Tarihi ve doğal güzellikleriyle yerli ve yabancı turistlerin, göçmen kuşların göç yolları üzerinde olması ve birçok endemik türü doğasında barındırması sebebiyle de bilim adamlarının ilgisini çeken Silifke, nesilleri tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan Carettacaretta, mavi yengeç, lahoz balığı gibi türlerin yaşam alanı olması sebebiyle çok daha önemli bir bölge olma özelliğini taşır. Şimdi Silifke'nin gezilecek yerlerinden bazılarını tanıyalım... SİLİFKE GEZİLECEK YERLER ATATÜRK EVİ MÜZESİ Büyük Atatürk, Silifke’ye olan ilgisini burayı dört defa şereflendirerek göstermiştir. Ulu Önder, Silifke’yi ziyaretlerinden birinde burada bir çiftlik satın almış ve merkezi bu çiftlik olmak üzere bir Tarım Kredi Kooperatifi kurulması için talimat vererek kendileri de bu kuruluşun 1 no’lu üyesi olmuştur. Atatürk, Silifke’ye ve Silifkelilere olan sevgisini, Silifke İdman Yurdu’nu ziyaretinde, şeref defterine yazdığı şu ibarelerle belirtmiştir: "Silifke’ye geldiğimden çok memnunum. Beni unutmayacağınızı bilirim. Sizi kalbimden çıkarmam. Gazi Mustafa Kemal" Ata’nın Silifke’ye ilk gelişlerinde (27 Ocak 1925) gecelediği ev bugün restore edilmiş; kullandığı eşyalar sergilenerek Atatürk Evi Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. SİLİFKE KALESİ Helenistik veya erken Roma dönemine ait olduğu anlaşılan kale, geçirdiği onarım ve değişiklikler sonucu bugün bir Ortaçağ kalesi görünümündedir. Silifke’ye hakim, 185 metre yüksekliğinde bir tepe üzerinde yapılmış olan, etrafı kuru hendekle çevrili oval biçimdeki kalenin içinde kemerli galeriler, su sarnıçları, depolar ve diğer yapı kalıntıları bulunmaktadır. Ünlü gezgin Evliya Çelebi Seyahatname’sinde, XVII. yy’da Silifke Kalesi’nin 23 burcu olduğunu, içinde bir cami ve 60 ev bulunduğunu yazar. Ancak, burçların bir kısmı ve kale içi tamamen yıkık durumda olduğundan tam tespiti yapmak mümkün değildir. Halen görülebilen 10 adet burç mevcuttur. TAŞKÖPRÜ Şehir merkezinin ortasından geçen Göksu (Kalykadnus) Nehri’nin üzerindedir. İ.S. 77 - 78 yıllarında Kilikya Valisi L.Octavius Memor tarafından dönemin imparatoru Vespasianus ve oğulları Titus ile Domitianus adına yaptırılmış olduğu 1870 yılında yapılan bir onarımda bulunan taş kitabeden anlaşılmaktadır. Yedi gözü bulunan ve Roma uygarlığı örneklerinden biri olan Taşköprü, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde onarım görmüştür. ROMA TAPINAĞI Şehir merkezinde bulunan ve doğu ile güney yanlarındaki sütun tabanlıkları orijinal şekilde korunmuş olan tapınağın uzun kenarında 14’er, kısa kenarında 8’er sütun bulunmaktaydı. Ancak, her biri 10 metre boyundaki Korint başlıklı bu sütunlardan bugün sadece biri ayakta kalmış olup 3 tanesi de yıkılmış durumda yerdedir. 1980 yılında Kültür Bakanlığı’nca başlatılan kazı çalışmaları aralıklarla devam etmektedir. İ.S. II. yüzyılda yapılmış olduğu anlaşılan tapınak V. yüzyılda planında önemli değişiklikler yapılarak kiliseye dönüştürülmüştür. İ.S. V. yüzyılda yaşamış tarihçi Zosimos “Tapınak, ovadaki ürünlerine musallat olan çekirgelerden kurtulmak için Güneş ve Sanat Tanrısı Apollon’dan yardım isteyen ahali tarafından, çekirgeler Apollon’un gönderdiği kuş sürüsünce yok edilince O’na bir şükran ifadesi olarak yaptırılmıştır” diyorsa da Zeus adına yaptırıldığı da söylenmektedir. TEKİRAMBARI SU SARNICI Kalenin eteğinde, Bizanslılardan kalma bu su deposu 46 metre uzunluğunda, 23 metre genişliğinde ve 14 metre derinliğinde olup, içine doğu köşesindeki helezonik merdivenle inilmektedir. Anadolu sarnıç mimarisinde örneği az görülen Tekirambarı su sarnıcının tüm duvarları su sızmasını önlemek ve ayrıca anıtsal bir özellik vermek için düzgün kesme taşlarla desteklenmiş, uzun kenarında 8; kısa kenarında 5 yuvarlak kemerli niş oluşturulmuştur. MOZAİKLİ ALAN 1980 yılında Kültür Bakanlığı’nca şehir merkezinde yapılan bir kazıda, gymnasium olabileceği tahmin edilen “opus-sectile” tekniğinde yapılmış renkli mozaik tabanlı bir mekan ortaya çıkarılmıştır. İ.S. II. yüzyıl Roma dönemine ait olduğu belirlenen bu kalıntıda ayrıca üzeri yazıtlı iki heykel altlığı ile 2 metre boyunda başı kopmuş mermer bir imparator heykeli de bulunmuştur. Heykelsiz altlıkların biri üzerindeki yazıtta Silifkeli T. Aelius Aurelius Maron adındaki bir güreşçinin başarıları anlatılmaktadır. Mozaik tabanın ortasında bulunan 1.80 metre çapındaki mermer levhada sekiz satırlık bir kitabe vardır. Burada, mermer konuşturularak bir onarım anlatılmakta ve şöyle denilmektedir: “Zamanın aşındırdığı ben taban döşemesini, kadınların sultanı, Ares-sever Zenon’un eşi, düşünceleri ve yaptıklarıyla fevkalade bir insan olan Paulina cömertçe süsledi ve ilgisini esirgemedi benden. Yaşlılık nedeni ile etkileyici özelliğimi yitirmiştim; oysa şimdi bu akıllı ve kusursuz kadın sayesinde mermer süslemeler içinde daha da ışıldıyorum ve külfetli bir yaşlılıktan sonra gençliğe geri dönüyorum”. GEZGİNLERİN TERCİH ETTİĞİ EN UCUZ 5 ROTA
AYA TEKLA KİLİSESİ Aziz Paulus’ un en iyi öğrencilerinden olan Aya Tekla, ömrünün son zamanlarını burada bulunan mağaralarda geçirmiş ve halka Hristiyanlığı yaymaya çalışmıştır. Ölümünden sonra yaşadığı mağara kiliseye çevrilmiş olup, bu kilise Hristiyanlar tarafından hac merkezi olarak kabul edilmektedir. Mucizeler gösterdiği de bilinen Aya Tekla, Hristiyanlığın ilk kadın azizesidir. Aya Tekla Kilisesi, Meryemlik adıyla da bilinir. SUSANOĞLU (CORASİUM) Silifke - Mersin karayolunun 15. kilometresindeki, bugün bir tatil beldesi olan Susanoğlu’nun antik ismi Corasium’dur. Geç Roma dönemine ait kent İsauria valisi Flavius Uranius (367-375) tarafından kurulmuştur. Eskiden tamamen surlarla çevrili kentin batıdaki ana giriş kapısı üzerinde bulunmuş olan yazıtta şöyle denilmektedir: “Prenslerimiz Valentinian, Valens ve Gratian’ın idaresi altında yaşarken İsauria eyaletinin ünlü yöneticisi Flavius Uranius bu ıssız yeri kendi zevkine uygun bir şekilde, tüm masraflarını kendisi karşılayarak yaptırdı”. Eski bir koyun etrafında yay şeklindeki antik kentte iki ayrı nekropol, kilise, hamam ve sarnıç kalıntıları vardır. KORKUSUZ KRAL ANITMEZARI (MEZGİT KALE) Susanoğlu’nun içinden kuzeye doğru giden yolun 10. kilometresinde Paslı’ya ulaşılır. Paslı’da Roma dönemine ait çok sayıda ev, sarnıç ve mezar kalıntıları ile bir nekropol görülebilir. Paslı’nın 3 kilometre doğusunda, bir küçük tepe üzerinde, Korkusuz Kral Anıtmezarı vardır. Yöre halkı tarafından Mezgit Kale olarak bilinen, İ.S. II. yüzyıl veya III. yüzyıl Roma dönemine ait bu anıtmezar oldukça iyi korunmuş durumdadır. Akdeniz’e bakan anıtmezar 7.80 metre ebadında olup, ön kısmındaki Korint tarzında başlıklı sütunların ortasında konsollar vardır. Bu konsollardan ortadaki ikisi üzerinde bulunan ayak oyuklarından zamanında mezarın heykeller taşıdığını anlıyoruz. Aynı konsol tipleri asıl mezar odasında da dört tane olarak görülür. Anıtmezarın arka pedimentinde ortada bir kalkan; iki yanında kılıç ve akrep rölyefleri vardır. Mezaranıtın en önemli özelliği öndeki podyumun yan duvar taşı üzerine yontulmuş fallus kabartmasıdır. Fallus, döl ve dirim tanrısı Priapos mitini çağrıştırmaktadır. Anıtmezar civarındaki 5x20x8 metre ölçülerindeki kayadan kesme bir sarnıç ve zeytinyağı çıkarmada kullanılan dev taş silindirler görülebilecek diğer kalıntılardır. UZUNCABURÇ (DİOCAESEREA) Ura (Olba) Krallığı’nın ibadet yeri olan Uzuncaburç, 72 yılında özerk ve para basabilen bir site olmuştur. Olba’ dan ayrıldığında ismini “Tanrı- İmparator Kenti” manasını taşıyan Diocaeserea olarak değiştirmiştir. Diocaeserea’da bulunan Helenistik Dönem'e ait yapılar Zeus Tapınağı, burç ve piramit çatılı anıtmezar; Roma Dönemi’nden kalma yapılar ise sütunlu cadde, tiyatro, tören kapısı, çeşme, şans tapınağı ve zafer kapısıdır. Hristiyanlığın gelişmesiyle birlikte Zeus Tapınağı kiliseye dönüştürülmüş, şehirde birçok yeni kilise daha inşa edilmiştir. [old_news_related_template title="Tarsus gezilecek yerler: Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden olan Tarsus nerede?" desc="Tarsus Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerindendir. Ayrıca Roma döneminde başkenti olduğu Klikya'nın en büyük ve en önemli limanı haline gelmişti. Hikayeleri ve tarihi ile Tarsus'u bir de gezi rehberimizden okumalısınız. İşte Tarsus gezilecek yerler rehberimiz... " image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2018/04/iecrop/kleopatra-kapisi-tarsus-gezilecek-yerler_16_9_1524729087.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/hayatim/seyahat/tarsus-gezilerek-yerler-anadolunun-en-eski-yerlesim-yerlerinden-olan-tarsus-nerede/"] TEKKADIN Paslı’dan sonra 4 kilometre ileride Roma ve Bizans uygarlıklarına ait yoğun kalıntıların bulunduğu Tekkadın örenyerine varılır. Burada kaya mezarları, lahitler aslan heykelli lahit kapakları, nekropol, sarnıç, küçük bir kale, kilise ve onlarca ev kalıntıları görülebilir. Aynı yol takip edildiğinde, Gökburç ve Hançerli kulelerinden sonra Silifke - Uzuncaburç karayoluna ulaşılır. NARLIKUYU (PORTO CALAMİE) Silifke’ye 20 kilometre uzaklıktaki Narlıkuyu Koyu, balık lokantaları ile ünlüdür. Antik çağ ve Hıristiyanlık dönemlerinde Cennet - Cehennem’e gezi ve tapınmaya gelenler için bir deniz kapısı olan ve Ortaçağda ismi Porto Calamie diye anılan koy eski bir hamama sahiptir. Bu hamamdan günümüze sadece su havuzu ile yıkanma bölümündeki taban mozaiği kalmıştır. ZEUS TAPINAĞI VE KİLİSE Üç ayrı dönemde hizmet vermiş olan bu tapınak tanrıların babası Zeus’un dev ejderha Typhon’a karşı kazandığı zaferin bir simgesi olarak yapılmıştır. Kuzey yan duvarının doğusundaki taşlarda Helenistik ve Roma dönemlerinde görev yapmış 130 din ve devlet adamının isimleri kazınarak yazılmıştır. Bu bilgiler ışığında, tapınağın geç Helenistik veya erken Roma döneminde yapılmış olduğu düşünülebilir. Hristiyanlık döneminde tümüyle yıkılarak, kendi taşları ile kiliseye çevrilmiştir. Kimin adına ve ne zaman yapıldığı kesin bilinmeyen kilise en erken IV. yüzyıl en geç V. yüzyıldan kalmadır. JÜPİTER TAPINAĞI Silifke şehir merkezinde bulunan ve doğu ile güney yanlarındaki sütun tabanlıkları öz biçiminde korunmuş olan tapınaktır. Uzun kenarında ondörder, kısa kenarında sekizer sütun bulunmaktaydı. Ne var ki, her biri 10 metre boyundaki Korint başlıklı bu sütunlardan bugün yalnızca biri ayakta kalmış olup üç tanesi de yıkılmış durumdadır. MS 2. yüzyılda yapılmış olduğu anlaşılan tapınak, 5. yüzyılda önemli değişiklikler yapılarak kiliseye dönüştürülmüştür. MS 5. yüzyılda yaşamış tarihçi Zosimos, "tapınak, ovadaki ürünlerine musallat olan çekirgelerden kurtulmak için Güneş ve sanat tanrısı Apollon'dan yardım isteyen halk tarafından, çekirgeler Apollon'un gönderdiği kuş sürüsünce yok edilince ona bir şükran ifadesi olarak yaptırılmıştır." demekte; öte yandan, yapının Zeus adına yaptırıldığı da söylenmektedir. CENNET ÇÖKÜĞÜ Bir yeraltı deresinin yol açtığı kimyasal erozyonla tavanın çökmesi sonucu meydana gelmiş büyük bir çukurdur. Elips biçimindeki ağız kısmı çapları 250 metre ve 110 metre olup derinliği 70 metredir. Çökük tabanının güney ucunda 200 metre uzunluğunda ve en derin noktası 135 m olan büyük bir mağara girişi ve bu mağaranın ağzında küçük bir kilise vardır. Kilisenin giriş kapısı üzerindeki 4 satırlık kitabede, bu kilisenin V.yüzyılda Paulus adında dindar bir kişi tarafından Meryem Ana’ya ithaf en yaptırılmış olduğu yazılmaktadır. Cennet çöküğünün içine her biri oldukça geniş 452 basamaklı taş bir merdivenle inilir. Kiliseye 300. basamakta varılır. Kiliseden sonraki mağaranın bitim noktasında mitolojik bir yeraltı deresinin sesi duyulur. CEHENNEM ÇUKURU Cennet çöküğünün 75 metre kuzeyindeki Cehennem çukuru da Cennet çöküğü gibi oluşmuştur. Ağız çember çapları 50 metre ve 75 metre, derinliği 128 metredir. Kenarları içbükey olduğu için içerisine inmek mümkün olmamaktadır. Mitolojiye göre Zeus, alevler kusan yüz başlı ejderha Typhon’u buradaki bir kavgada yendikten sonra, onu Etna Yanardağı’nın altına sonsuza dek kapatmadan önce bir süre Cehennem çukurunda hapsetmiştir. ASTIM - DİLEK MAĞARASI Cennet çöküğünün 300 metre güneybatısındadır. İçine helezonik demir bir merdivenle inilir. Birbirine bağlantılı, toplam uzunluğu 200 metreyi bulan galeriler çok ilginç şekilli dev sarkıt ve dikitlerle süslüdür. İçi ışıklandırılmış olup, mağaranın astımlılara iyi geldiğine inanıldığı ve içinde dilek tutulduğu için Astım - Dilek Mağarası denmiştir. Mağarada sıcaklık ortalaması 15 derece santigrat olup, nem oranı yazın %85, kışın %95’e ulaşır. Cennet ve Cehennem çökükleri ile Astım - Dilek Mağarası çevresindeki ağaç ve çalı dallarına burayı ziyarete gelenler dilek dileyip bez parçası bağlarlar. [old_news_related_template title="Mersin gezilecek yerler: Akdeniz'in güzel şehri Mersin'in gezilecek yerleri..." desc="Binlerce yıldan bu yana verimli topraklarıyla, doğal güzellikleri ve şifalı sularıyla, 108 kilometrelik doğal koylarının yanı sıra birçok uygarlığın kurulduğu Mersin'in gezilecek tarihi ve turistik yerlerini sizler için derledik..." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2018/05/iecrop/depophotos_16012148_16_9_1527227343.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/hayatim/seyahat/mersin-gezilecek-yerler-akdenizin-guzel-sehri-mersinin-gezilecek-yerleri/"]