Pençe-Kilit Harekatı bölgesinden hafta sonunda gelen acı haber yüreklerimizi dağladı. 9 kahramanımız daha şehit olmuştu.

Terör çetesine de, arkasında hangi hain devletler varsa onlara da lanet olsun!

20 günde 21 askerimizi şehit eden hain teröristleri lanetleyip gözyaşı dökerken, memleketin diğer sorunlarını unutur gibi olduk.

Oysa, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın, staj gören hukuk fakültesi öğrencileri için düzenlenen sertifika töreninde yaptığı konuşma tüm medyada büyük manşet olacak değerdeydi, fakat yeteri kadar yer bulmadı.

Geç de olsa bu önemli konuşmayı bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum.

★★★

Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, cezaevindeki TİP milletvekili Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından verilen ikinci “hak ihlali” kararına uymamıştı.

Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ile aralarında derin görüş ayrılığı bulunduğunu ve verilen kararın hukuki değeri olmadığını ileri sürmüştü.

Uzun süre sessiz kalan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, bu konuyla ilgili olarak: “Anayasa Mahkemesi’nin nihai ve bağlayıcı kararından sonra artık mahkemeler ya da anayasal organlar arasında ortaya çıkabilecek yorum farklılıkları sadece eleştiri konusu olabilir ama Anayasa Mahkemesi’nin kararının icra edilmemesinin hiçbir gerekçesi olamaz.” dedi ve ekledi:

“Uyuşmazlıklar bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne taşındığında, Anayasayı nihai ve bağlayıcı şekilde yorumlayarak uyuşmazlığı karara bağlama yetkisi Anayasa Mahkemesi’ne verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi kararları kesindir.

Bu kararlar yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri, herkesi ve her kurumu bağlar. Karara katılmasak da uymak zorundayız.”

★★★

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan herkese adeta bir hukuk dersi verdi.

Yüksek mahkemede staj gören tüm hukuk fakültesi öğrencileri, anlatılanları anladı, fakat... Hukuk devleti olduğu iddia edilen ülkemizde bunu anlamayanlar da var.

AYM kararları uygulanmıyor.

Can Atalay, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş hâlâ içeride...

Adli Tıp Kurumu’nun “Hasta ve yaşlı oldukları için cezaevinde kalamazlar” diye rapor verdiği hükümlülerin mahpuslukları devam ediyor.

Anayasa, kanun, kural tanımayan bir ülke haline geldik ama...

İktidarın iddiasına göre “Demokratik bir hukuk devletinde özgürlükler ülkesinde yaşıyormuşuz!”

“Uzaylı” adı Topaloğlu’nun hayatını kararttı!

Mustafa Topaloğlu “Uzaylı” diye nam salan bir sanatçı... Tabii ki, uzaylı filan değil. Fakat bu “Uzaylı” esprisi onun yaşamını perişan etti.

Topaloğlu “Şaka olarak ‘Ben uzaylıyım. Uzaydan geldim’ dedim. Bunun espri olduğunu anlayan da oldu ama insanların yüzde 90’ı yanlış anladı ve beni yalnızlığa gönderdiler. Yani sürgün yedim. Ne devlet, ne millet beni hiçbir yere çağırmaz oldu. diye yakınıyor.

Mustafa Topaloğlu “Sürgün yedim” adlı ilginç bir şarkı yazıp-besteleyerek hayatını ve acılarını anlattı:

“Sürgün yedim sürgündeyim,

Bitmek bilmez dertlerim,

Suskunluğum sitem, acı,

Kapılar kapandı hancı,

Yargısız infaz ettiler,

Dediler ki, darağacı!”

Topaloğlu, bir sanatçı hassasiyetiyle şöyle soruyor:

“Sevgi gömleğimi çocukken giydim,

Namerde karşı yiğidim, merdim,

Bazan soruyorum kendi kendime,

Bu garip dünyaya ben niye geldim?”

Yalnız Mustafa Topaloğlu sormuyor bu soruyu... Ekonominin çökmesi nedeniyle dertler denizinde çırpınan milyonlarca insanımız da “Çile dolu bu dünyaya biz niye geldik?” diye soruyor.

GÜNÜN SÖZÜ

Kelebek çukura düşse çıkamaz, pır pır eder uçamaz! Ekonomimiz gibi!