sebepten ayrılmak zorunda kaldı, bu yüzden Nadeah geldi. Sonunda, bu 14 yıl boyunca çok sayıda kadın şarkıcıyla çalıştık... Bu harika çünkü her şarkıcı kendi stilini getiriyor, her şey taze kalıyor. nouvelle-vague5 BU KADARINI BEKLEMİYORDUK Serüveniniz, 14 yıldır sürüyor ve Fransa sınırlarını aşarak dünyaca tanındınız. Yola çıkarken hedeflenen bir şey miydi bu? O.L.: Pek değil. Müziğimizi bazı eski new wawe hayranlarının beğenebileceğini düşünüyorduk. Ayrıca, değerli yazarlar tarafından da beğenilmeyi amaçlıyorduk. Ancak dünyadaki bu kadar insanın, özellikle de yeni jenerasyonun Nouvelle Vague'ı bu kadar çok sıcak karşılayacağını beklemiyorduk. Tuxedomoon'un In a Manner of Speaking parçanız Türkiye'de ve dünyada en fazla dinlenen parça... Hatta Spotify'de örneğin Tuxedomoon'un yorumundan 20 kat daha fazla dinlenmiş. Bunu duruma yönelik yorumunuz nedir? O.L.: Bu bir gerçek. Bununla ilgili hiçbir şey yapamayız. Sürekli olarak, 'In A Manner Of Speaking' versiyonunun Tuxedomoon'un bir cover'ı olduğunu tekrarlayabiliriz. Diğer birçok şarkının Nouvelle Vague versiyonları, orijinal versiyonlardan daha fazla beğeniliyor gibi görünüyor. Bunun olmasını beklemiyorduk, ama oldu. İnsanlara her şeyden önce ilhamımızın new wave olduğunu her zaman anlatmak önemlidir. Bu biraz Rolling Stones’un blues'dan ilham alması gibi. Onlarla kıyaslanmasak bile… nouvelle-vague2 HER YIL İSTANBUL'DA ÇALABİLİRİZ Daha önce İstanbul'a geldiniz. 29-30 Kasım'da bir kez daha geleceksiniz. Ne hissettiriyor size İstanbul? O.L.: Her yıl İstanbul'a gelip çalabiliriz. İstanbul sevdiğimiz bir şehir ve Türkiye'deki dinleyicilerimiz bu dünyanın en içten dinleyicileri... Türk dinleyicilerinizle kurduğunuz bağı nasıl tarif edersiniz? O.L.: Beyoğlu'nda, Babylon'da verdiğimiz ilk konserlerimizi hatırlıyorum... Seyirciler farklıydı. Demek istediğim, konserin ilk şarkısını çalmaya başlamıştım ve insanlar benimle sanki biz yakın arkadaşmışız gibi konuşuyordu. Bu gerçekten eğlenceliydi! Daha sonra birçok kez geldik ve her zaman bu yakın ilişkiyi hissettim, bu tür konserler veya partiler unutulmaz anlara dönüşüyor. nouvelle-vague